Amasya İtimat

DEMEDİM Mİ ?


   Ramazan ayı kendi gibi mübarek bir gün olan  Cuma ile başladı. Çoğu insanımız da  baharı bile görmeden yazı geçirdi. Belediye de çalışan işcilerin tek maaşı ödendi. 3 aylık birikmişleri duruyor. İftar çadırımız DENE PAZARINDA kuruldu. Ne kadar sıkıntılı günlerden geçiyor olsakta, RAMAZAN ayı; sabır ve hoşgörü ayı olarak bilinir ve insanlardan da bu ayın ruhuna uygun olarak hareket etmesi beklenir.


   Bir gün bu sıkıntılarımız da bitecek demeyi çok isterdim. Ben kendimi bildim bileli ülkemizin ve Taşova’mızın sıkıntıları bir türlü bitmek bitmedi. Biteceğe de benzemiyor. Ümitsiz yaşanmaz fakat ben de iyice ümidi kestim sayılır. Yarım asır geride kaldı. Bir bu kadar daha yaşayacak değilim. Zaman zaman  ülkem ve ilçemiz ile ilgili sıkıntılarımızı da dile getirmeye çalıştım..


   Bizi dikkate alan oldu mu? Oldu. Kimler? Gazetemiz  Okurları ve yorumcularımız. Esas dikkate alması gerekenlerin çoğu yazıları es geçtiğini çok iyi biliyorum. Gazetemizde yazı yazan köşe yazarlarına bakın. Hepsi de  hiçbir menfaat gözetmeksizin ülke ve ilçemiz sorunlarını gündeme getirip çözüm yollarını göstermekteler. Çoğu yazıların muhataplar tarafından okunduğu da yok. Ahmet Pınar, Cengiz Önder, Tarık Ziyad, İdris Sayar, A.Rıza Günaydın, Sebahaddin Günaydın, Naci Konyar, Ramazan Turgut, Fazlı Kuru, Ömer Celep gibi değerlerin; Taşova ile ilgili hususlarda ve atılacak adımlarda mutlaka görüşlerine başvurulması gerekmez mi?


   Sizlerin söylemek isteyipte, söyleyemediklerinizi kalemleriyle muhataplarına ulaştıran arkadaşlarımıza da Taşova’lıların sahip çıkması ve onlara gereken değeri vermesi gerekiyor.  Ne yazık ki ben böyle bir anlayışa pek rast gelmedim. Toplumda insanlara verilen değer, cebindeki parayla doğru orantılı. Paran yoksa, değerin de yok.. Paran varsa çevrende çok… arkadaşında..  dostunda…..

   Hele bir düşmeye gör, kimseler yüzüne bakmaz. Millet senden gözlerini kaçırır, cüzzamlı durumuna düşersin ALİMALLAH…..


   Böyle bir mübarek ay; inşallah bize gerçek kimliğimize dönmeyi nasip eder. Dostluk, kardeşlik, barış, komşuluk ilişkilerimiz eskisi gibi olurda, hayatın bir başka anlamı olduğunu hatırlarız.. İnsanlarımızın suratı asık, geleceğe umutla bakmıyor. Geçim derdi; hepimizi germiş ve bizi bizden koparmış. Türk insanı sahip olduğu güzel hasletleri kaybetmiş. Savaşla bizi yıkamayanlar, EKONOMİK SAVAŞla yıkmaya çalışıyorlar. Geçim derdinin olmadığı bir TÜRKİYE düşünün. İşte o zaman Müslüman Türk insanının gerçek özellikleri ortaya çıkmaz mıydı? Şer güçler bizim mutlu olmamızı istemiyorlar. Bizim insani yönümüzü zayıflatmak ve ahlaki erozyona uğramamız için ellerinden gelen tüm oyunları oynuyorlar. Bir gündem bitiyor hiç ara vermeksizin diğer gündeme geçiyoruz. Ekonomik paket, sağlıkta dönüşüm, eğitim açılım,  IMF  vs.. vs..vs….


