Amasya İtimat

AMASYA BASIN TARİHİ BELGESELİ (Hüseyin Menç)

Hazırlayan: Serdoğan Sıvacı

Görüntü Linki: https://www.instagram.com/reel/CytXLNmIkRy/?igshid=MzRlODBiNWFlZA==

Kültürlerin iç içe harmanıdır Amasya.
Geçmişle geleceğin fermanıdır Amasya.
İğneci Baba ile Sarı Çoban’ın yurdu, Ferhat Şirin aşkının romanıdır Amasya.
Amasya Yeşilırmak gibi nazlı, Harşena Dağı gibi vakur Amasya.
Yeşilırmak’ından sadece su değil aynı zamanda tarihi destan, aşk, yiğitlik, mertlik akan Amasya.
Ecdattan emanettir camiler, bu mübarek dermanın devamıdır Amasya.
Selçuklu’nun Osmanlı’nın Cumhuriyet’in şehri Amasya.
Asırlar boyu Osmanlı’ya Şehzade, Sultan, Paşa yetiştiren Amasya.
Tarihe istikamet çizen, Milli Mücadele’ye yön veren Amasya.
İstiklal harbimizin resmen ilan edildiği, kurucu şehir Amasya.
Dün olduğu gibi bugün de “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” diyen Amasya.

Amasya sen bir başkasın, sen ne güzel bir şehirsin Amasya…

Tarihi araştırmacısı gazeteci yazar Hüseyin Menç’in 40 yıllık bir çalışma azmi neticesinde topladığı şehir matbuatı örnekleri, elinizde tuttuğunuz bu kitap ve birazdan izleyeceğiniz bu belgesel Amasya tarihine ayrı bir değer kazandırmış olacaktır. Bu alanda araştırma yapacaklara en önemlisi Amasya’daki gazetecilere de rehberlik yapacaktır.

