Amasya İtimat

SEÇİMİN ARDINDAN…

30 Mart 2014’de yerel yönetimler seçimlerini yaptık. Geçmişte “Reis Bey” ya da halk tabiriyle “ireiz Bey”, günümüzde “Başkanım” şeklinde hitap edilen belediye başkanlarımızı, il genel meclis üyelerini ve cumhurun temsilcisi olan muhtarlarımızı seçtik.

Demokrasi etiği gereği belediye başkanları seçildikten sonra oy versin vermesin herkesin, her kesimin belediye başkanıdırlar. Belediye başkanlığı koltuğuna oturduklarında yakalarındaki parti rozetini çıkarmışlardır. Onlar artık halkın umududurlar. Beldenin sineğinden, sokakların çöpünden, akan akmayan sudan ayrıca inşa edecekleri şehir hayatının olmazsa olmazı olarak eğitim gibi, kültür gibi, sanat ve çevre gibi, spor gibi ayrıca aş ve iş gibi tüm sosyal sorunlardan sorumlu belediye başkanlarıdır ve sadece talepleri karşılamakla kalmayıp talep yaratacak olanlardır da…

Fikir ve projeden ziyade, siyasi hayatımızın temel gıdası olan gerginliklerin yaşandığı bu yerel seçimlerde yeni seçilen başkanlar “Başkanım” denilmesinin tadını çıkarmaya çalışırken, görevi yenilere bırakanların, bırakmanın burukluğuyla ömür boyu “Başkanım” olarak anılacak olmanın keyfi ile teselli bulacaklarını sanıyoruz.

Bu zor görevin gönüllü hizmetkârlarına başarı ve kolaylıklar dileyerek gergin geçen bir seçim sürecinin mensuplarını bir kaç siyasi anıyla gülümsetelim istiyoruz.

Seçimle edinilen mesleklerin içinde en zorunun belediye başkanlığı olduğu söylenir. İzmit’de belediye başkanlığı yapmış Erol Köse’nin hikâyesi bu zorluğu anlatır:

İzmit’in bir delisi varmış. Deli Ahmet derlermiş adına. Eskilerin deyimi ile meczup biri, zararsız ve sevimli. Orada burada, kahvede kendisine takılırlarmış:

-Ahmet gel seni vali yapalım, yapın

-Ahmet seni bakan yapalım, yapın

-Başbakan yapalım, yapın

-Çöpçü yapalım, yapın. Ahmet ne denirse kabul edermiş… Ama “Ahmet gel seni belediye başkanı yapalım” deyince terslermiş;

“Ulan ben deli miyim?”

******************

Bir başka hikâye; bir milletvekili mitingde konuşuyor:

“Biz koltuk düşkünü değiliz! Biz mevki makam istemiyoruz. Biz hiçbir vaatte bulunmuyoruz… Biz hiçbir şey istemiyoruz!”

Kalabalıktan bir ses yükselir.

“Öyle ise ne bağırıyorsun”

******************

Balıkesir’in Dursunbey ilçesi eskilerde hepten “Edeletçi” imiş. Her seçimi kırat alırmış. Halkçılar ilçe merkezinde epey oy almalarına rağmen, köyden gelen oylar kırat’ı şahlandırıyormuş.

Her yerde olduğu gibi Dursunbey’in bir dükkânında siyasi bir tartışma yaşanıyor. Dükkân sahibi ile Balıkesirli bir CHP’li tartışıyorlar. Dükkân sahibi koyu AP’ li. Kim kazanır kim kaybeder tartışması koyulaşırken dükkân sahibi Balıkesirliye;

“Sana bişi deyivereyim mi yiğen! Diyor. Bu memlekette sarıkla çarık bizden yana oldukça bizden başkası seçimi kazanamaz ağnadın mı”?

Belediye başkanlığı gibi eskilerin şehr-ül emin dedikleri yani herkesin kendisinden emin olduğu, güvenilir kişi manasına gelen bu yüce göreve talip olanların kazananına ve kaybedenine diyeceğimiz odur ki;

Ne üzülmeğe, ne de fazla sevinmeye gerek var. Kaderimizin senaryosunu yazanın iradesine tabiyiz. Tek huzur kapısı o harikulade iki mısrada:

Mevla’m görelim neyler

Neylerse güzel eyler…

Şöhret için değil, hizmet için çalışanların mesailerinin onları abide şahsiyet yapacaklarına inanıyoruz. Şu fani dünyada kısacık ömrü verimli kılmak adına, belediye başkanları olarak mukaddes davaya edeceğiniz hizmetlerin yöremize refah ve mutluluk getirmesini diliyoruz…

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.