Amasya İtimat

ORUCU BİZ Mİ TUTMALIYIZ YOKSA ORUÇ BİZİ Mİ TUTMALI?

Hasan Apaydın-Uluköy
Hak veya batıl bütün dinlerin kendilerine mahsus ibadet ve ritüelleri vardır. Bizi ilgilendiren İslam dininin ibadetleridir. İbadet; yaratanla yaratılan arasındaki özel ilişkinin vücut bulmuş halidir. Bu özel ilişki sayesinde dereceler elde edip müteâl olan Allah’a yakınlaşabilir ve ahseni takvim sırrına mazhariyet gösterebiliriz. Aynı zamanda dünya ve ahiret saadetine ulaşarak yaratılış amacımızı gerçekleştirmiş oluruz.
İbadet kelimesi çok kapsamlı bir kelime olmakla beraber genelde dar anlamda düşündüğümüzde aklımıza ilk etapta Namaz, Oruç, Zekat, Hac gibi bildiğimiz ibadetler gelir. Bunların emredilmesinde pek çok hikmetler bulunmakla beraber en başta geleni, yaratıcı ve yaşatıcımıza olan şükür borcumuzu eda etmenin yanı sıra bizi adam gibi adam etmeye yönelik hikmetleri de vardır. Her şeyin olduğu gibi ibadetlerinde hem ruhu hem de vücudu vardır. Görünen şekil yönü ibadetlerin vücudunu temsil ederken asıl maksada yönelik samimiyet ve niyetimizde ruhunu temsil eder. Tabi ki ikisi de önemlidir ve ikisi bir bütünü tamamlayan iki parça gibidir. Müslümanlar olarak bizim problemimiz bu şuura eremeyip ibadetleri yapılması gereken bir ritüel düzeyine indirgeyip yasak savma kabilinden yapıyor gibi olmamızdadır. Bu gerçeği gündelik hayatımızda bizzat yaşayarak görüyoruz. İbadetlerin ruhuna vakıf olamadığımız, imanımızı ihsan derecesine çıkaramadığımız için hayrını göremiyor ve emrediliş amacına ulaşamıyoruz. Akşam haber bültenlerinde izlediğimiz olumsuz haberlere konu olan insanların neredeyse hepsi Müslüman.
Orucun farz kılındığı Bakara suresi 183.ayete baktığımızda orucun bizi takvaya ulaştıracağı yazılıdır. Yani orucun gerekçesi bizi takvaya ulaştırmasıdır. Zira oruç aç kalmak değil ruhu beslemektir. Buna göre oruç tutmak; kendini tutarak imanını diri tutmaktır. Elini tutmak, ayağını tutmak, gözünü tutmak, kulağını tutmak, kalbini tutmak ve hülasa ağzını tutmanın yanı sıra bütün organlarını tutarak nefsine hakim olarak kendine ve etrafına zararsız bir insan olmaktır. Eğer böyle olmuyorsa peygamberimizin ifadesiyle sadece aç kalmış olur ve hüsrana uğrarız. Yine aynı şekilde Kur’andaki Namaz ayetine baktığımızda Ankebut suresinin 45.ayetinde “Namaz insanı bütün kötülüklerden alıkor.” buyrulur. Böylece Namazın gerekçesi açıklanmış olur. Eğer kıldığımız namaz bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa bizde bir problem var demektir. Namazın sadece şeklini yapıyor ve ruhuna eremiyoruz demektir. Bilmem katılır mısınız benim şöyle bir düşüncem var. Eğer Namaz kılan ve oruç tutan Müslümanlar düzgün; yani adam gibi adam olabilseler her şey çok farklı olur. Namazı biz kılmak yerine namaz bizi dosdoğru, adaletli, sözüne güvenilir, merhametli kılarsa işte o zaman gerçekten namaz kılmış oluruz. Yine Hacca gittiğimiz zaman Mina’daki şeytanları taşlarken içimizde bulunan haset, fesat, kin, düşmanlık gibi kötü duyguları taşlayamaz ve içimizden atarak oradan ayrılamazsak yaptığımız bir ritüelden ileri gitmeyecek ve bir hayrını göremeyeceğiz.
Sözün özü Nisa Suresi 136.ayetinde “Ey iman edenler iman edin.” buyrularak sadece lafla değil bütün kalbimizle iman etmemiz gerektiği gibi ibadetlerde de sadece şekil tarafını yapıp ruhunu görmezden gelemeyiz. Eğer iman ve ibadetlerin maksadına ve ruhuna vakıf olamaz isek dünyada ve ahirette hayrını göremez ve peygamberimizin ifadesiyle mahşer gününde elimiz boşa çıkar ve müflislerden oluruz Allah muhafaza.

Yorum Ekle