AMASYA BASIN TARİHİ BELGESELİ 1. BÖLÜM.
HÜSEYİN MENÇ
Ben Hüseyin Menç. 1959 yılı Amasya doğumluyum. İlk orta ve liseyi Amasya’da tamamlayıp Üniversite hayatımda da birkaç yeri gezip, bunlardan ilki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü. Resim Bölümünden umudumuzu kesince de biraz daha yüksek okulumuz olsun diye bir mühendislik, Ziraat mühendisliğini Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat mühendisliğine devam ettim. Ama yarım bıraktım. Bir Amasya tarihi bir Amasya edebiyatı ile Matematiksel eğitim yapan ziraat bir türlü birbirine bağdaşmadı. Benim günümün çoğunluğu Erzurum Üniversitesi’nin kütüphanesinde tarih ve edebiyatlarla beraberdi. Hatta oda arkadaşlarım edebiyat bölümündeki arkadaşlarla aynı derslere girdik.
Bu arada ben ziraat fakültesinin fkp denilen derslerinin ihmal ettim devamsızlıktan. Bir baktım ki benim elime bir yazı geldi devamsızlıktan kaydını silinmiştir diye. Ama sevmediğim bir bölümdü, 2 yılımı harcamıştım. Benim esas çalıştığım alan Amasya Tarihi, Amasya kültürü olduğu için belli bir aşamaya gelmiş hissettim kendime. O tarihe kadar yani ben ortaokuldan beri Amasya tarihi ile ilgili her türlü bilgiyi toplamıştım. Fotoğraflarını, toplamıştım topladığım bilgiler öyle bir aşamaya geldi ki, artık bunların bir kitap halinde yazılması fikri ortaya çıkmıştı. 1983 yılında ben ilk kitabımı çıkarttım Milli Mücadelenin İlk Kıvılcımı adı altında. Tabii ki bu bazı akademisyenlere ve bu alanda kendini yetiştirmiş olan kişiler tarafından hoş karşılanmadı biliyorum. Hüseyin Menç ziraat okumuştur tarih okumamıştır. Tarihle ne alakası vardır. Bunun yaptığı akademik çalışma değildir. Bir akademik çalışma diye derdim yoktu. Akademik bir çalışma olmadığını zaten ben bile bile girdim. Bir beklentin de yok. Benim tek derdim, Amasya tarihi ve kültüründe bilinmeyenlerini veya benim topladığım bilgilerin bende değil bir başka topluluğunda, Amasya’nın da Türkiye’nin de istifade etmesi yönüyle yazıya dökmekti. Gazete köşelerinde çıkmış bir yazıyı bulduğumuz zaman bizim için çok kıymetli bir şeydi. Hazine gibiydi. Ben o gazete köşelerindeki yazıları keser yapıştırır dosyalardım. Amasya’nın yaşlı ailelerine köklü ailelerine ziyaret ettiğimde, Benim atladığım çok ender orijinal fotoğraflarla beraber, henüz daha hayatta olan Milli Mücadele’ye destek vermiş olan insanlarla da tanışma, röportaj yapma imkanını buldum. İyi ki o tarihlerde bu bilgileri toplamışım. Milli Mücadele’ye destek veren şahıslar elimizden kum tanesi gibi akıp gitti. Ancak benim topladığım hatıralar, sohbet etmelerimden tuttuğum notlar ve fotoğraflar kaldı. Bu neyi bana kazandırdı, 600 sayfayı geçen Milli Mücadele yıllarında Amasya’nın ender ve küçük bilgilerle Türk tarihine ışık tutan Milli Mücadele’yi aydınlatan yeni yeni bilgiler ortaya çıktı. En önemli konu da Saraydüzü Kışla binası gibi bir binanın kazandırılması oldu. Amasya’da bir anlatım vardı. Amasya tamiminin imzalandığı zaman Amasyalılar olağanüstü bir destek verdi Milli mücadeleye çok katkıları oldu. Amasya Tamimi’nin imzalandığı yer olarak, bir Hayal bina ortaya konulmuş. Bize o öğretilirdi. Amasya Tamimi karanlık bir odada imzalandı diye. Basılı olan gazete köşelerindeki makalelerinin hiçbiri karanlık odadan bahsetmiyor. Amasya’yı ilgilendiren yine ufak tefek yayınlarda karanlık odadan bahsediliyor. Milli Mücadele de benim bulmuş olduğum en önemli tespitlerden biri de Amasya’da karanlık oda diye bir odanın olmadığı ortaya çıktı. Saraydüzü Kışla binası yok. 1940 yılında Saraydüzü Kışla Binası yıkılmış, ama o tarihe kadar hiç kimsede Amasya Tamimi’nin toplantıları bu binada yapıldı diye kayda geçmemiş. