Amasya İtimat

DERELİ KÖYÜ (2)

Yazar: Ali ÖNDER – Arkeolog
Bu alandan çıkarılan şarap veya zeytin yağı üretiminde kullanılan pres taşları (sıkma taşları -sıktaç) şimdiki Dereli Mahallesinde bulunan Ballıdere Hizmet Binası’nın önüne taşınmıştır. Demekki bu alanda yerleşenler şarap veya zeytin yağı üretimi de yapıyorlardı. Hatta bu alanda tarlası bulunanlar zaman zaman eski eser kalıntılarına rastgelmekte, bilhassa bakır anonim Bizans follisleri, hatta bir de altın terazisi bulan dahi olmuştur.
Bu antik Canikli Bizans yerleşiminden getirilen şarap veya zeytin yağı imalatında kullanılan Belediye Hizmet Binası önündeki pres taşlarından başka bitişiğindeki Rıfat N. evinin bahçe kapısının doğu kenarında da 2 adet pres taşı (sıkma -baskı taşı) daha vardır. 2003 yılında bu iki taşın da fotoğrafını çekmiştim.
Ancak bu taşların buraya nerden getirildiklerini bilmiyordum. 2007 eylül ayının ilk haftası Ballıcalı emekli öğretmen Ömer Önder’le birlikte tekrar bu taşları ziyaret ettikten sonra Dereli Mahallesi Salıbaba Mezarlığı’na doğru yaya olarak yola çıktık. Çünkü bu yol üzerinde, yolun doğu kenarında bir tarlaya ihata duvarı çekilmiş, çok güzel işçiliği olan bu taş duvara bir adet de Bizans dönemi mezar steli yerleştirilmiştir. Bu taş mezar stelini de yerinde gördükten sonra Salıbaba Mezarlığı’na gelip dinlenmeye başladık. O esnada Dereli mahallesinden ilkokul arkadaşım, Almanya’da işçi olarak çalışıp emekli olduktan sonra bu mezarlığa bir mescit binası yapan rahmetli Hasan Üstüntaş’ın tesisini de ziyaret ettikten sonra, atalarının mezarlarını mermer taşlarla yenileyip onlara kalıcılık sağlayan iki kardeş Nihat ve Rifat Nişancı’yla sohbete daldık. Tam şimdi sırası deyip büyük kardeş ve benim ilkokuldan sınıf arkadaşım Nihat’a evinin önündeki pres taşlarının nereden getirildiğini sordum.Bizi tarlasına götürürken mezarlık içindeki su arkının kenarında gene şarap veya zeytin yağı imalatında kullanılan, hazne şeklindeki Bizans dönemi taşına daha rastladım. Taşın ağız kenarından itibaren dibe doğru üçte bir kısmı kırık ve noksan idi. Yanımdaki emekli öğretmen Ömer Önder’e ve Nihat Nişancı’ya bu taşın da öneminden bahsedip, aynı amaçla kullanıldığını anlattım.
Demek ki bu alanda büyükçe bir imalathane olmalıydı. Nihat Nişancı bizi hemen Salıbaba üstündeki etrafı dikenli telle çevrili tarlasına götürdü. Tarlanın üst kesiminde taşların yerinden çıkarıldığı yer bir çukurluk halinde belli oluyordu. Yıllar önce evinin önündeki üstün işçiliğe sahip çok sert ve kaliteli bir taştan yapılmış pres taşlarının buluntu yerini böylece öğrenmiş olduk.
Tarla üzerinde bir gezintiye giriştim. Etrafta Bizans dönemi çanak çömlek parçaları, testi parçaları, bilhassa testi kapağı çok dikkatimi çekti. Demek ki bu alan bir Bizans dönemi işçilik alanıydı. Keşke taşlar yerinden oynatılmadan müzeye haber verilseydi. Buradaki bilimsel kazı esnasında bir kısım bilimsel bilgiler kayda geçmiş olurdu.
1978 yılında Amasya Müzesi’nde göreve başladığımda, köyüme yaptığım ziyaret esnasında bir grup arkadaşla gezinti yaptığımız Tontontepe’yi dolaştık. Çünkü o sene bu alanı dolaşırken seramikten bir düdük bulmuştum. Aynı düdüğün eşi Amasya Müzesi deposunda envantere kayıtlı eserler arasında Hitit asker düdüğü diye kaydedilmişti. Bu düdüğü burada bulunca genellikle Roma-Bizans dönemi çanak çömlek kalıntılarının ele geçtiği bu alanda Hitit kalıntısı olamayacağını düşünerek, demek ki müzedeki düdüğün Hitit olarak yaşlandırılmasının yanlış yapıldığı kanaatine kapıldım. Belki de ben yanılıyordum, bulduğum seramik düdük de Hitit olabilirdi. Bu eseri de müzedeki diğer düdüğün yanına koydum. Ancak envantersiz olarak. İnşallah benden sonraki uzman arkadaşlar bu düdüğü de envantere geçirmişlerdir.