   Şimdide; KÜRT AÇILIMI ve ALEVİ AÇILIMI.. Bizde gündem biter mi? Bitmez. Biri biterse de diğeri hazırdır senaryonun… Bir de kurultay ve şura yerine ÇALIŞTAY demiyorlar mı?  Sinir oluyorum.. Demokratik açılımlara sözüm yok. Bölünmemize yol açabilir endişesi taşıdığım Kürt Açılımına hükümetin ortak araması ise;  bu açmazdan tek başına çıkamayacağının da bir işaretidir..



   Benim; kürt ve alevi kardeşlerimle de bir sorunum yok. Bizim sorunumuz dağdaki eşkiya ve bu eşkiyanın başı; Abdullah Öcalan. Yakalandığında “Verilecek her görevi yapmaya hazırım”  diyen APO; şimdi avukatları aracılığıyla yol haritası belirlemeye yardımcı olacak. Demek ki kendisine görev verileceğini yakalandığı gün biliyormuş.. Ülkemizi kan gölüne çeviren ve ülkeyi bölmek isteyenler için uygulanacak yaptırım ve cezalar açık. Bu açılımda binlerce şehit vermemize sebep olanlara da özel bir muamele gösterilecekse, bu yükün vebali çok ağır olur.


   Ülkemizin ve Taşova’mızın ana  sorunu ise; işsizlik, açlık, yoksulluktur.. Bunca sıkıntı varken açılım adı altında değişik gündemler peşinde koşmak; hayatın gerçeklerinden kaçmak değil midir?


    Ülkemiz insanı; sabırlıdır, kanaatkârdır. O’na aş ve iş imkanı verdiğinde onun problemi hallolmuş demektir.. O, bununla bile mutlu olmasını bilir. O halde ülkemizin gerçek gündemlerine yani işsizliğe çözüm yolları aranması gerekmez mi? Ülkemiz ve ilçemiz gerçeklerden kaçarak idare edilmez.. Bakın Taşova’ma; 3-5 siyasetçinin elinde yıllarca bir arpa boyu bile yol katedememiş..  Gelişme şöyle dursun, bir de gerilemiş. Konut sayısının artışı, gelişme ile izah edilemez. Konuttan ziyade iş alanının çokluğu ve işsizliğin azlığı gelişmişlik işaretidir… Sorunlar o kadar çok ki  hangisini aktaralım.. 


   Vatandaş; hastaneye uzman doktor gelsin diye bas bas bağırıyor. Kimseden ses çıkmıyor. Yıllarca Taşovalı; pazar yeri, tayinler, atamalar, park ve sokak isimleri ne olsun? diye kafa yormuş.. Yüksek Okulun açılmasını sağlayacak bir kamuoyu bile oluşturamamış. Yatırım gelsin, Taşova kurtulsun diyenleri de pek fazla takan olmamış. Beyler! Bırakalım bu gereksiz sen-ben kavgasını, dargınlıkları da TAŞOVA GERÇEĞİNE yüzümüzü dönelim…Taşova’nın öncelikli sorunu TOKİ mi?.. Öncelikli sorun işsizliğin önlenmesi..  Eylül ayında 180’e yakın işcinin sözleşmesi bitiyor.  İşsizler ordusuna  birde onlar katılacak. O insanları çalıştıracak iş alanımız var mı? İnsanımızın şu anki sıkıntısı   konut değil,  çalışacak iş alanı-fabrika istiyor. Taşova’da ev çok  kiralayan yok.. Çiftçi yılgın, esnaf bitik.. Buğday para etmiyor. Kilosu geçen yılki fiyatın yarısı.  Mazot ve gübreden haberiniz var mı?  Çiftçi can çekişiyor. Esnaf ise siftah etmeden dükkan kapatıyor.


   Önümüzde 2011 genel seçimleri var.. Seçim öncesi yine ağzımıza bal çalınacak, ülkede il sayısı artacak.. İl olacakların başında ERBAA ile MERZİFON geliyor.. Erbaa il olur, Taşova’da ilçesi…  Nereden nereye  geldik diye dövünür dururuz.  

   İşte o zaman herkes rahatlar ve de  DEMEDİM Mİ?    diye İRBAM’A seslenme  sırası da bana gelir…

 

    ALLAH’A  EMANET OLUNUZ….

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.