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sanki Mustafa Kemal Amasya’ya geldiğinde gizli saklı toplantılar yapmış öyle değil. Görüştüğüm aileler, okuduğum yayınlarla topladığım hatıralarla Atatürk öyle gizli saklı bir yerlerde toplanmamış. Açık çalışmış. Amasya’nın içinde bulunmuş Amasya tamimine imza atan 4 Önemli şahsa bakıyorsun, o günkü tarihlerde çok önemli generaller bunlar. Amasya’ya gelmişler niye saklansınlar. Bir askeri güç ellerinde. Mustafa Kemal Amasya’ya geldiği zaman bir General, Paşa, Ordu müfettişi. Amasya’da 5 Kafkas fırkasına ait olan Saraydüzü Kışlası ismi ile belirtilmiş olan Askeri karargahta kalıyor. Amasya Tamimine imza atanlardan Hüsrev Gerede’nin hatıralarına ulaştım. Diyor ki hayat mecmuasında yayınlanan hatıralarında “Biz Saraydüzü Kışla binasında Toplandık” Karanlık odadan bahsetmiyor Refet Bele imzaya katılıyor. Onun Hatıraları ortada yok ama Karanlık odadan bahseden herhangi bir notu da yok. Hüseyin Rauf Orbay’ın hatıralarına da göz gezdirdiğinde o hatıralardan da karanlık odadan bahsedilmiyor. Ama Saraydüzü Kışla binasından bahsediyor Amasyalı ya soruyoruz Saraydüzü Kışla binasını hatırlayan yok. Bütün heyecanımda “Evet neden karanlık oda ortaya sürülmüş” Mustafa Kemal Nutuk’ta diyor Amasya Tamimi’ne imza atma sebeplerini açıklıyor. “Biz bu kararları diyor sanki karanlık bir odada mı aldık ki karşı çıkıyor”. Halbuki biliyor o diyor Gizli saklı almadık. işte Mustafa Kemal’in “biz bu kararları karanlık bir odada mı aldık ki” dediği cümle Osmanlıca basılmış Nutuk’ta aynen Var Fakat Osmanlıca Nutuk okumanın yasak olduğu dönemde Halk Bu kitabı okumuyor. Okuyanlardan biri de burada “MI” harfini görmüyor. Yani orada biz bu kararları Karanlık odada aldık niye itiraz ediyorsun. Amasyalı da bunu kabulleniyor. işte Atatürk böyle söylüyor Biz bu kararları karanlık odada aldık diyor halbuki öyle demiyorum “Karanlık odada mı aldık ki sen itiraz ediyorsun Biliyorsun diyor gizli saklı hiçbir şey yok”
Refet Bele imzalıyor. Ama imza atmıyor rastgele bir şekil koyuyor bunu da Mustafa Kemal söylüyor “imzasını göremezsiniz ama kendine has bir işaret koydu” diyor Amasya’nın Milli Mücadele’ye yaptığı katkılarda ayrıcalık kazandırma niyetiyle söylenmiş ama ayrıcalık kazandırılacağı düşünülürken sanki Amasya’da gizli saklı çalışmalar yapılmış gibi bir başka anlayış çıkıyor. Bunun öyle olmadığını ben zamanın valisine 1987 yılında Rahmetli Sıtkı Aslan’a bir dosya oluşturdum. Valinin odasında dosyaları açtım Vali beyi izah ettim. Yine Karanlık odada törenler başlatıldı denilecek Ama hata yapılıyor dedim. Bunun doğrusunu halka Tarihe ve Milli Mücadele’ye Artık kabul ettirelim. Amasya’da Saraydüzü Kışla binasında imzalandığını Şu şu belgelerle ispatladık dedik. Her Vali kabul etti. Bir türlü İnşaat yapılamadı. Ta ki 2007 yılına kadar. Bir fırsatını bulduk, zamanın Başbakanına (Recep Tayyip Erdoğan’a) 12 Haziran kutlamalarına geldiği zaman, Saraydüzü Kışla binasının yağlı boya tablosunu elimizdeki bir fotoğraftan kaynaklanarak, küçücük bir fotoğraf başka hiçbir fotoğraf yok. Mehmet Tektaş beyefendiye Kültür Müdürüne yağlı boya olarak yaptırdık tabloyu. Bütün mesele Başbakana kabul ettirmek. Evet mahalli güçler bunu kabul etti de Esas karar verici olan başbakandı. Bir fırsat oldu belediye başkanı İsmet Özarslan ile beraber Başbakanı ziyaret ederken tabloyu hediye olarak sunduk. Ne olduğu tabii tam olarak belli değil, bir bina. Fırsat bu fırsattı. Dediğimiz şuydu; “Sayın Başbakanım sizin bugün törenlerine iştirak ettiğiniz Milli Mücadele’nnin temel prensiplerinin belirlendiği Amasya Tamimi’nin imzası bu binada imzalandı. Ama bu bina bugün günümüzde yok. Çalışmalarımız araştırmalarımızla beraber Bu binanın bir müze olarak tekrar geri yapılmasını istiyoruz” Tabloyu aldı ve yan tarafına dönerek Kültür bakanı da yanında “Görüyor musun Bakanım” dedi. “Amasyalı ne istiyor” dedi. “Amasyalı tarihine sahip çıkıyor Milli mücadelesine sahip çıkıyor ve binayı istiyor” dedi. “Bize düşen binayı yapmaktır En kısa zamanda binayı istiyorum” dedi. İşte Saraydüzü Kışla binasının yapılmasındaki en büyük destekte bu oldu.

