Amasya İtimat

TAZİYE ADABI

Bundan yaklaşık iki ay kadar öncede sevgili ağabeyim ve sonrasında bir hemşehrimiz ve akrabamız olan bir kardeşimiz ani bir rahatsızlık sonucu İstanbul’da hayatını kaybetmişlerdi. Derneğin Sosyal medya hesaplarından ve köşe yazıları yazmakta olduğum Taşova Gazetesinden de cenazeler ile ilgili gerekli duyurular yapılmıştı.

Buna rağmen İstanbul’da yaşayan köylülerimizden bir kaç kişi dışında cenazesine katılan yoktu. Ama sosyal medya hesabımdan baş sağlığı dileyen ve arayanlara ise neredeyse yetişemiyordum. Ne acıdır ki, yakın gelecekte acı veya tatlı günlerimizi sosyal medya dışında kutlayan veya taziyede bulunan kalmayacak.

Günümüzde artık hal bilmezlik, hatır sormazlık ve bencillik almış başını gidiyor. Hastan oluyor arayan soran soran yok. Cenazen oluyor baş sağlığı dileyen ve cenazeye gelen kalmamış. Özellikle Z kuşağı dediğimiz övündüğümüz gençlerimiz var ya, asıl problem orada.
Z kuşağından bir kişi bile cenazelerde yoktu. İletişim çağında olmamıza rağmen müthiş bir iletişimsizlik durumuna ne diyeceğiz?

Halbuki; Dost dediğin insanın zor zamanımda yanında olandır. Elbette sayıları azda olsa İhtiyatlı, akıllı, makul, ve temkinli insanlarda halen var. Ama sayıları günden güne azalıyor.

Çok dostum var diyordum ta ki zora düşüne kadar, iyi günlerde yüzüme gülüp götü günümde ortadan kaybolana kadar. Zor zamanlarımda yanımda olmayan, bahaneler üretenlerin, iyi günlerde yolu açık olsun bundan sonra. Hepinize eyvallah!

Bırakın sosyal medya hesaplarını cep telefonları dahi yokken, cenazelere gelmeyen neredeyse yok gibiydi eskiden. Hatta cenaze sonrası haftalarca cenaze evine taziyeler yapılır, hal hatır sorulur, bi nevi yanındayım mesajları verilirdi. Yardımlaşma vardı doğrusu.

Bu durum sadece bizim köylülerimize has bir durum değil. Büyükşehirlere göç etmiş tüm köylerde nerdeyse mevcut bir durum bu. Yakın gelecekte ağlama şirketleri kurulup, helva yapıp numaradan ağlama ve üzülme seansları yapılacak gibi gözüküyor. Büyükşehirlerde geldiğimiz durum şimdilik böyle. Köylerde ise en azından komşuluk hatırına, akrabalık hatırına ilişkiler sürdürülebilir vaziyette halen. Bu durum en azından şimdilik yüreklere azda olsa su serpiyor.

Bundan yirmi otuz yıl önce köylerde bir vefat olduğunda en az 3 gün konu komşu akraba mevtanın ailesine saygıdan ötürü ve acısını paylaşmak niyetiyle televizyon ve radyo dahi açmazlardı. Şimdi özellikle büyükşehirlerde cenaze olduğunda ne acıyı paylaşmak var ne de saygı var. Hadi ölüye saygı yok diriye de mi saygı olmayacak! Yarın bir gün aynı durumla biz de karşılaşacağız. Esasen bir cenaze gördüğümüzde ürpermemiz ibret almamız gerekirken, umurumuzda bile olmuyor artık.

Özellikle doğu bölgemizde taziye kültürü farklı ve güzel şekilde yaşatılıyor. Taziyeler için özel merkezler veya çadırlar kuruluyor ikramlar yapılıyor. İkram kısmı dini açıdan da tartışmalı olsa da, ama bizim asıl konumuz o değil. Vurgulamak istediğim şu ki; Memleketimizin her bir yöresinde güzel geleneklerimiz var ve bunu yavaş yavaş kaybediyoruz. Kadim kültürümüz, kendisinden zarar görmediğimiz bir Gayr-ı Müslim için bile nasıl taziyede bulunmamız gerektiği ile ilgili bize yol göstermiş.

Büyükşehirlerde bir Cenaze olduğunda ya öğle ya da İkindi Namazını müteakip Cenaze Namazı kılınıyor ve ardından mezarlığa uğurlanıyor. Cenazeye gelenler vakti beklerken Cami bahçesinde sanki düğüne gelmiş havasıyla takılamaz! Herkes böyledir demiyorum ama, ayak üstü muhabbet halinde gülen, kahkaha atan ne bileyim değişik hallerde birçok kişiyi görmek mümkün. Hatta Şehit Cenazesine gelmiş bir siyasi kişinin yanındakiyle gülerek muhabbet ettiğini, veya bir diğer siyasi hanımın tam namaz kılınacakken cemaatin önüne geçerek poz verdiğini, yine meşhur birinin cenazesinde ön safta bulunmak için yanındakine dirsek atanları hep gördük. Ayrıca yeri gelmişken ifade edeyim; Cami bahçesine gelip Cenaze Namazına duracak kişi muhakkak Müslümandır. Ancak, Vakit Namazı kılınırken kimilerinin cami bahçesinde muhabbete devam etmesi ne kadar doğrudur? Normal zamanda Namaz kılmıyor olabilirsin ama Allah o gün sana bir fırsat veriyor aslında. Bari o fırsatı değerlendirmek gerekmez mi? Haşa bu yapılan Allah’a açılmış bir savaşın katmerlisi olmaz mı? Ölüm Nasihat değil miydi bizim için? Tabii çeşitli mazeretlerle namazını o an kılamayıp daha sonra kılacak olanlara diyeceğim yok. Zira bazen cami dolu olabiliyor…

Samimiyetimizi, kültürümüzü, güzel geleneklerimizi ve insanlığımızı muhafaza edelim, vesselam… Yozlaşan değerlerimiz maalesef her gün geçtikçe birer birer tükeniyor. Unutmayalım ki, o musalla taşına hepimiz geleceğiz teker teker unutmayalım. Elbet her canlı ölümü tadacaktır bir gün. Bunun bilincinde olmalıyız. Bu gün sırtımızı döndüğümüz veya işim gücüm var deyip katılmadığımız zaman, yarın size ölüm geldiğinde o musallada helallik alacak adam bulamazsınız.

Acılarımızın da, mutluluklarımızın da eski günlerde olduğu gibi yaşanması temennisiyle yazıma nihayet verirken, az sayıda da olsa hala bu gelenekleri sürdüren tüm dostlara selam ve dua ile.

Saygılarımla

Naci Özkan

“Lütfen paylaşalım paylaşmak güzeldir”

Yorum Ekle