Amasya İtimat

Silkelenelim ve kendimize gelelim!

Aysun Zümrüt Caba

Bir tiyatro oyunu içindeyiz sanki hani vardır ya katil uşak mı diye sorduğumuz… Evet belki tek başına birimiz değil ama kısmi katil olmuş olamaz mıyız? Son hamle son vuruş birimizden değil belki ama son darbeye kadar kimbilir kaç darbeyi her birimiz ayrı ayrı ama ard arda atıyoruz intihar eden bir kişiye…

Son darbeyi atanın yani intihar edenin hiç mi suçu yok dediğinizi duyar gibiyim. Var tabii umudunu büsbütün kaybetmiş olmak. Kendine çıkış yolu olarak o kadar çok seçenek arasından intiharı seçmek. Oysa bir insan için her şeyi bırakıp başka diyarda sıfırdan bir hayat kurabilecek kapasite her zaman vardır. Mesela 21 gün aç ve susuz yaşayabilir ibadethanelerde barınabilir. Bu 21 günlük süre de bir insana hayatına yön vermek yeni başlangıç yapabilmek için yeterli bir süre.

Benim suçum yok demeyin belki bir markette 1 saniye daha kazanmak için onun sırasını aldınız. Ya da otobüse binerken acele edip ona çarptınız ve elindekileri düşürdünüz.

Ne bileyim belki fırında ekmek alırken gözünüz doymadı stokçuluk yaptınız ve ona poğaça bırakmadınız.

Ya da kimbilir yolda giderken onu geçmek istediniz ve bir manevrayla önüne geçip sendelemesine sebep oldunuz.

1 saniye kazanmasak ne olacak yani bu ne telaş bu ne acelecilik? Uzaya roket mi gönderiyorsunuz ona mı yetişiyorsunuz ne acil işiniz var ki 1 saniyenin hesabını yapmak için başkalarının hakkını gasp etmeye cür’et ediyorsunuz?.

Ya da satın alacağı bir ürünü bunda para vardır diye düşünerek belki de daha yüksek bir fiyat talep ederek belki de son parasının hepsini aldınız.

Belki O bir köşede kafa dinlemek isterken siz hemen yanında yüksek sesle telefonda konuştunuz.

Ne var bunda demeyin ard arda gelen olaylar sorunlarıyla tek başına boğuşan biri için sinir bozucu olur ve her bir adım onun can sıkıntısını artırır. Sinirler gerilir algı düşer iletişim kopukluğu yaşanır

Belki size sinirli yaklaştı ve siz aynı sinirle tepki verdiniz alttan alsaydınız ne kaybederdiniz?

Sadece siz mi doğruyu biliyorsunuz belki o başka türlü bakıyordur. O olaya neden kendi düşünce veya yorumunuzu dayatıyorsunuz ki? Her bir insanin kendi akli ve seçenekleri vardır. Kendi yaşamını şekillendirme hakkı vardır. Hepimiz biliriz ki her koyun kendi bacağından asılır. Kimsenin başka bir kimseye çocuğu kocası, karısı ablası, kardeşi annesi, babası, halası, dayısı komşusu olsa bile, sen niye ön kolundan asılmak istiyorsun vs. diye sorma ve sorgulama hakkı yoktur…

Sana bir soru sorarsa eğer hangi bacağımdan asılayım ne dersin? diye, tecrübe ve bilgini paylaşırsın seçimi yine ona bırakırsın… Sen söyledin diye tavsiyeni seçmek zorunda değil.

Bir tartışmanın kavga ile bitmesine asla izin vermeyelim. Konuşur ya da tartışırken mümkün olduğu kadar el kol hareketinden kaçınmakta fayda var malum vücut dilimiz ile de karşı tarafa mesaj iletmiş oluyoruz. Empati kurmayı ihmal etmeyelim. Karşımızda ki kişi duymamış, anlamamış ya da yanlış anlamış olabilir. Bu ihtimalleri düşünerek gerekirse aynı sözü başka kelimelerle ama sakin ve yapıcı ses tonu ile tekrarlayalım. Emin olun barış içinde neticelenecektir. Konu belki çözüme kavuşmaz ama en azından kavga etmemiş oluruz. Yani iletişim kurmuş bir diyaloğa girmiş ama bir sonuca varamamış olmamız mümkün. Önemli olan kavgaya hatta kaba kuvvete gitmemiş olmasıdır.

Amma gelelim sadede; kimse ama hiç kimse kaşının üstünde göz var dediler diye ölümü seçme hakkını kendinde görmemeli… Nasıl ki doğduğumuz anı kendimiz tayin edemiyorsak öldüğümüz anı da Yaradana bırakmalı tam teslimiyet içinde olmalıyız.

Allah’tan ümidinizi kesmeyiniz. (Zümer Suresi 39/53)

Selam ve saygılarımla…

Yorum Ekle