Amasya İtimat

NE YAPMALI

Yıllar var ki aklımda hep durur. Lise ve üniversite yıllarımda Ali Şeriati okurdum. Eserlerinden birinin adı, eğer unutup yanılmadımsa, “Ne Yapmalı” idi. Geniş bir yelpazede, sorunları, meseleleri irdeliyor ve ne yapılması gerektiği konusunda varsayımlar, teoriler üretiyordu.

O halde, bir yerden başlamalı.

Başlangıçlar zordur. Başlangıçlar da bir teoridir. Başlangıçlar, iyi planlanmaz, iyi organize edilmez ise, bir noktadan sonra zorlanmalar, sıkıntılar ve hatta yozlaşmalar başlar. Maddi ve manevi zararlar, ziyanlar meydana gelir. İşin başında sıkı proğram yapmak, uygulamada proğramdan şaşmamak şarttır. Sorunlar daima vardır ve her işte karşımızda, yolumuzun üstünde koca bir dağ misali durur. Bu dağı aşmanın, bu dağdan savrulup geçmenin şekli özgüven, birlik ve beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, istişaredir.

İstişareden imtina edilmemeli, aksine hayatın cümlesinde istişareye müracaat edilmelidir. Platon’un dediği gibi, idareci ve yönetici mevkiinde olanlar, birbirleriyle eşit ilişkiler içinde olmalıdır. Tek ve üstün olmak sadece Allah’a mahsustur.

Atasözü: “Bir elin nesi var, iki elin sesi var!”

Bizim hali hazırdaki meselemiz, “nasıl olmalı, ne yapmalı” konusudur. Amaç, bir işe başlarken, devam ederken ve bitirirken, faaliyetin her kademesinde sorumluluk taşıyanlara bazı sorular sormak ve bu soruların cevabını olumlu tarafından veya olumsuz yönleriyle ele alıp değerlendirmek, ölçmek, tartmak, menfi yahut müspet mesuliyeti tereddüt etmeden yüklenmektir.

Bugün ülkemizin de, bireylerin de, şirketlerin de sorunu bir taraftan tasarruf ve diğer taraftan israftır. Mesele, mali yapının planlanıp proğramlansa bile, kağıt üzerinde kalması, plan ve proğramın reel hayata sokulmasında sıkıntılar yaşanmasıdır. Bir yerde, bir şekilde bir boşluk bulunarak, bir takım oyunlar oynanarak plansızlığa, proğramsızlığa göz yumulmasıdır.

Her kesim, özelde birey, kendi bünyesinde yaptığı israf kadar tasarruf yapabilse, en azından güven atağa kalkacak, inkişaf edecektir.

Ne Yapmalı?

Dünyalık bütün işleri, hayatı, ilişkileri, planlamaları, günlük ve yıllara sari olayları adalet içinde ikmal etmelidir. Kanaatim odur ki adalet, insanın gayri müslim dahi olsa, ömrünün uzamasına, dünyalıklarının artmasına, makam ve mevki edinmesine delalet edebilir.

Şöyle ki : Envar’ül Aşıkın’da geçiyor. Firavun dört yüz yıl yaşıyor. İlahlık iddiasında bulunarak isyan ediyor, azıyor. Bu nedenle, Musa Aleyhisselam Allah tarafından Firavun’a elçi olarak gönderiliyor. Musa Aleyhisselam Allah Teala’ya soruyor: “Firavun’a bu kadar mühlet vermendeki hikmet nedir?” Allah Teala: “Onun bazı iyi halleri vardır. Onların mükafatını dünyada ona tattırmak istedim.” Musa Aleyhisselam bu iyi hallerin neler olduğunu sorunca, Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İnsanlar arasında adaletle hükmetmesi ile şehirleri adalet ölçülerine göre onarıp imar etmesidir.” “Ayrıca, onun inkarından bana bir zarar da yoktur”

Kıssadan hisse!

Bu durumda insan, kendini sorgulamalı ve ne yapmalı sorusuna cevap aramalı.

İlkin, üstüne düşen vazifenin şuurunda olmalı. Eldeki imkanlar açığa çıkarılmalı. İmkanı olanlar, doğduğu, büyüdüğü topraklara yatırım yapma hususunda gayret sarfetmeli. Yatırım yapılacak sahalar tespit edilmeli. Kamuya ait ihale usulü işlerde, özel sektör yatırımlarında öncelik aranmalı. İşi yüklenmek için hamle yapılmalı. Yol yapımı, spor faaliyetleri, fabrika tesisi gibi alanlara el atılmalı ve sahip çıkılmalı.

Kimse dünyaya kazık kakmıyor nihayetinde. Evvel ve ahir olan sadece ve şüphesiz Allah’tır.

Son Söz: Zahmetsiz rahmet olmaz!

Enver Seyhan

Yorum Ekle