Sözlü kültüre alışkanlığımızdan olsa gerek dünyada kahvehanesi en bol ve en dolu memleket Türkiye’dir. Sohbet ve muhabbet bizim insanımızın başlıca davranış tarzıdır.
Osmanlı topraklarından Yemen’den başka bir yerde yetişmeyen ve Yemen kahvesi adıyla bilinen meşhur kahveyi medeniyet alemine biz Türk’ler tanıtmışız. Çok eskilerde yapılan muhabbetlerin nişanesi olan kahve hem bir içkinin hem de bir mekânın adı olmuştur. O mekâna gidenler orada gündelik sıkıntılarını, yalnızlıklarını avutacak bir hava ve dostlarını tanıdıklarını bulurlar. Bu kahvelerin müdavimlerinin her biri birbirlerini medeni durumundan aile hayatına, siyasi görüşüne kadar tanır.
Nedim’in “ Meyhane mukassi görünür taşradan amma – Bir başka ferah, başka letafet var içinde” dediği gibi kahvehanelerin loş kasvetli gibi görünen havasında sıkıntılarından kaçan insanların avundukları bir ferahlık vardır.
Peyami Safa kahveye farklı bir nazarla bakar;
“ Biz bir kahve milletiyiz. Köyde kahve, mahallede kahve, mektebin önünde, mescidin önünde, çevresinde bütün bir milli şuuru pişiren, ibriğinde kolektif vicdanı demlendiren, tezgâhın dibinde halk ve münevveri birbirine kenetleyen, iptidai olduğu için basit, fakat ananesi olduğu için derin ve canlı, tek ve tam bir cemiyet mihrakıdır.”
Bizim kahvelerimiz bir halk kulübüdür. Kahve ülkemizde tanınıp iptila halini alışından sonra kahvehanelerimiz siyaset karargâhı olmuş ve kahve politikacısı tabiri de buradan doğmuştur. Hani söylerler ya İngiltere de Hyde Park diye bir yer varmış. Herkes kürsüye çıkıp aklından geçeni özgürce söylermiş. Bizim Hyde Parkımız da kahvehanelerdir. Orada herkes günün her saatinde aklına geleni söyler, hükümetler kurar, hükümetler yıkar.
Bir şehrin tarihi binalarla anlatılır çok kere. Binalar şahitlik eder şehrin tarihine. İlçemizde de kahvelerin tarihini binalar anlatır;
İşte Mucar’ın kahvesi ismiyle maruf kahvehane çağpar caddesinin merkezinde bir geçmiş zaman yadigârı olarak halen görevine devam ediyor.
Daha eskilerin kahvesi üç dört ayak merdivenler çıkılan “ Muharremin Kahvesi” şimdi lokanta olarak görevini ifa eden bir eski zaman emektarı olarak hala zamana direnmeye devam ediyor.
“Fazlının Kahvesi” bir devrin çilesini çekmiş bir davaya inanmış insanlara duyulan saygı birlikteliğinin mekânı ve davayı simgeleyen duvar resimleri ve yazılar Fazlının kahvede çözülmesi güç bir vefa duygusuyla eski zamanları puslandırarak sahibi değişse de Fazlının kahvesi adıyla yaşamaya devam ediyor.
Artık eski kahvehaneler yerlerini çay ocaklarına bıraktılar. Uzun yılların kahvecisi “Memo Dayı” Dene Pazarı’nın yanında küçük oturakların buluşturduğu dost sohbetlerine “ Memo Dayı’nın çay evinden” tavşankanı çayları yorulmadan taşımaya devam ediyor. Cami cemaatinin uğrak yeri olan bu küçük mekânda herkes birbirinin aşinasıdır. Yaşlı, genç her yaştan insanların takıldığı Memo Dayı’nın çay ocağının asıl erkânı bir grup ehl-i muhabbettir. Burada sözü çay ocağına ismini veren ve şahsiyetini kazandıran Memo Dayıdan bir fasıl açmamız icap etmektedir.
Çay ocağının en görünür yerinde Memo Dayının çerçeveli gençlik resmini görürsünüz. Bakır çay kazanının üstünde Memo Dayı Çay Evi yazar. Çay ocağına gelen ehl-i muhabbet grubu çay içmenin yanında sohbet içinde gelmiştir Memo Dayı’nın çay evine. Memo Dayı da çay ocağına gelenlerle dükkân sahibi değil de müdavimlerinden biriymiş gibi sohbete koyulur. Dene Pazarında gündüzün bir vakti yüreğinizi hoplatacak bir ses duyarsanız o Memo Dayı’nın ocakçıya yüksek avazla bağırdığı çay siparişidir.
Evet, bir zamanlar “Kırk yıl hatırı vardır” diye içilen Türk kahvesinin günümüzde de hiçbir lezzete değişmeyecek tiryakileri vardır. Ancak artık günümüzde içilen kahve değil, çaydır. Kahve günümüzde tiryakilerin dışında misafir ağırlamada, kız isteme ve sözleşme törenlerinde ikram edilen bir içki olarak hatırlanmaktadır.
Bugün Anadolu’nun her yerinde kahvehanelerimiz sıkıntıların, yalnızlıkların paylaşıldığı, işsizlik denen hastalığın yalancı şifahanesi olma görevini ifa etmeye devam ediyorlar. Ne hazindir ki ülkemizin her yöresinde yaşamaya devam eden kahvehanelerimizi faydalı biçimde kanalize edemedik. Günümüzde bile kahvehaneler kayıp ekonominin, işsizliğin, heder edilmiş hayatların mekânıdır. Bir zaman adını kıraathane ( okuma evi) yapmış olsak da kahvehanelerimizi kötü alışkanlıkların ve zamanı öldürme merkezi olmaktan çıkaramadık.
Yine de kahvenin yerini alan demli çayların kokusu ve sevgi dolu buharıyla, tiryakilerin vazgeçemedikleri tadıyla sohbetin sıvılaşmış hali olan çayın, gönül anahtarı muhabbetlerin yapıldığı çay ocaklarımız, kahvelerimiz hayatımızdan eksik olmasın…
Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül bir dost ister, kahve bahane…