Amasya İtimat

CEMAAT AYAĞINA KURŞUN SIKTI

Ömer CELEP
17 Aralık operasyonun başlatılırken kim bilir ne hesaplar yapıldı. Kim bilir kimler el ovuşturdular, alttan alttan gıcık verici gülücükler fırlattılar, göz kırptılar, “oh” çektiler… ABD büyükelçisine gidip “zafer kazanmış adam icazeti” almaya kalktılar, hemen yeni hükümet senaryoları bile hazırladılar.
Öyle ya, bir sürü olay var; rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük, vs. Bu hükümet bu kadar belgeli(!) olayın altından kalkamaz ve dolayısıyla hükümet yıkılır ve BİZ e de gün doğar.
Yalnız bir fark var. Burada kullandığımız “biz” kim? Cemaat mı, içerdeki muhalefet mi, dışarıdaki baronlar mı, bütün sermayesi dünyadaki ekonomik düzeni ve bu düzenin her türlü ayarını kendisi yapmayı planlayan İsrail mi, uluslar arası para piyasasındaki ekmeği yavan kalmış rantiyerler mi?
Diğerlerine sözümüz yok. Bunların zaten oldum olası, Türkiye ve onun hükümetleri üzerinde hemen her fırsatta ve her ortamda entrika çevirmeleri tabiatlarından.
Ya cemaat? Bize kalırsa bu işte bir acayiplik var gibi. Çünkü cemaat için kendilerine Ak-Parti hükümetinden daha yakın birisi olamaz. Varlıklarından bu güne kadar, gerek kendilerine ve gerekse hitap ettikleri dindar insanlara karşı Ak-Parti hükümetlerinin sağladığı kolaylığı hiçbir hükümetten bulamadılar. Başörtüsü olayından alın da yurt içi ve yurt dışındaki okulların desteklenmesine kadar, kendilerine her türlü kolaylık sağlandı. Daha önceki dönemlerde sempatizanlarının fişlenmesinden alın da yayınladıkları kitaplara kadar her alanda ayırımdan kurtuldular. Kendileri için bundan daha elverişli hükümet olabilir miydi? Bize göre olamazdı. Ama demek ki onların da bir hesapları varmış. MHP ile aralarının açık olduğu çok bilinen bir olay. Geriye de sanırız, CHP ile BDP kalıyor. Eğer bu partilerle bir pazarlık içine girdilerse, bunun anlamı tamı tamına cehalet, basiretsizlik ya da başka bir şey. Hoca efendi sempatizanlarını CHP ye ya da BDP ye yönlendirebilir mi? Yönlendirse dahi etkili olabilir mi? Bize göre ASLA!
Öyleyse neden böyle bir tasarruf ihtiyacı duydu dersiniz?
İşin içinde bir bit yeniği var ama ucu nerden çıkar göreceğiz.
Bu olaylar olsa olsa, cemaatın ayağına kurşun sıkmasıyla izah edilebilir. Cemaat mutlu bir evliliği geçimsizlik icat ederek boşanma noktasına getirdi. Ama cemaat; “bu geçimsizliği başbakan çıkardı” diyebilir ama geçinmeye niyetli olan biraz hoş görülü olmalıydı ve bu evlilik yıkılmamalıydı. Bu boşanmadan sanırız cemaat zararlı çıkacaktır.
Birilerinin sürekli vurguladığı bir ifade var. “Hükümet yolsuzluğu göz ardı etmek için komplo teorileri üretiyor.” Biz buna teori dersek tersine de teori dememiz gerekmez mi? Şöyle; “muhalefet (cemaat, siyasi partiler ve varsa dış güç teorisyenleri) kendi teorilerini örtmek için rüşveti öne çıkarma cingözlüğü içindedir.
Bir orta yol bulalım ve diyelim ki; Rüşvet olaylarını da dibine kadar cezalandıralım, devlet ve Türkiye cumhuriyetini (ülkesi ve milletiyle birlikte) hedef alan şer güçleri de. Rüşvet olayı bu millet için ne kadar alçakça bir hukuksuzluksa, milleti top yekûn hedef alan şer odakları da en az onun kadar terbiyesizliktir. Hükümete muhalif olanlar rüşveti öne çıkarıyor, hükümete yakın olanlar ise diğer tuzakları. Hem hükümet yanlıları hem de muhalefet el birliği edip her ikisini birden hedefe koyamaz mı yani. Böyle yapsalar da her iki kötülük karşısında bari birleşseler ne olur?
Kim ne derse desin, hoşa gitse de gitmese de milletin çoğunluğu başbakanı seviyor ve ona güveniyor. Muhalefet, hesaplarını başbakana olan halkın güven duygusunu göz önüne alarak yapsın. Aksi halde hesap tutmaz, daha önceleri tutmadığı gibi.
Pakistan dönüşünde yarın ki karşılamayı izleyin. Bu karşılama bize bir şeyler anlatacaktır herhalde. Anlamak isteyene…

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.