Amasya İtimat

Tarihimizden bir Kesit:”Ben de milletime bağışlıyorum benim herşeyim var”

ZUDAY’LI TOPÇU BAŞÇAVUŞU ŞÜKRÜ EFENDİ.

Kaynak: Hatem Var

Şükrü Başçavuş Samsun’daki Topçu bölüğünün komutanıdır işgal başlamış vatan param parça edilmektedir Samsun ve Karadeniz bölgesi genellikle rumdur bugün bile bazen yöre insanının konuşmalarını anlayamayız lazca konuşuyorlar deyip geçeriz. Halbuki çoğu rumca konuşurlar devşirmedirler. İşte daha Atatürk İstanbul’dadır İngiliz gemisi Samsun sahillerine yaklaşmıştır rumlara silah ve cephane getirmektedir.

Yaklaşan gemi mors alfabeli telgrafla İstanbul’a bildirilir ancak dokunmayın cevabı alınır, ama sahilde toplanan rumlar sevinç çığlıkları atmaya başlarlar. Artık dayanılmaz hale gelen bu gösterilere daha fazla dayanamayan Topçu Başçavuşu Şükrü efendi defaatle telgraf çeker acil der maalesef gelen cevap bir albay imzasıyla izin verin dokunmayın şeklindedir.

Topçu Başçavuş Şükrü efendi iyice iskeleye yanaşmak üzere olan İngiliz gemisine daha fazla dayanamaz ve askerlerine ateş emri verir. Atılan top mermileri ile gemi Samsun iskele açıklarında batırılır ve rumların sevincine son verir, korkan rumlar evlerine çekilir dışarıdan gelenler de kaçarlar.

Atamız Samsun’a geldiğinde durum Atatürk’e anlatılır yanına çağırır ve durumu bir de kendisinden öğrenir. Bakar ki albay ünvanı ile telgrafa cevap veren bir İngiliz işgalci komutandır ve Şükrü başçavuşu tebrik eder. Kurtuluş savaşı bittikten sonra 20 Eylül 1924 günü Hamidiye Zırhlısı ile Ordu’dan Samsun’a gelir. Yanında eşi Latife Hanım ve yakın arkadaşları da vardı. Samsun’a ziyarete gelen ulu önder Atatürk terhis olan ZUDAYLI Şükrü Başçavuşu tekrar görmek ister ve onunla Samsun merkezdeki şimdiki Cumhuriyet meydanındaki caminin önünde buluşurlar yanlarında komutanlar ve vali vardır. ”Söyle bakalım Şükrü efendi dile benden ne dilersen” der Şükrü efendi mağrur ve gururludur atamıza ve milletimize sağlık diler. Atatürk duramaz ve şöyle der: ”Bak Şükrü efendi senin gemiyi batırman sayesinde biz buraya rahat geldik senin hakkın çok bu ülkede, sana bu rumlardan boşalan tüm bölgeyi bağışlıyorum der. Aynı zamanda Alpaslan beldemizin Muhtarı Huzeyfe Çetin’in dedesi Şükrü efendi hiç düşünmeden: ”Ben de milletime bağışlıyorum benim herşeyim var” der ve o bölgeler valiliğe bırakılır.

Oysa Şükrü Çetin 1967 yılında vefat ettiğinde miras olarak sadece bir at arabası bırakabilmişti.

Bugün ZUDAY’da o kadar okumuş ve köyümüzle ilgili kitap da yazıldı ama, böyle değerli insanların adını bile hatırlayanlarınız var mı bilmiyorum. Ama şu bir gerçek ki,o zat ki 22 yıl Mektebi ulemada okumuş, bugünkü emsali ile 6 üniversite mezunu Kadılık yetkisi, 8 ilde hutbe yetkisi bulunan bu değerli büyüğümüzün unutulması hatta bilenlerce molla diye dalga geçilmesi ne acı. Ölürken o 60 develik kervanından, sürüsünden, zenginliğinden bir şey kalmamış ve sigara parasına muhtaç olmuştur. Bu duruma düşmesi gururu ve kimseye minnet etmeyen yaşam biçimini seçmesindendir. ALLAH RAHMET EYLESİN MEKANI CENNET OLSUN. Tanınması için tam ismini ve sülalesini yazmayacağım bilen bilir hatırlamıştır zaten.

Yöresinde, köyünde kahraman arayanlara duyurulur.

Yorum Ekle