Amasya İtimat

SONİSA KAZASI’NIN SERÜVENİ

Bu çalışmamızın amacı Sonisa Kazasında yer alan yerleşim yerlerini tanımak, tanıtmak, hatırlatmak, toplumda tarih bilinci ve şuur oluşturarak bu yerleşim yerlerindeki tarihi ve kültürel özellikleri koruyarak gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak, yerleşim yerlerinin o tarihteki isimlerini yeni kuşaklara ulaştırarak tarihle arasında bağ oluşturabilmektir. Bu bağların oluşması, insanın kökleri ile buluşması insana ayrı bir huzur ve haklı bir gurur vermektedir.
Sonisa Kazası bu günkü Akkuş, Erbaa ve Taşova Kazalarını kapsamaktadır. 15.yüzyıl tahrir kayıtlarda kaza olarak kaydedilen Şehr-i Sonisa’nın, 20.yüzyıla kadar idari tarihi serüvenine değineceğiz. Serüvenin 19.yüzyıl (1831) da Osmanlıdaki ilk nüfus sayımında kaydedilen aile lakaplarını köy köy paylaşacağız.
Bilindiği gibi Anadoluda Müslüman Türk tarihi 1071 Malazgirt Zaferi ile başlar. Müslüman Türk Tarihi öncesi bölgede, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Pers Krallığı, Pontus Krallığı, Roma ve Bizans İmparatorluğu hüküm sürmüştür. (Kıvrım, s.22)
Bu bölgede MÖ.291 de kurulan Pontus krallığı döneminde önemli şehir merkezleri oluşturulmuştur. Pontus kralı Vl.Mithridat Opator, Amasyada tahta çıktıktan sonra şehrin doğu tarafını koruyabilmek ve Yeşilırmak havzasında tam hakim olmak amacıyla Tozanlı ile Kelkit ırmağının birleştiği yerde (Boğazkesen veya Kale boğazında) bir kale ve önünde de bir kent inşaa ederek buraya kendi adına izafeten Eupatorya adını vermiştir. Sonraları Roma komutanlarından Pompey (Pompeius) kentin adını Mağnopolis olarak değiştirmiş, bununla kalmayıp Mağnopolis’i mevcut topraklarını genişleterek Megapolis adı ile bir eyalet merkezi haline getirmiştir. Nitekim bu dönemde Opatorya kentinden başka Suna (Sonisa), Men-Ay tapınaklarının bulunduğu Ameria (Emeri) ve Mihridat’ın sarayının bulunduğu Ceberia (Niksar) kentleri bulunmaktadır. Bölge Pontuslardan sonra Roma hakimiyetine girerek Roma’nın Vilayeti haline gelmiştir. Bu dönemde Pont Vilayetinin en seçkin kentleri Sonisa (Uluköy), Megalopolis (Kale), Ameria (Bağpınar) ve Ceberia (Niksar) olmuştur. Bölge 334 ve 499 yıllarında ağır deprem felaketlerine uğramış ve Megalopolis bu depremle yıkılıp, yok olmuştur. (Kıvrım, s.22)
Bugün Kale (Megalepolis) köyde Akdeniz iklimi etkisi altında yetişebilen Lübnan Sediri ağaçlarına rastlanılmaktadır. Rivayete göre Pontus Krallığı hükümdarlarından Farnakes’in hanımı Akdenizli imiş. Farnakes hanımının memleketine olan özlemini dindirmek maksadı ile Boğazkesende yaptırılan muhteşem kalenin yakınlarına bu sedir ağaçlarından diktirmiştir. (Kıvrım, s.21)
Yine bölgede bulunan Kevgir Kalesinin de Pontus Kralı VI. Mithridat Opator tarafından inşa edildiği ve darphane olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Kevgir Kalesi, halen Akkuş-Erbaa sınırında, Gökçebayır çayı kenarında (Erbaa-Akgün Köyü sınırları içinde) bulunmaktadır.
‘Bu arada Pontus bölgesinde oturan Türk Kavimlerinin Roma ve Bizans döneminde önemli bir etnik unsur olarak varlıklarını devam ettirdikleri görülmektedir. Çünkü Pont Vilayeti ve dolayısı ile Amasya bölgesinin, Bizans İmparatorluğuna intikal ettiği tarihten itibaren yarım asırdan fazla yani 60 yıl kadar Türk kökenli idarecilerin elinde bulunduğu, ancak daha sonra imparator Marsiyanus’un bu idareye son verdiği bilinmektedir. Nitekim Roma İmparatoru Sezar bile bölgede oturan Türk beyleri sayesinde Pontus Krallığını ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle Müslüman Türkler Anadolu’ya geldikleri zaman bu ülke Türk nüfusundan tamamen boş değildi. Ancak inanç farklılıkları vardı. Aslında asırlar önce Türk vatanı olan Anadolu, Malazgirt zaferiyle Müslüman Türkün eline geçmiş oldu. (1071)’ (Kıvrım, s.23)
Anadolu Müslüman Türkün hakimiyetine geçtikten sonra, bütün Anadolu da olduğu gibi, Sonisa Kazasında da Müslüman Türklerle gayri Müslimler birlikte yaşamaya devam ettiler. Osmanlı döneminde yapılan tahrir kayıtlarında, Sonisa Kazasının gayri müslim köylerinde; ‘Alagöz, Altun, Armağan, Arslan, Aydın, Aykut, Ayvaz, Bahadır, Bayram, Bilgin, Budak, Bünyad, Dede, Çoban, Derviş, Durmuş, Emin, Gökçe, Hüdaverdi, Karagöz, Karaca, Karaman, Kaya, Kelebek, Küçük, Murat, Turgut, Polat, Ümit v.b’ Türkler tarafından çok kullanılan gayri müslimlerin de kullandığı isimlere rastlanılmaktadır. Bu isimler bölgedeki geçmişten gelen Türk varlığını göstermesi açısından önemlidir.
Nitekim bu konuda Yusuf Halaçoğlu; ‘Gayri müslimler arasında bu kabilden isimlere rastlanılması olağan dışıdır, bu sebeple bu gibi isimleri alanların Hristiyan Türkler olmaları kuvvetle muhtemeldir.’’demektedir.(Halaçoğlu, s.84)
Sadık Bozok
Kaynaklar:
1-İsmail Kıvrım, Taşova-Erbaa (15-16.Yüzyıl)
2-Defteri Mufassal-ı Liva-i Sivas (m.1574-75 tahriri)
3-Yusuf Halaçoğlu, Osmanlı Kimliği ve Aşiretler

Yorum Ekle