Benim için en önemli konulardan birisi de günlük mahalli gazeteler. Amasya’da 1920 yılından itibaren basılmış olan mahalli gazetelerini tek tek topladım. 1920’den günümüze kadar olan Mahalli gazetelerin orijinallerine ulaşmak suretiyle de bu sefer elimde Amasya’nın mahalli Gazeteleri ile diğer yayınlarının esas kaynakları olan 1 derecedeki gazetelerde oldu. Bu da başka bir görev yüklemiş oldu. Gazeteleri çıkaran şahıslarla görüşmek, erken bir tarih diyemeyeceğim ama Amasya’da 1920 yılından itibaren çıkarılmış gazetelerin ilk şahısları artık hayatta değildi. Ancak 2 kuşakları hayattaydı. Benim için de büyük bir kazançtı. O şahıslarla birebir görüştüm. 1950’li 1940’lı yıllarda gazete çıkarmış olan, 1960’lı yıllı yıllarda gazete çıkartanlarla bire bir görüştüm. Bire bir bilgilerini aldım. Gazete arşivlerine bana bağışladılar. Matbaalarındaki biriktirdikleri gazeteleri bana kolilerle verdiler. Ve ben artık o gazetelerin içinde kendimi kaybettim. Toz toprak dediler ama benim için toz toprak değildi. O tarihin bir hazinesiydi. O toz toprağın içerisinde, ben Amasya’nın gazetelerini tek tek temizleyerekten arşivimi toparlamış oldum. Bugün de bana hediye edilen gazetelerden ve bağışlanan gazetelerden ikinci bir kişinin ulaşamayacağı, Bir Amasya Basın Tarihi’ne ulaşmış oldum. Bu bilgiler bir müddet sonra “Amasya Basın Tarihi” denilen bir kitabın çıkmasına yol açtı. 1 dereceden kaynakların erişilmesine yol açtı. Doğru bilinenlerin doğru olmadığı, yanlışlıkların ortaya konulması gerekiyordu. Ben onları da buraya koydum. Anlatılanlar değil yazılanlar önemliydi. Böylece bir Amasya Basın Tarihi’ni oluşturmuş oldum.

