Amasya İtimat

YERKOZLU ve KALEKALE

Bölgemize yönelik yazdığım yazılara yapılan yorumlarda, yorumcuların kendi köyleriyle alakalı suallerine ve taleplerine muhatap oluyorum. Elbette en yakın tarih olarak 1840 yılı itibariyle Nevahi-i Erbaa köylerinin geçmişlerine ve mazilerine dair olup biteni öğrenme ve bilme umuduyla inceleme araştırma istek ve arzusu içinde olsam da, bilgiye erişme konusunda henüz çok kısıtlı imkanları zorluyorum. Buna rağmen yararlı ve faydalı olabiliyorsam ne mutlu!

Bugün Yerkozlu köyü ve Kali Kal’a  -Kalekale köyünden söz edeceğim:

Kimi zaman uzun süreden beri verdiğim emeğe gayrete ve çabaya dayanarak, çalışmalarımın gayretlerimin özgüvenimin bana verdiği selahiyete dayanarak, geçmişleri hakkında bilgi topladığım, düşündüğüm köylerden birinde doğup büyümüş olmamdan da kuvvet bularak ehil olup olmadığımı nazar-ı dikkate almadan tahmin yürütme ve yorumlama yolunu tercih ediyorum. Umarım ki yorumlarımda yanılmam.

1520 yılında tahririne başlanan ve 1530 yılında tamam edilen Rum Eyaleti Mufassal Defteri’nde “Yir kızdı” adıyla ve Abdülgani Çiftliği sıfatıyla “YERKOZLU” köyü kaydı yer alıyor. Bu da gösteriyor ki köy arazisinde köy ile beraber veya köyden ayrı bir çiftlik de bulunuyor. Köy veya çiftlik; adı ve konumu her ne olursa olsun, mevcut “Yerkozlu” köyü, o devirde yerinde meskun ve yerleşik durumdaydı.

Hicri 917/ Miladi 1511 yılında Hacıhamza Sinan Paşa Vakfiyesi’nde yer alan kayıt Yerkozlu köyünün geçmişine ışık tutmaktadır. Türkçe’ye tercüme edilen ve Amasya Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan Vakfiye kayıtları şöyle:

“Sonisa’ya bağlı “Kali Kal’a” köyü tüm sınırları, dahili ve harici yerleri, şurb hakkı -su hissesi, sularının yatağı, zikredilsin ya da edilmesin köy çevresinin tüm hakları, imar edilmiş ya da edilmemiş yerleri, ovaları, dağları, dereleri ve su kaynakları, kerestelikleri ve odunlukları, yazlık ve kışlık yerleri, Türkçe’de “Dinkhane” denilen çeltik dövme yeri, aşağısında değirmen ve Türkçe’de saray denilen kasır, hamam, bahçe ve otlak…”

“Yine aynı bölgede Sonisa’ya tabi “Yir kızdı” köyünde bulunan bir Çeltik dövme yeri (dinkhane) köy halkı tarafından bilinen tüm sınırları ile…”

Vakfiye nazarında Yerkozlu köyü 1511 yılında dört başı mamur bir köy olarak karşımızda durmaktadır. Vakfiye’den anlaşılan budur. Dört başı mamur bir köyün en az yüz sene de evveliyatının olacağından şüphe etmiyorum. Zira köyün kurulması yerleşmesi ve yaşanılır bir çevre meydana getirilmesi ha deyince olacak bir iş değildir. Zira beş yüz sene evvelinde köyün bulunduğu civarda çiftlik kurulması bitkel ve mümbit bir arazi sathına sahip olduğunun da delilidir.

Bu vakfiyeyi kaleme alan El Mevla Ahmed bin Şuca’i’dir. Yani vakfiyeyi tahrir eden şahıs kendi adına vakfiyeye imza koymuş oluyor.

Şehr-i Sonusa’nın 1848 yılına değin bölgenin idare merkezi olduğunu bütün Taşabad ve Erek üstüne yazdığım yazılarda ifade ettim.

Kalekale köyü hakkında daha önceki yazılarımda bahsettim. Eskiden köyün ortamında çokça kiraz yetiştirildiğini o devirdeki adına binaen söyleyebilirim.

SİNAN PAŞA:

(Ölümü: H. 927 / M. 1521)

Şahıs Amasya tarihinde önemli bir şahsiyettir. “Yularkıstı” lakabıyla maruftur. Hızır Paşa’nın kölesi iken azad olununca devlet kademesinde hızla yükselmiştir. 2. Bayezid’in oğlu Amasya Valisi Şehzade Ahmed’in vezirliğini yapmıştır. 1512’de şehzade Ahmet Amasya’da saltanatını ilan etmiş ve adına hutbe okutmuştur. İşlerini yoluna koyduktan sonra yanındaki efradına ve erkanına güvenerek Sultan Selim’in üzerine yürümüş, muharebede mağlup olunca Sultan Selim tarafından boğdurulmuştur.

Şehzade Ahmet’in mezarı Bursa’dadır.

Sinan Paşa Baba Zünnun isyanında Hacıhamza Kasabası muhafızı olmuş ve oraya yerleşmiştir. Orada camii, imaret ve hamam inşa ettirmiştir. Kasabayı mamur bir hale getirmiştir. Bayezıd Paşa’nın Amasya’daki hamamını tamir ettirince hamamın adı Sinan Paşa hamamı olarak anılmaya başlanmıştır. 1519 yılında Amasya Muhafızı tayin edilmiştir.

Adı geçen şahısların kimliğine gelince:

Bu şahıslar Çelebi Mehmet, 2. Murat ve 2. Bayezıd ile bağlantılı olarak Amasya şehrinde yetişmiş devlet adamlarıdır.

Amasya Sancağı bu üç padişahın memleketi konumundadır. Çelebi Mehmed, Fetret Dönemi’nden sonra Osmanlı Devleti’ni Amasya’da yeniden bina etmiştir. Bunu bugün müverrihler de beyan etmektedirler.

Peki İktisat tarihi zaviyesinden bakınca; bunca olayın bunca hadisenin içinde o zamanki adıyla reaya ve tebaa yani halk ne yapıyordu? Geçimini nasıl temin ediyordu? Emeğinin karşılığını alabiliyor muydu? Hayat şartları nasıldı? Bölge tarihine gönül vermemin merak etmemin bir nedeni de budur.

Yani halkın yaşam düzeyi seviyesi ve güvenliği konusudur.

Nerede ise aldığı nefese dahi vergi veren halkın kıymetinin ağırlığı nedir?

Eğer bu hak ise Yüce Allah indindeki yeri çok kıymetlidir.

Enver Seyhan

15. 02. 2022

Yorum Ekle