Amasya İtimat

KIRMA GÖNÜL TASINI YAPACAK USTASI YOK!

Ülkemiz bir senedir yerel seçimlerin gölgesi altında, biraz abartacak olursam sanki ihata sınırları içinde kaldı, bu nedenle bunaldı, yoruldu. Gerçekten sabah kalk seçim, akşam yat seçim; insana bıkkınlık geliyor…

Oysa bu halkın kahir ekseriyeti geçim derdinde. Allah aşkına; şu kısa yalan dünya hayatına atfedilen değer ve ihtiras nedir böyle?
Şaşırdım…
Hayret ettim…
Bakıp kaldım…

Seçim bitti, bu sefer de büyük şehirlerde sonuçlara itiraz edildi. Hadi dök çuvalları, sil baştan yeniden saymaya başla. Halbuki halk sandık başına gidip özgürce oyunu kullanmış; sandığa da, hukuka da güven ve itimat duymak istiyor…

Elbette seçimler, demokrasinin en vazgeçilmez unsuru, olmazsa olmaz ilkesi. Fakat geçim de bir o kadar önemli. Bizim ülkemizde de seçimlerin modern ülkelerde yapıldığı gibi sorunsuz yapılıp sonlandırılması mümkündür…

Değil mi ki;
Adalet mülkün temelidir…

*
Geçen seferki yazımda aşağıda tekrar edeceğim parağraftan hareketle insan ve toplum davranışları üzerinde düşüncemi serdetmeye çalışmıştım.

Bugün de aynı konuda devam edip konuyu bağlamak istiyorum. Bir düğün-dernek merasiminden bahsetmiştim ve masadaki konuşmaları dikkate almıştım. Konunun özünü teşkil eden cümleler şunlardı:
“İnsanlar çok değişti, aynı sokakta yürüyor, görüyor ama görmezden geliyor, yönünü öte dönüyor, selam dahi alıp vermiyor.”
Devamındaki cümleler de şunlardı:
“İnsan, nihayet sevgi ve muhabbettir. Nihayet bir avuç kara topraktır.
Nihayet, bir damla sudan meydana gelmiştir.
Büyüklenme, övünme ve övülme sadece Yüce Allah’a aittir…”

Sonra bu tür hal ve davranışların muhtelif sebeplerinin var olduğunu, asıl sorunun bu sebeplerden meydana geldiğini; meseleyi birkaç esas üzerinde ele alarak dilim döndüğünce ifade etmeye çalışmıştım.
Bu defa kaldığım yerden, sebepler üzerinde yazıma devam edeceğim:

Bir diğer tavır ve davranış bozukluğu kıskançlık. Kişi kendisinde olmayan özellik ve yetenekleri bir başkasında gördüğünde, kıskançlık ve haset krizine giriyor. Bu ise iflah olmaz bir derttir…

Bir diğer mesele, hayatın içinde yaşam şartlarına, ihtirasa, enaniyete bağlı olarak gelişen ve büyüyen husumet. Şu üç günlük dünyanın ve sağladığı faydanın kimseye kalmadığı biliniyor. Bilinmesine rağmen şer, kötülük, şiddet, eziyet, husumet kol geziyor. Küçük bir mesele de bile hır gür çıkıyor.

Başka bir sorun var ki, dünya kuruldu kurulalı bu sorun insanoğlunun iç kurdudur. Heves ve ülküsünü bu yola koymuş insanın, makam ve mansıp elde edebilmek için yapmayacağı şey yoktur. O iç kurt kendisini yer, bitirir. Öyle ya da böyle makam, mansıp ve koltuk elde edip sonra makamın ağırlığını kaldıramayanların şakülünün kayması kadar doğal bir şey olamaz.

Bunların ötesinde insanlar arasında, şahsi bazı olumlu veya olumsuz fikri ayrılıklar, sen-ben tartışmaları, borç-alacak ilişkisinden doğan münakaşalar olabilir.
Miras konusundaki sorunlarla, akrabalar ve komşular arası başka meselelerin sevgiye, dostluğa gölge düşürmesi muhtemeldir.
Gereksiz ve sebepsiz yere ağız dalaşı, kavga, gürültü, gıybet, laf getirip götürme ve devamında kırgınlık, küskünlük olabilir…
Siyasi düşünceler farklı olabilir.
Eskiden fakirken şimdi zengin olabilir.
Apartman veya fabrika sahibi olabilir.
İnsanların şuna veya buna, yahut kendisine muhtaç olmasından keyif alabilir.

Cehalet kervanındaki yolculuğu bitmemiştir. Sevgi ve muhabbet yerine körlüğü, barbarlığı, saygısızlığı tercih edebilir…

Körleştirmek kolaydır da gürleştirmek için emek vermek gerekir.
Daha da önemlisi herkes evvela kendi aynasına bakmalıdır.
Oysa ne yaşlanmayı ne de habersiz, sessiz, sedasız, vakitsiz gelecek olan ölümü kimse durduramıyor…

Bu nedenle hayatı yaşanılır kılmalıdır. Yeniden ve sil baştan selamlamalıdır kainatı. Şerri, kötülüğü, koğuculuğu, gıybeti söküp atmalıdır. İftira büyük günahtır, sakınmalıdır.

Düşünceye saygı duymak erdemdir…
Olduğu gibi kabul etmek de erdemdir…
Dünya muhabbet üstüne bina edilmiştir.
Biraz empati, sevgi ve hürmet!
Ve af!
Allah affediyor da kul niçin merhamet göstermesin, affetmesin?

Ve fakat, “af” meselesine itirazı olanlar, muhalefet edenler, karşı görüş belirtenler bulunabilir. Biliyorum; kimi davalar gönüllerde mahşere bırakılmıştır. Bazı davalar, bazı sorunlar, bazı ikili ilişkiler, bazı hak ve hukuk konuları ertelenmiştir ve mahkeme, hesap günü yüce divanda görülecektir.
Hususi hayata karışmak ve ön yargılı olmak gibi bir düşünce muğlaktır…

Son Söz:
Bu çeşme güzel çeşme,
Su içecek tası yok!
Kırma gönül tasını,
Yapacak ustası yok!

Selam ve muhabbetle!
Enver SEYHAN

Yorum Ekle