Amasya İtimat

MAZİ VE HAL ÜZERİNE…

 Yaşattıkları kültür, örf ve anane ile geçmişi günümüze bağlayanlar günümüz insanına yol gösterdiler. Günümüzle geçmişin kavga sebebi yapılmasından rahatsızız. Geçmişinden güç almayan toplulukların millet olamayacağı ve geleceğe kanatlanamayacağı düşünülürse bu ülkenin aydın ve siyasilerine düşen görev devirleri çatıştırmak değil barıştırmak olmalı değil midir?


 Aziz İstanbul’un şairi Yahya Kemal “Kökü mazide olan atiyim” sözüyle Müslüman Türk aydınının  haysiyetli duruşunu sergiler.


 Bugün sosyal hayatımızda aile yapımızda bir çatırdama duyuluyorsa bunun nedeni geçmişle günden güne azalan gönül bağımız ve ruh akrabalığımızdır. “Kültürümüzün köşe taşlarının 213.sayfasında “Bir Annenin Gelin Kızına Nasihati” bir kaybın nedenlerini düşündürür bizlere…


 “Ey benim ak duvaklı kızım!


 Bugün baba ocağından ayrılıyorsun, tanımadığın ellere uçuyorsun, adetleri adetlerimize, huyları huyumuza benzemez. Sabırlı ol kızım; Elbette rabbimiz kolaylık verecektir…


 Sana beşikte iken söylediğim ninniden beri beyaz gelinlik içinde şu kapıdan yolcu olacağın günü düşledim durdum. Allah’a hamd ederim, bu günü de gösterdi.


 Yavrum, namusuma halel getirmedim namusuna halel getirmeyesin diye…


 Mideme haram koymadım midene haram koymayasın diye…


 Etrafınıza, televizyon haberlerine bir bakınız, aile içi şiddet haberleri, görüntüleri ve üçte biri boşanan bir toplum gerçeğimiz. Bu annenin kızına söylediklerini  söyleyen analar mı eksildi dersiniz…


  Ülkemizde her hafta ya da birkaç günde bir değişen gündem tartışmalarını dinlediğiniz ve de internet sitelerine düşen yorumları okuduğunuzda Abdülhak Şinasi Hisar’ın düşüncelerine nasıl hak vermezsiniz;


 “Müsademe-i efkâr için efkâr lazımdır.


         Bir fikir hani? Tek bir müfekkire nerede? Binaen aleyh, emin ol ki münakaşalar hep nafiledir.


Ve bunlardan hiçbir Barika-i hakikat çıkmaz. Bütün siyasi münakaşanın hülasası:


 Ben iyiyim, sen fena!


 Bütün edebi münakaşaların hülasası:


  Ben güzelim, sen çirkin!


 Ve bütün sanat münakaşalarının hülasası:


  Ben inceyim,sen kaba!… Demekten ibarettir.


 Geçmiş zamanı bugüne taşıyan edebiyatımızın sayılı ustalarından Abdülhak Şinasi Hisar’ın münakaşa için yıllar öncesinden ifade ettiği fikirlerini bugün okuduğumuzda o cihetten insani yönümüzde bir değişiklik olmadığını gözlemliyoruz.


  Geldiğimiz noktada bir vatandaş olarak soruyoruz;


 Gerçekten de biz, ahlak, gelenekler, vicdan hissi, dindarlık vb. sebeplerle adalet hissini bireylerin içine yerleştiren o eski anlayıştan sıyrılıp mahkemelerinde kuyruklar oluşan bir toplum haline gelmeyi nasıl başarabildik?


 Adaletin bir gün hepimize lazım olacağını unutmadan şairin iki mısraını hatırlatalım:


  Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde 


  Geçer bir gün zemine, arşa çıksa paye-i devlet


 “Vatandaşlar arasında adalet ve eşitlik kaybolunca, itibarı arşa çıkmış olsa da devlet bir gün yerin dibine geçer”


  Sıcak yaz günlerini geride bıraktık. Soğuk günler yaşamaya başladık. Soğuk kış günleri bize odunu, kömürü ve sıcak bir odayı düşündürürken şair soğuğu kelimelere döküp;


  “Mangal kenarı kış gününün lalezarıdır”  diyerek içimizi ısıtır.


 Bir başka şairimiz Mesihi’de insanları mescide gitmekten alıkoyan bir kışın şiddetini anlatır dizelerinde:


  Mescidi koyup ocak mihrabına yüz tutdu halk


  Çok müselmanı soğuklar eyledi ateşperest.


 Müptelay-ı gamı (Depremzedeyi, garip gurebayı) unutmadan, mutluluğun, dostluğun, sohbetin, muhabbetin sıvıya dönüşmüş hali çay ile ehli irfan şerbeti kahvelerin içildiği uzun kış gecelerinin sıkıntılardan azade olarak sağlık mutluluk ve bereket içinde yaşanması dileğiyle…


 

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.