Kazancımız nedir belli bir dönemlerde 40’lılı 50’li 60’lı yıllarda, kaybolmak üzere olan belgeler, fotoğraflar, gazeteler benim elimde olmak suretiyle Amasya tarihine büyük bir kazanç sağlamıştır. Benim için önemli olan bu gururlanıyorum boşa çalışmış değilim. Hakkımda söylenen ne olursa olsun kopyacıdır desinler alıp yapıştırıyordu desinler. Evet ben aldım yapıştırdım, aldım kopyaladım, aldım desteledim. Ama Amasya tarihini heba etmedim. 70 yıllık dönem içerisinde Kırkın üzerinde gazete yayınlandı. Şu anda 3 gazete devam ediyor. 7 gazete vardı bir dönemler. Ekonomik şartlardan tabii yürütülemedi, Resmi ilan alma durumundan dolayı yürütülemedi. Tabii ki bu ekonomik sıkıntılardan dolayı matbaalardaki yeni teknolojilerden kabuklarında çekilmelerinden dolayı ikisi resmi ilan alan biri de resmi ilan almayan haftada iki gün çıkan 3 gazete var.

Gazetecilik çok zor ve meşakkatli bir iş. Taşıma suyuyla da olsak gazete çıkarma ihtiyacı ortaya gelmişti. Ben gazetede çıkarttım. 1985 yılında 1985 yılına kadar da Amasya’da yayınlanan gazetelere makale de verdim, köşe yazarlığını da yaptım. Bugüne kadar Amasya’da 5 tane gazete çıkarttım. 5 veya 6 tane derginin çıkarılmasına sebep oldum ve çıkarttım. Kucakta taşımak suretiyle kalıplarını bastırdığımız zamanlardan şimdi küçük bir dijital sistemden dergi ve gazete bastığımız dönemlere kadar emek verdim. Hala da ben bir “Mençmua” adında soy ismimden hareketle Mençmua adı altında dijital dergi çıkartıyorum. 1978 yılında Hürriyet Haber Ajansı’nın Amasya temsilciliğini aldım. O zamanlar Amasya’da gazetecilik yapacak gençliği bulmak zor derecedeydi. Hürriyet Haber Ajansı’nın logosu benim elimdeyken askerliğe başlamanın büyük bir rahatlığını duydum. İhlas Haber Ajansı’nın kurulduğu dönemlerde de bana gelen bir teklif vardı. Memurluğu bırak İhlas Haber Ajansı’nın kurucularından biri oldu denildi. Gözüm kapalı olarak ben Memuriyetten ayrıldım. İstifamı verdim benim yapabileceğim en iyi iş gazeteciliktir. Haber Ajansıdır dedim Ve çoğu kişinin memur olmak için can attığı dönemde memuriyete eyvallah dedim Ayrıldım. Ve 1993 yılında İhlas Haber Ajansı’nın Amasya kurucusu olarak göreve başlamış oldum. Hatta unutamayacağım bir haber şeklini de söyleyeyim. Merhum Alpaslan Türkeş’in ölmeden önce yapmış olduğu son kongre Amasya’dır. Amasya’da toplantı yapmıştır. O kongreyi takip ettim. Haberini hazırladım İstanbul’a göndermem lazımdı. Otobüsle göndereceksin otobüsün İstanbul’a ulaşım saati 12 saattir. Türkiye’yi ilgilendirecek önemli bir demeç olay da yoktu. Tabii bizim gazeteciler için Türkiye’yi ilgilendirecek bir demeç almak gerekiyordu. Fakat Türkeş’in o günkü Amasya’daki konuşmasında konuştuğu kelimeler manşetlik bir haber değildi. Türkiye’yi ilgilendirilecek bir şey dedi mi öyle bir şey konuşulmadı. Gerek yok o zaman haberi gönderme dediler. Ben yine de onlar her ne kadar gönderme dediyseler de garaja gittim o günkü şartlarda şoföre tembihleyerekten, yolda sizlerden bu kaseti alacaklar dedim. Alıp almayacaklarını bilmiyorum. Birkaç saat sonra İstanbul merkezden heyecanlı bir sesle telefon geldi. Kaseti gönderdin mi. Ne olduğunu bilmiyorum, neyin geliştiğini de bilmiyoruz . Gönderme dediniz ama gönderdim dedim. Alparslan Türkeş Ankara’da vefat etti. dediler O görüntüler son görüntüler. Bizler için çok önemli. Alparslan Türkeş Ankara’ya ulaştıktan sonra vefat ediyor, o görüntüleri son il Kongresi işte ihmal etmiş olsaydım O görüntüler hiçbir televizyon haberlerinde olmayacaktı. Bütün televizyon haberleri Alparslan Türkeş’in vefat ettiği son görüntülerini olarak yayınladıklarını benim gönderme dedikleri halde gönderdiğim görüntülerdi.

Severek yapmaları. Önlerindeki uzun yıllar gençler için söylüyorum, uzun yıllarda yorgunluk hissetmezler. Zorla yapmak isterlerse yapmasınlar. Ben bu işten para kazanacağım diye de yapmasın. Severek yaptıkları iş para kazandırır. Ama para kazanacakları iş sürekli olmayabilir. Başarılı olsunlar, devam etsinler, yılmasınlar. Tehdit de olacaktır, dayak da olacaktır, kurşun da olacaktır. Zaten bunlar da olmazsa bir gazeteci gazetecilik yaptım demesin. Sesin kesilir bu bir yenilgi değil. Bir yere ulaşacaksan, hedefine gideceksen bazı tavizler de vereceksin. Taviz vermiyorum dersen başarılı olamazsın. Taviz verip de yenilgi anlamında değil genç arkadaşlara söyleyeyim verilen en küçük taviz büyük bir hataya yol açabilir. Ama büyük bir başarının da kapısını açabilir. Benim tavsiyem bu.

Yorum Ekle