Atatürk’ün “Başöğretmen” olduğu 24 Kasım’ın gelmesi, bizleri günün ilk haberi yaptı.
Ben be bazı düşünce ve duygularımı sizinle paylaşmak istedim.
Değerli öğretmenim, inşallah sağlığı yerindedir.
Torununuzun başarılarına seviniyorum… Onun belgesel çekimleri ulusal ve uluslar arası düzeyde ödül aldıkça sevinçten uçup, başarılarını çevreme anlatıyorum. Ressam anne, şair-yazar dede elbette böyle bir genç yetiştirir…
Beni sorarsanız, iyiyim. Tekneyi kayaya çarpmadan yüzdürmeye çalışıyorum. Şiirlerle, türküyle, okuyup yazmakla geçiyor günlerim.
Öğretmenim, bu 24 Kasım, öncekilerden daha renkli geçti… Öğretmenim toplum için önemi, Atatürk’ü anarak pekiştirildi… Saygınlığı yeniden yükseltilecekmiş… Öğrencilerimizin bir köy öğretmenini canlandıran kısa oyunu salondakileri duygulandırdı. 1940’lı yıllardan gerçek bir olaya dayanan, sahneleri inandırıcı Rukiye öğretmenin acı yaşamı gözlerimizi yaşarttı… Final bölümü de muhteşemdi… Görüntüleri ayrıca göndereceğim… Henüz alamadım…
Tarihimize bakıyorum… Mustafa Kemal’in “İrfan Ordusu”yduk… Kurtuluş Savaşı’nın sürdürümcüsüydük. !Fikri hür, vicdanı hür kuşaklar” yetiştiriyorduk. Uygar uluslararasında onurlu yerini alan, tam bağımsız, çağdaş bir toplum yaratmaktı görevimiz. Bu uğurda yılmadan, yorulmadan çalışmaktaydık… Yemin metninde yazanlara bağlıydık…
Sonra biliyorsun, ters rüzgârlar esti. Sömürücü güçler, öğretmen yetiştiren okulları kapattırdı… Tevfik Fikret’in şiirlerinde ki Promete soyu zedelendi… Aydınlatan, ısıtan ateş yakıcı bitirildi. Bakmayı, görmeyi, düşünmeyi öğreten öğretmen yerine ezberleten öğretmenler yetiştirildi… Eğitimin temeli kültürdür… Atatürk şöyle seslenmişti: “Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekâyı geliştirmektir.”
Bu yol gösteren sözlere bağlı kalan bir öğretmen olarak sonsuz saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Hoş ve esen kalınız.