Amasya İtimat

HALDEN ŞİKAYET…

kalem b2

Fazl ehli bizim başımız üstünde yer eyler. ‘Vali Bey’i okuyucularımızla paylaşmamız ondandır. Feridun Attar’ın ‘Kuşların ilahisi isimli kitapta Hz. Ömer’in Halifeliğinin anlatıldığı bölümde, sofrasında sirke ve tuz olan, günlük rızkı devlet hazinesinden gelmeyen, uyuduğunda yatağı kum olan kerpiç döküp çalı çırpı toplayan, gah kerpiç taşıyan gah balçık kıran Hz. Ömer’in hayatından tasarruf üzre hareket etmeyen kamu yöneticilerinin çıkarması gereken çok ders var diye düşünenlerdeniz. Ona ‘Faruk’ lakabı boşa verilmemiş. ‘Anlayışlı, iyiyi kötüden, doğruyu eğriden, hakkı batıldan ayıran anlamındaki bu kelime Hz. Ömer’in lakabıdır.

Jose Saramago’nun ‘Körlük’ adlı kitabından alıntıladığım şu cümle bir dünya gerçeğinin itirafı gibidir; ‘Yuttuğumuz her lokma bir bakıma başkasının ağzından çalınmış oluyor, bu hırsızlığı aşırıya vardırarak başkalarının ölümüne neden oluyoruz, aslında hepimiz az çok katil sayılırız’

Ağzından çalınarak fakir bırakılanlar için bir siyaset adamının bu konudaki düşünceleri yüreğinizi yumuşatan cümlelerdir; ‘Başarılı devlet adamları fakirle oturup sofralarında yemek yiyenler değil, sofrasında oturulacak fakir bırakmayanlardır. Başarılı iktidarlar fakirlerin sofrasına oturmaz, fakirlerin sofrasına ekmek olur.’

Robert Reich; nasıl bir düzen istemeliyiz sorusunu slogan gibi bir cümleyle yanıtlıyor. ‘Tam zamanlı çalışan, hiç kimseyi yoksul bırakmayan, çalışmayan hiç kimseyi zengin etmeyen bir düzen’

Bir vatandaşımız da günümüz sosyal medyasından şekvacı…

‘Vaktim kıymetli benim, her an ulaşılır olmayayım, bir sürü grupta gezinmeyeyim, hayatımı gerçek insanları görerek geçireyim diyenler sosyal medyadan çıkacak. Yavaş yavaş kopuşlar, özgürleşmeler başlayacak. Medyası düşecek, sosyali kalacak. Tatil postlamak için gidilen yer değil. Başkalarına göstermeden de yaşayabiliriz mutluluğu belki’ derken haksız mı?…

Okullar ticarethane, öğrenciler meta, öğretmenler de tüccar değildir Pandemide okulların açılmasındaki ısrarın arkasında her biri ayrı bir sektör olan tekstil, kırtasiye, ulaşım, özel okul, yurt, pansiyon, lokanta vs. işletmeler var. Okullar kapitalizmin mahalle pazarı olarak görülüyor.

Pahalılıktan canı yanan vatandaşlarımızın devleti yönetenlerden acilen yerine getirilmesini istedikleri bir talepleri var ‘Doğalgaz, elektrik, su gibi kamu mallarının üretim ve dağıtımında kamu tekelinin yeniden kurulması ve halkın özel şirketlerin kar hırslarından kurtarılması şarttır. Başta enerji olmak üzere stratejik sektörlerde özelleşmeye gidilmemelidir. Çünkü gördük ki özelleştirme tam bir felaket, patronları doyurmak mümkün değil’

Bir düşünürün ‘Çünkü ışık değerlidir ama bedelini oyulan iki gözümle ödeyeceksem hiçbir değeri kalmaz’ sözü her gün zamlanan benzin ve mazotun durumunu hatırlattı bizlere Araba otomobil değerli ama pahalı olduğu için mazot benzin koyamayıp binemedikten sonra araba neye yarar.

Kanaat ekonomisinden tüketim ekonomisine geçtiğimiz günümüzde halkımız eski esnafları arıyor ‘Sebze ve meyvelerin o günlerdeki doğallığı, en önemlisi pazarcıların mallarının kalitesini bir onur, gurur meselesi yapması ise ‘Ah o eski günler’ diye yad edilecek şeylerden. Şimdi ise ‘Beğeniyorsan al, beğenmiyorsan bırak abi, abla diyerek çürük çarığı tıkıştıran pazarcılar mevcut.

Bereketli toprakları, dört mevsimi, ormanları, ırmakları, gölleri, denizleri, dağları vadileri ve ovalarıyla değerli bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafya gözümüz gibi bakmamız korumamız gereken bir yaşam alanımız. Ülkemizde adına ‘Altın madenciliği’ denilen ama gerçekte talancılık olan bu sistemin talanı zeytin ağaçlarımıza kadar uzadı. Söyleyecek sözü olmalı insanın zeytin ağaçlarına dair; akıtacağı göz yaşları…

Kara kaplı defterimizin sayfalarına not olarak aldığımız parça parça bazı düşünceleri paragraf aralıklarında okuyucularımızla paylaştık.

Evet eli kalem tutanlar siyasetten değil, istikametten sorumludur. Para, pul makam-mevki ve alkış beklemeyenlere düşen görev doğruları söylemektir kişiler kurumlar değişir ama hakikatler değişmez. Herkes gider, o kalır.

Siyasetle ortak ufku kaybettik. Ama inanıyoruz çoğunluk barışmaya, sorunların çözülmesine hazır. Canımızı acıtanlarla intikam derdimiz yok. Barışık bir toplum hayalimiz. Bir tercih yapıp tarafımızı belli ediyorsak, bu kendimizi birilerinden ayırmak için değil haksızlığa, hakkı yenenlere ‘Yalnız değilsiniz’ demek, biz buradayız, sizi görüyoruz mesajı verebilmek için.

Daha güzel bir ülke, daha iyi bir toplum için atağa kalkmamız gerek. Bu dünya yapılması gereken şeylerin dünyası. Yaptıklarımızdan değil, yapamadıklarımızdan dolayı suçlanacağız.

Evet yine halden şikayetçi olduk, dert yandık. Tanzimat’ın büyük hukukçu ve tarihçisi Cevdet Paşa: ‘Maziye tahassür abestir. Zamanın değişmesiyle hüküm değişir’ der. Doğrudur, ancak şu şartla ki ‘Bugün’ ‘Maziyi’ aratmasın.

Xvı.yy divan şairi Hayali bey ne güzel söylemiş: ‘Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer’

Yorum Ekle