Hatta 1978’deki aynı gezinti gününde yıllar önce define bulunmuş olan ve Tokat Müzesi’ne teslim edilen, Ballıca mahallesinin su deposu olan yerde gümüşten, telkari işlenmiş Roma dönemine ait bir tarihi takı buldum. İşte takı der demez elimden kapan Dölcegilin Bahattin S. bir daha bu telkari işlemeli gümüş takıyı bana vermedi. Çünkü kendisi bu işlerin çok meraklısıydı. Hala da öyledir. Kendisine uzun ömürler diliyorum.
Sık sık defineci muhabbetine dalarız, fakat artık kulağı fazla duymadığından, bilhassa da uzun boylu ve yapılı vücudunda bacak ağrıları olduğundan ki onunla gezintilerimize engel oluyor. Araba ile gezebileceğini söylüyor ama hiçbir zaman benim gezinti yapacağım alanların düzenli yolu olmadığından bu düşüncesi gerçekleşemiyor. Ancak Bahattin ağabeyin ışıklı cihazlarla hazırlanarak Tatlıpınar köyündeki Gerezini mağarasına birkaç kere gezinti yaptığını biliyorum. Son zamanlarda kendisine bu takıyı sorduğumda, Taşova’da antikacı Topal namıyla meşhur şahsa 50 liraya sattığını, o para ilede köye jip tutup geri geldiğini söylüyor.
2007 yılı Eylül ayının ilk haftası bu gezimizden dönerken Tontontepe’deki Ballıdere Hizmet Binası önünde görevli Ali Görgü’ye, aynı zamanda dünürü olan Belediye Başkanımız Nazım Saray’a, Salıbaba Mezarlığı’ndaki su arkı kenarında gördüğümüz hazne şeklindeki şarap imalatında kullanılan taşın Yeni Belediye Binası önüne taşınarak, bir kaide yapılıp üzerine yerleştirilmesini tenbihledim.
Bu gibi tarihi eserler ancak bulundukları alanda değer kazanırlar. Onları yerlerinden oynatıp uzak yerlere taşımak hiç de doğru değildir. Belki de Amasya Müzesi bu tarihi taşı müze bahçesine taşımayı gerekli görmeyebilir. Çünkü müze bahçesinde her ne kadar şarap imalatı için kullanılan bir taş diye tanıtılsa da, bulunduğu alanda muhafaza edilmesi bu gibi eserlerin önemini daha da arttırır.
Lakin, biz bu dileklerde bulunurken 12 mart 2008 günü tekrar buraları ziyaret ettiğimde Salıbaba Mezarlığı’ndaki taşın ve Rifat N. evinin önündeki taşlardan birinin kaybolduğunu, yerlerinde olmadığını gördüm. Yanımda bulunan Ballıcalı olup Amasya’da öğretmenlik yapan ve Derelililerin eniştesi İ. Gürer ile Rifat N. evinin önündeki oğluna sorduğumuzda, taşın babası tarafından yabancı birinin arabasına yüklenerek burdan götürüldüğünü haber verdi. Sanki kolum kanadım kırılmıştı, evlatlarımdan biri beni terketmiş gibi geldi. Üzüntümü burada ifade edemem. Keşke Salıbaba Mezarlığı’ndaki taşı Nihat’a göstermeseydim. İnşallah bu taşlar tekrar bulundukları yere iade edilir.
Ali Önder
Arkeolog
Darma Köyü
Not:
(A)
Aslen Dereli köyünden olup Diyarbakır’da görev yapan Hüsnü Erdağ, benden Amasya İli, Taşova İlçesi, Dereli köyünün tarihçesi ile ilgili bir yazı talep etmiştir. (AÖ)
(B)
Baskı veya sıkma taşı (pres taşı -sıktaç taşı) adıyla tanımlanan tarihi eser örneklerinin Alpaslan Müzesi bahçesinde sergilendiğini sanıyorum. Taşların önemi elbette var; fakat bilimsel yönüyle etraflıca tanımı bilim insanlarına düşüyor. (ES)
(C)
Sonusa ve Taşabad yöresinin yerel manada ve coğrafi tarih ve iktisadi tarih anlamında henüz bir bilimsel makaleye konu edilmediğini görüyorum. Yani arkeolojik çalışma sonucunda elde edilecek bilimsel tanımlamalara açıklamalara ihtiyaç olduğu kesindir. Böyle bir çalışmanın Taşova nüfusuna kayıtlı bilim insanlarınca kotarılması şeklinde bir fikrim var.
Bir nedeni de yok. (ES)
(D)
Eğer Sonusa ve Taşabad nahiyelerine ilişkin bilimsel çalışmalar var da haberimiz yoksa bu da bizim yetersizliğimiz ve noksanımızdır.
(ES)
Bilim ve ilim sadece merak ister. Merak etmeyene bilim ve ilim kapısını gıynaştırmaz.
Soğuk davranır.
Üstad Ali Önder’i saygıyla yad ediyorum.
(Enver Seyhan)

Yorum Ekle