Amasya İtimat

Gelir dağılımında adalet…

Öteden beri süre gelen gelir dağılımındaki adaletsizlik, ülkenin ihtiyacı olan yerli tasarrufun oluşmasına bir türlü imkân tanımadı.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin üzerine kimseler gitmedi. Sürüncemede bırakılarak kronikleştirildi. Gelirinin hatırı sayılır kısmı dar bir kesim tarafından alınırken, kalan kısım ise geriye kalan çoğunluk arasında paylaşılmaktadır.

Her dönem verilen onca söze, vaatlere rağmen, nüfusun çoğunluk kısmı açlık sınırı altında bir gelirle yaşamak zorunda kalmıştır. Karnı doyduysa şükretmelidir…

Nihayetinde bu kesim geleceğe yönelik endişelerle yaşamaya terkedildi. Ümitsizlik kaderleri oldu. Beklentileri her geçen tükendi.

Sistemin istenen şekilde devam etmesi için; insanları inandıracak, manipüle edecek, hadi iyisiniz iyi diyecek yazılı ve görsel medyaya anlamsız paralar akıtılmaktadır. Gayri adil, irrasyonel ekonomik model sürdürülmesi için medya olağanüstü bir gayretle görevini yerine getirmektedir.

Yeterli geliri olmayan, karın doyurmanın derdinde ki çoğunluğun tasarruf yapacak imkânı olmadı. Gayri adil şartlardaki bu paylaşım, hiçbir zaman yeterli düzeyde yerli tasarrufunuzun olmasına imkân tanımayacaktır.

Tasarrufunuz yetersiz kalınca: sistemin çalışması için dış kaynaklardan borçlanmak kaçınılmaz olacaktır. Borçlandığınız masraflı kaynakları, öncelikle geri dönüşümü kolay üretime yönlendirmeyip, iktisatta karşılığı olmayan uygulamalarla önceliksiz yatırımlara yatırıp, çarçur ederseniz;  sonunuz yeniden daha fazla anormal bir faizle borçlanma olacaktır.

Hülasa: borç sarmalıyla girdabın içinde çırpınan bir ekonomiye senelerce katlanmaya mahkûm olursunuz.

Çalışanlar arasında bile bir standart oluşmamış, ücret dengesizliği burada olabildiğince karmaşık bir haldedir. Birkaç yerden hesapsız, kontrolsüz yüksek maaş alan mutlu azınlığın yanında, geçinmeye yetmeyen asgari ücret, asgari ücretin bir adım ötesinde memur maaşları, çay simit parasını karşılamaktan aciz emekli maaşları derinleşerek devam etmektedir.

Artan girdi maliyetlerini karşılamaktan yoksun geliriyle, borçlanmak zorunda kalan köylü ise; paçasını icradan kurtarmanın derdine düşmüştür.

Gelir dağılımındaki makas, kapanma yerine her geçen gün yanlı, yanlış, liyakatsiz politikalarla yıllardır açılmaya devam etmektedir.

Birilerine yağlı ballı kazanç, vergi afları, birilerine de haciz!

Ülke kaynaklarının mühim kısmını kontrol eden güruh, kazançlarını anormal şartlar da kazandıkları için, riski görünce sıvışacaktır. Bizim üzerimizden kazandıklarını kaotik dönemlerde ülke dışına taşımakta bir beis görmeyeceklerdir.

Kaotik dönemlerin bütün maliyeti, her zaman ülkenin sıkıntılarını omuzlayan dar gelirlilerin üzerinde kalmıştır.

Ülkenin siyasi gerginliği, güvensizliğinin tabi olarak bir bedeli olacaktır. Eksik olan tasarrufu ikame etmek için yurt dışından yapılan, kaynak transferinin maliyetini pahalı hale getirecektir.

Ülke yatırımlarına kaynak olacak tasarrufların dış kaynaklara muhtaç olmadan sağlamanın yolu;  üretim artışını sağlayacak şartları oluşturmak, “İsraf haramdır” anlayışıyla her türlü israfa son verecek tedbirleri almaktır.

Elin parasıyla yapılan israfın ekonomik bedeli daha fazla borçlanmadır.

Mevcut kaynakların dışarıya kaçışını önlemek, dar gelirlileri tasarruf yapacak ücret seviyesine çıkarmakla olacaktır.

Dışardan sağlanan yüksek maliyetli kaynakları: yerinde, verimli hesap verilebilir şekilde dönüşümü çabuk, katma değeri yüksek üretime yatırılırsa, bütçede faiz için yapılan ödemelerden kurtulma şansınız olur.

Tarım sektörü için bütçeye konulan yüzde birlik payı üçe dörde çıkarılırsa, yerli tarımsal ürünlerde artış sağlanırken; tarımsal ithalatı yavaşlatarak, İthalata verdiğimiz para bütçede kalmış olur. Tüketici fiyatlarında ki arz kaynaklı fiyat artışları düşmeye başlar.

Buğdayı yerli çitçiden bin altı yüz elli TL alırken, ithal edilen buğdaya bu fiyatın üstünde yapılan her ödeme; bütçenizdeki dış borcun azalmasına değil, taşmasına, tarım üretiminizin azalmasına neden olur.

“Paramız var ki alıyoruz” ekonomik tercihinde varılacak yer borç sarmalında ki çıkmaz sokaktır. Kendi köylünüzün gelir düzeyi düşerken, elin çok yüksek düzeyde desteklenen çiftçisi sayenizde zenginleşir.

Her sektörde İhracatı olabildiğince yukarı taşımak ekonomik önceliğiniz olmalıdır. İthalat yerine yerli üretimi artırmak ki: buda bütçenizin dolması, gelir düzeyinizin artması, cari açığın azalması demektir.

Ayrıca gelir dağılımında adaletsizliği dramatize etme yerine, ortadan kaldıracak radikal adımlar, adil paylaşım ülkenin rahatlamasını sağlayacaktır.

Bu trajik kısır döngü dünden bu güne sürüp gitti. Sadece aktörler değişti. Bizlerde alın yazısı, kadere suçu yükleyip, daha iyiyi bulmanın derdine düşmedik.

“Arpacıya borç eden ahırını tez satar…”

Yılmaz Sergen

 

Yorum Ekle