Amasya İtimat

İLİM ÇİN’DE DE OLSA GİDİP ALMALIYDIK AMA…

Arkeoloji sayfalarında dolaşırken  ülkemiz için önem arz eden bir arkeoloji haberine, dolayısıyla bir bilim haberine rastladım. Bilimin çalışma sahasına aldığı, içine girip araştırmaya koyulduğu hiçbir nesne, özne, cümle, yüklem, eylem yoktur ki dilini çözmesin de peltek, kekeme veya lal bıraksın…

“Bilim Çin’de de olsa gidip alınız” diye emir buyuran Hz. Peygamber’in bu sözünün sünnetler içinde bakiye kaldığını, hadis olarak gerekli kıymeti bulmadığını tespit etmek ve dahi bütün menfi nedenler ve sebepler üzerinde düşünmek lazım.
Elbette, “Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?”
Çok insanın aşina olmadığı El Cezeri namı ile bilinen bir ilim adamı Cizre’de doğmuş, büyümüş, yetişmiş, etrafına ışık saçmış vakt-i zamanında. Sibernetik sahasında yaptığı çalışmalar Sanayi Devrimi’ne öncü olmuş, bugünkü modern robotların icadına zemin hazırlamıştır.
Fizik, matematik ve mekanik alanlarında çalışmış, çaba sarf etmiştir.
Diyarbakır’da belki de ilk defa suyun gözünden çıkarılıp sarayda kullanılmasında icat ettiği robotlardan faydalanmıştır.
Bu toprakların insanları helenistik dönemin sona ermesinden beri ilimle, bilimle, araştırma ile iç içe olsa bile neticelendirme, koruyup kollama, muhafaza etme, uygulama, tatbik etme ve sonraki nesillere emanet etme hususunda fazla beceri gösterememiştir.
Bunda bu toprakları kasıp kavuran savaşların, harplerin, baskınların, bundan dolayı halkın omzuna binen fakirliğin, iç çatışmaların, isyanların, dine, mezhebe, meşrebe, hamasete, siyasete ait mülahazaların payı büyüktür.
Anlamsız çekişmeler ve acılar halkın içine bürünmesine sebep teşkil etmiştir. Haçlı seferleri bir bakıma Anadolu insanını olumsuzluklara, umutsuzluklara iten diğer bir etkendir.
El Cezeri diyor ki: “Uygulamaya dönüştürülmeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında bir yerde, muallakta kaldığını gördüm.”
Kazılarda çıkarılan robotların maketlerinin yapılarak sergileneceğinin ve tanıtılacağının kaydedildiği haberde, Amida Höyük’te devam eden faaliyetler hakkında da bilgi veriliyor. Ayrıca El Cezeri’nin yirmi yıl boyunca Artuklu Sarayı’nda yaptığı faaliyetlerde ortaya koyduğu havuz sisteminin dönemi itibariyle çok önem arz ettiğine işaret ediliyor.
Bugün benzer veya değişik teknikleri farklı sahalarda daha tekamül etmiş haliyle teknolojiden, mekanikten, ilimden faydalanarak hayatın içine almak, başka başka alanlarda tereddüt etmeden uygulamaya başlamak bizi, düşünce ve eylem noktasında doğru cihete yönlendiriyor. Aksi takdirde bunca emek, bunca tecrübe, bunca birikim, bunca fedakarlık, bunca çaba, bunca gayret kaybolup gidecektir.
Şu günlerde Taşova Gazetesi’nde takip ettiğim bir güzel olayı yazıma konu etmek istedim. Emek verenleri, zaman sarf edenleri kutluyorum. Omuzlarındaki emanetin yükünü keyifle taşıyorlar ve köy köy dolaşarak bilgilerini, tecrübelerini, birikimlerini paylaşıyorlar. El Cezeri’nin bireysel manada başka bir sahada asırlar önce yaptığının benzerini sorumluları, bir dernek etrafında birleşip toplanmak suretiyle, Kaymakamlık nezaretinde bu önemli olayı gerçekleştirmek, neticelendirmek istiyorlar.
Taşova Yerel Eylem Grubu Derneği, yerelde ve yerinde yaptığı faaliyetler ile yerel kalkınmaya öncülük ediyor. Taşova halkı ile yerel kalkınma konusunda yüz yüze görüşerek ve istişare ederek bir neticeye varmak niyetini güdüyor. Yerelde işin içindeki, tarladaki, işteki insanlarla toplantılar yapıyor. Böylece köylünün, çiftçinin kalkınma merhalelerine direkt katılmasına imkan sağlayarak değerlendirmeye alınacak, kabul görecek, onaylanacak projeler üretilmesi hususunda yerinde tespitlerde bulunuyor.
