Amasya İtimat

DAR AYAKKABI (Enver Seyhan)

SON ZAMANLARDA ARTAN DÜZTABAN VE MANTAR ENFEKSİYONLARIYLA İLGİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON UZMAN DR. EMİNE KOLU, UYARILARDA BULUNARAK KÜÇÜK VE SERT TABANLI AYAKKABI SEÇİMLERİ DÜZTABAN VE MANTAR ENFEKSİYONLARININ BAŞINDA GELDİĞİNİ SÖYLEDİ. (MURAT BAŞAL/DİYARBAKIR-İHA)
Eskiden şöyleydi veya böyleydi; bunlar zaman kütüğünde yerini aldı sağ kulağının üstüne yattı. Helak oldu veya battı veya kayboldu veya soldu…
Bazı şeyler sanayileşme ile birlikte başladı. Sanayileşme gün geçtikçe genişledi büyüdü dal budak saldı, etrafa dağıldı, yayıldı, dünyanın yarısından çoğu bundan payını aldı. Çoğu da eski günlerde kaldı.
Klasik yaşam şeklinden çıkıldı, eskiden de çok çok sevimli olan para sanayileşmenin ruhu oldu.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Kömür bulundu ateşlendi elektrik üretildi. Demir karbonla bakırla kromla karıldı katıldı çelik halini aldı.
Eskilerin “parayla olursa kıyamet kopar” dediği su ücrete tabi tutuldu, fatura edildi. Suyun önü böğendi, adına baraj dendi; neticede elektrik hayatımızın olmazsa olmazı oluverdi.
Hatta bugün su ve elektrik olmazsa olmazdır. Biri olmasa yaşam biter. Tabii çok eskilerde daha asri daha ileri daha medeni devirler gelmiş geçmiş.
Yanında hediye dediler araba verdiler.
Yanında seyahat edenler çoğaldı.
Yol üstündeki hanlar hamamlar mazide kaldı. Tarih oldu. Abide oldu.
Yanında oteller moteller sahiller…
Son yüz sene içinde verdiler alayını.
Yanında tatiller…
Sonra tabii gaz girdi hayatımıza.
Bunları kullanmanın, rahatlığına ermenin, ruhunun para olduğu -gerisi ilerisi eskisi yenisi bir yana- düzende yaşamanın gezmenin dolaşmanın okumanın seyahat etmenin konaklamanın kahvede oturmanın kazanmanın kaybetmenin nefes almanın bir bedeli vardı…
Bir filmden kaldı bende:
“Her şeyin bir bedeli vardır!”
Olup bitenler son asırda yavaş yavaş şehirleşmenin yolunu açtı.
Eskiden bir köylü büyük şehire özellikle merkezi şehre, soyluların yaşadığı şehre izinsiz varıp çıkacaktı hemi? Mümkün müydü? Mümkün olsa yaşama şansı yoktu. Olup olacağı kölelikti hamallıktı.
Bu arada “bugünkü hayat da modern kölelik değil mi” diyenler var, ancak hiç olmazsa, asgari düzeyde de olsa, fırsat eşitliği gibi bir müessese tesis edilmiş kanunla, kuralla. Az çok da olsa derdini anlatacağın adli mercii var. Bağırdın çağırdın diye hemen sürmüyorlar bir adım ötede boynunu vurmuyorlar.
Kavimler göçünün yönü, yüzü, şartları değişti, asrileşti modernleşti.
Dünyanın öte başındaki adam geldi beri başına yerleşti.
Savaşlar daha çok kanlandı. Eskiden de kanlıydı lakin yine de halk biyolojik ve kimyasal silahların tesirinden uzaktı. Gerçi barut mertliği bozdu.
Yani ilk günden bugüne güvenlik daima mesele oldu. İnsanlık güvende olmadı hiçbir devirde.
Yanında sanayileşme kendi içinden teknolojiyi doğurdu.
Velhasıl dünya devir içinden mi geçiyor, devir dünyanın içinden mi? Bilinmez oldu.
Bir hengamedir devam edip sürüp gidiyor…
Bütün olup bitenlerin hülasası nihayet geldi şairin sözlerine dayandı:
“…. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.”
Kimi zaman “dar ayakkabı” asgari ücret olur; kimi zaman sevimsiz bir iş, kimi zaman mobbing! Kimi zaman bir mekan kimi zaman bir civar…
“Dar ayakkabı” kimi zaman bir sokak ya da bir şehir…
Kimi zaman da dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir “dar ayakkabıya” dönüşür.
Kimi zaman, zamandır “dar ayakkabı” geçmek bilmez. Kimi zaman zenginlik, kimi zaman fakirlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık…”
Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz.
Sonradan öğrenirsiniz; hayatın “dar ayakkabıyla” yürüyebilme sanatı olduğunu.“
Hayatın nerede başladığını “Hababam Sınıfı” adlı kitabı okuduğumda öğrendim.
Gün geldi uyarlanan filmleri sinemada seyrettim. Kitap bana Avustralya’ya giden ve bugün de orada yaşayan Nevzat ağabeyimden miras kalmıştı. Birkaç kitap daha vardı yanında. Yazarın adı aklımda da soyadı “Karadeniz” idi. Kitabını okuduktan sonra bir sohbette söz edince A. Özcan istedi benden; ona verdim.
Enver Seyhan

 

Yorum Ekle