Amasya İtimat

Taşova ve Köyleri, SORDUNUZ TEKRAR YAZDIM (Enver Seyhan)

Yazılarımı okuyan ilgilenen geçmişini geleceğini dert edinen insanlardan soranlar oluyor:
Taşova’nın geçmişi nedir? Nerede başlıyor, nerede bitiyor, nereye gidiyor?
Sadece Taşova değil elbette. Sonusa var, Erbaa var, Darma var, Kalekale var, Zuday var.
Bölgenin tarihi geçmişi en az Yedi Bin sene öncesine dayanıyor.
Tabii ki bu söylem bedava bir söylem değil. Belgelere, bilgilere, bulgulara dayanıyor. Her ne kadar araştırmacılar Sonusa ve Erek kazalarının geçmişine dair kaleme aldıkları makalelerde Taşova’dan ve Taşova köylerini kapsayan ve kaplayan bölgeden fazla söz etmeseler de bu iki kaza tahrirlerde Sivas Eyaleti’ne bağlıydılar. Bir yönden de “Sancak” hüviyeti taşıyorlardı. Niksar şehrini de Sonusa’ya denk tutmak gerekiyor. 1840 senesinden evvel bölgenin yönetim merkezi SONUSA kazası idi. Daha sonra üç mahallesi ile kendini toplayan ve toparlayan Erbaa kaza tayin edilerek idaresine bir Ağa atadılar. Osmanlı’da Ağa, kaza idarecisi veya taşra idarecisi anlamında bir kelimedir. Zaten ilerleyen yıllarda, 1872 yılında Erbaa ilçe yapılarak Amasya vilayetine bağlandı. 1892 senesinde ise padişah iradesiyle Tokat iline ilçe oldu.
Bölgenin Yedi Bin senelik geçmişinden söz ettim. Erbaa’nın Kozlu beldesi yakınında “Eski Gümüşlük” adıyla malum bir mevgı var. Bu mevgının özelliği günümüzden yaklaşık Altı bin, Yedi Bin sene öncesine dayanması ve buradaki ocaktan maden çıkarılmasıdır. Bu da demek oluyor ki bölge Kalkolitik Çağ’da hayatın cıvıl cıvıl olduğu bir bölgedir. Kervanlar eliyle ticaret işliyor. Bakır madeni ve diğer maden türleri tepkimeye girmeden sadece kendi halinde istenilen kıvamı vermez. Elden geçirilmeden, işlenmeden şekle şemale bürünmez. Bölgede bulunan tunç malzemeler, eşyalar ve heykeller anlattığım meseleye işaret eder. Tunç ise bakır, çinko ve kalay madenlerinin alaşımıyla mümkündür. Kalay o tarihte ve sonraki tarihlerde Anadolu’da çıkmadığı için ticaret kervanları eliyle dışarıdan ithal ediliyordu. İşte Yedi Bin senenin şahidi bu “Eski Gümüşlük” mevgısı ve Erbaa ilçesine kuş uçumu bir km mesafede olan “Horoztepe” antik ören yeridir.
Sondajlama sonucu elde edilen materyaller C -14 testine tabi tutularak üzerinden kaç senenin geçtiği aşağı yukarı tam olarak tespit ediliyor. Günümüzde başka ölçme sistemleri de biliniyor. Hatta geçerlerken bölgede Sümerlerin bir süre konakladıklarına dair soluk (belirli -belirsiz) olsa da bir takım iddialar bulunuyor. (M.Ö. 5000) Bir tezde veya makalede şöyle bir cümle gördüm: “İlk Tunç Çağı bölge için (M.Ö. 3000 – 2000) önemli bir toplanma – yerleşme alanı oldu.” Yani “İlk Tunç Çağı’nda Ordu, Kelkit, Erbaa, Sonusa ve Taşabad bölgeleri insan hayatı açısından canlılık yaşadı.”
Sanırım bu kadar kafi. Fakat bizleri kıymetli çalışmalarıyla araştırmalarıyla bilgilendiren ve aydınlatan araştırmacıların adlarını yazmadan olmaz; onlara haksızlık edilmiş olur. Birkaçının adını yazarak yazamadıklarıma da selam göndermiş olayım.
-David Giles
-E.P. Kuijpers
-İsmail Kılıç Kökten (1944)
-Tahsin Özgüç (1957)
-Mahmut Akok (1957)
-Bedrettin Oral (Erbaa -Erek : 1968)
-Ziya Sümer (Erbaa -Erek: 1968)
-Hatice Uyanık
-Ergun Kaptan
Kısa bir cümle daha ilave edeyim:
Hititler (M.Ö. 1800 – 1200) bölgede Kaşkalarla birlikte bulundular ve iktidar kavgasına tutuştular.
Rahmetlik Arkeolog, Bakanlık mümessili ve Müzeci Ali Önder, Darma ve Dereli köylerinin bulunduğu mıntıkada, tarihte bir zamanda, “Cenüklü” adıyla bir yerleşim yerinin varlığından daima bahsederdi. Meseleyi yazılarında ve internet aracılığıyla yaptığımız sohbetlerde dile getirmeyi kendine vazife bilmişti. Tabii ki önemli konular ve üzerinde çalışmak zaman alıyor. Ayrıca kesin bir şey söylemek de ha deyince olmuyor. Fakat araştıra inceleye yaza çize bu müphem konular bir gün, gün yüzüne çıkacak.
Çıkacak da ne olacak?
Hep tekrar ederim:
Benzer düşünce ve fikir örgüsü bütün geri kalmış toplumların dilindedir ve bir adım öteyi görememek gibi bir hayatın içinde bocalayıp durmaktadırlar. Her şeyleri ile Batıya muhtaç olarak…
Üstad Ali Önder üç sene önce yazdığım Sonusa ve Erbaa konulu yazılarımdan birine yorum yazmış ve demiş ki:
“Bir arkeolog ve emekli bir müze araştırmacısı olarak köyümde en sık karşılaştığım bir soru:
Köyümüz kaç yıl önce kurulmuş?
Etrafta yaptığım araştırma ve maddi kültür belgelerine dayanarak muhtelif cevaplar veriyorum. Örneğin, “Dinlenecek” mevkiinde bulduğum bir “Yontma Taş Devri” baltasına dayanarak “400 bin yıl” öncesinden bahsediyorum. Çünkü Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 1972 yılı mezunuyum. 30 yıla yakın çeşitli müzelerde görev yaptıktan sonra 2001 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden Arkeolog kadrosu ile emekli oldum. Köyümüzün “Çermik” mevkii civarında bulduğum 12 bin yıl öncesi “Mezolitik Çağ” buluntularına bakarak köyümüz civarına yaslandırmaya çalışıyorum.”
Yorumun devamında Daruma (Darma) köyünün
(1960 yılından sonra BALLICA) 1530 yılında (tahrirde) yerinde mevcut olduğunu, yazdığım yazıdan öğrendiğini ifade ediyor. Yazı vesilesiyle beni tebrik ediyor. Üstada rahmet diliyorum. Ben Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi’nde okuyamadım. Aklım bile ermiyordu. Kendisinden aldığım çalışma azmi ve ilhamla araştırmalarımı daha bir gayretle ve sevgiyle yürütüyorum.
Karain mağarasını zannederim İsmail Kökten hoca Türkiye ile buluşturdu. Aklımda öyle kaldı. 2008 yılında ziyaret ettiğimde kazı başkanı Amasya doğumlu bir kadın bilim insanıydı. Beni bu “400 bin yıl” konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirmişti. Bu nedenle hiç saşırmadığımı, insanlık tarihi açısından önemli bulduğumu belirteyim.
Yorumda yine Necdet Canik diyor ki:
“Karsavul’dan bahis geçmiyor.”
Karsavul köyünü sanıyorum 1574 – 1575 tahririnde görmek mümkün gibi. Tekrar kontrol etmeliyim. 1831 yılı Nüfus defterinden Karsavul köyünü okudum ve yazdığım yazılardan birine konu da ettim; öyle düşünüyorum, umarım yanılmam.
İbrahim Aslan da Gemibükü köyünü soruyor:
“Gemibükü köyünü göremedim. Orijinal adı değişmedi de.”
Belki de üzerinde en fazla araştırma yaptığım köylerden biridir. 1530 yılı tahririnde “Tonbak köyü” adıyla geçiyor. Daha sonra “Tombakbükü Çiftliği” namıyla kayıt etmişler.
1530 yılında tahrirde kayıtlı sayfa numarası: 542
Tekrar yayımlamak istediğim 1530 yılı tahririnde, bağlı Sonusa Kazası köyleri cetvelinde, bazı köyler hakkında bilgilendirme yapacağımı belirteyim.
Saygılarımla.
30 Nisan 2024

Yorum Ekle