Elbette yerelde üreticinin, çiftçinin, köylünün katılımı ile gerçekleştirilecek toplantılar sonucunda yeni fikirler ortaya çıkacak ve projeler geliştirilecektir. Yerel kalkınma, yöre ve köylere kendi ekonomik, sosyal ve kültürel geleceğini belirleme fırsatını sunan, tabandan tavana karar verme sürecini işleten bir yapıdır.
IPARD; yani kısa adıyla Kırsal Kalkınma Planı. Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Politikalarının uygulanması ve hayata geçirilmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel politikalar geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu itibarla Kırsal Kalkınma Planı, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından birlikte finanse edilecektir.
Anladığım şudur ki; her Köy Muhtarlığı kendi çalışma sahasını seçecek. Bölge, yöre veya köy sorunlarını, fırsatlarını, imkanlarını, olumlu-olumsuz taraflarını ve potansiyelini belirleyecek ve köy veya bölge için en uygun, en verimli, en iyi projeyi hayata geçirecektir. Yani Köy Muhtarlıkları ve Sivil Toplum Kuruluşları çalışma, faaliyet ve proje alanlarını belirleyecek ve belirlenen alanlarda projeler üretecektir. Toplantıların başlamasından beri, toplantılara katılanlara anket formları dağıtılıyor. Anket sonuçları bu konuda belirleyici rolü üstlenecektir, diye düşünüyorum.
Bahsettiğim programı sürdüren değerli görevlilere ve katılımcılara kolaylıklar diliyorum. Asrımızda çalışma plan ve programlarının paylaşarak ve birliktelik sağlayarak neticeye ulaşacağına inanıyorum. Bu nedenle, “Yerel Kalkınma Stratejilerinin Hazırlanmasına Teknik Destek Projesi” programını, El Cezeri’nin asırlar evvel uyguladığı ama sonraki nesillere emanet edemediği mekanik programları ile karşılaştırmak istedim.
Yerelde imkanların çoğalması ve alt yapının tamamlanması ile beraber insanlar, doğdukları yerleri terk edip göç etmekten vaz geçecek ve hayatından tatmin olacaktır. Bu ise, yaşam ve geçim standardının yükselmesine bağlıdır.
*
Yılın son ayına gelinince insanların aklına Asgari Ücret, Yıllık Enflasyon oranı ve Genel Bütçe konuları geliyor ister istemez. Genel Bütçe konusunda TBMM görüşmelerine devam ediyor. İş dünyasında ise TUSIAD Yüksek İstişare Kurulu toplandı. Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın konuşmasından bir bölüm sunmak istiyorum. Çünkü önemli buluyorum. Şöyle diyor:
“Dünyadaki krizlerin tarihi, neredeyse her seferinde krizleri tetikleyen faktörün siyaset kaynaklı olduğunu gösterir. Ama siyasi olaylar, her durumda ekonomik krize yol açmaz.
Konkordato ilan eden şirketlere her gün bir yenisi ekleniyor. Moraller bozuluyor. Reel sektör, yüksek enflasyon ve TL’deki dalgalanma nedeniyle önünü göremiyor. Eğer iflaslar başlarsa, durum daha da kötüye gider.”
Sonrasında kısaca, olumsuz ve kötü durum dalga dalga yayılacak, işsizlik daha da artacak, satın alma gücü düşecek, talepteki düşme ile şirketler dara ve zora girecek diyor. Böyle bir durumu kimsenin beklediği ve arzuladığı da yok zaten. Sadece tedbir amaçlı olarak ifade ediliyor.
Asgari ücret konusunu bütün ülke takip ediyor. Zira işimden dolayı da biliyorum ki çoğu işyerinde ücretler asgari ücret üzerinden bordro ediliyor ve hem patron ve hem de çalışan bir an önce önünü görmek istiyor.
Enflasyon ise kasım ayı itibariyle bir önceki aya göre 1.44 düzeyinde gerilemiş. Yıllık bazda 21.62 olarak gerçekleşmiş. Ulaştırma, ev eşyası ve eğlence ve kültür sektörlerinde bir önceki aya göre artış gerçekleşmemiş. Gıda sektöründe ise enflasyon, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25.66 olarak gerçekleşmiş. Enflasyon oranının önceki aya göre kasım ayında eksiye düşmüş olması yıllık enflasyon oranına etki etti. Bu da yüksek enflasyon altında ezilen ücretli ve emeklinin yeni yıl zamlarının oranı hususunda tedirgin olmasına neden oldu.
Son Söz:
“Üretimde yaratılan katma değeri artırmadan büyüme sürecine giremeyiz. Adil rekabeti hukuk devleti sağlar.”
Tuncay Özilhan böyle diyor…
Selam, muhabbet ve saygılarımla!

Enver Seyhan
10.12.2018

Yorum Ekle