Rahmetli Prof. Dr. Aydın Türkbal’ın lisanıyla ekonomi; “ kısıtlı kaynakların ve imkanların, sınırsız insan ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı hususunu irdeleyen, inceleyen, çözümler sunan bilim dalıdır.”
Hafızam beni yanıltmıyorsa bu ilmin kurucularından olan Adam Smith de böyle bir tarif yapmıştı.
İnsan yeryüzünde belli bir süre hayat sürmekte. Ancak, nesilden nesile devamlılık arz eden bir hayat. Doğum var, yaşam var, ölüm var. Buna tekrarlayan bir döngü denebilir mi? Mümkün, denebilir…
Bu döngünün idamesi için insan, temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Nedir bu temel ihtiyaçlar? Olmazsa olmaz mıdır? Yaşamak, nefes almak, hareket etmek, hayatı sürüklemek, sürdürmek için fevkalade önemli ve kaçınılmaz…
İnsan yiyor… İnsan içiyor… İnsan barınıyor… İnsan giyiniyor… İnsan seyahat ediyor… İnsan evleniyor… Günümüzde daha ziyadesi, fazlası var…
Peki bu ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak? Çalışacak, uğraşacak. Toprakla uğraşacak, hayvan besleyecek, ekecek, dikecek, sökecek, satacak, alacak… İlk insandan beri toprakla uğraşı devam etmektedir insanın. Zira, çalışmadan, çabalamadan ekmek yok…
Bir taraftan da insan, fikren, zikren gelişiyor. Yaşam kalitesini arttırmak için dünyayı dolaşıyor, yeni keşifler, icatlar yapıyor. Bulduğu, bildiği yeni bir şeyi, hayatın içine sokmak ve bundan faydalanmak, yararlanmak istiyor. Görünen o ki bunu başarmış da… Yeryüzü seyyahlarının görsel izlenimleri, yazıları bunu bize ispat ediyor.
Çeşitli dönemlerde, çeşitli milletler ürettiler, ticaret yaptılar, tükettiler. Zaman ve bilim, insanın hayat serüveninde gelişmeler ve değişmeler yaptı. Üretim teknikleri değişti ve gelişti. Üretimin bilinen tarafından başka daha nice üretim şekli ve yolunun olduğu bilindi. Deniz, hava ve kara araç ve gereçleri hayata dahil oldu. Belki bir zamanlar yine vardı; ancak bu kadar yoğun muydu? Kesin araştırmalar ve sonuçları bilinmeden ahkam kesmek anlamsız olur…
Sanayi devrimiyle beraber, işçi ve emek, sermaye, patron/müteşebbis işin içine yoğun derecede girdi. İşçi verdiği emek karşılığında ücret alıyor. Patron kar sağlıyor…
Neticede, insanoğlunun dünyada var olduğu günden beri, ihtiyaçlarını, gereksinimlerini, hayat şartlarını iyileştirme, geliştirme, değiştirme, arttırma gayreti ve çabası var olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Son yüzyılın insanı bir çok şeyi bir arada yaşıyor. Teknoloji akıllara zarar yenilik üstüne yenilik, devrim üstüne devrim yapıyor. Yorucu, baş döndürücü, düşündürücü, karmaşık işler ve olaylar, hal ve durumlar birbirini takip edip gidiyor.
Ekonomi / İktisat ilminin gayesi insan nesline, dünyada mutlu, huzurlu, rahat ve müreffeh bir hayat sunmaktır. Yoksa, ilim olmasının manası kalmaz…
Batılı ülkelerle beraber dünyada sayılı birkaç ülke bunu becermiş. Fakat, henüz sanayi ve teknoloji konusunda beceri ve gelişme gösterememiş ülkeler çoğunlukta. Bu sahada bir atılım ve çabalarının olduğundan şüphem var. İnsanlar; kıt, ketum, kesik, dar ve zor şartların elinde eziliyor, hem içeriden ve hem de dışarıdan baskı altında ve sömürülüyor. İmkanlardan yararlanma ve imkanları hayata geçirme bilgi ve becerisinden yoksunlar. Kendileri harekete geçemiyor ve başkalarının gözüne ve eline bakıyorlar. Bu ülkeler içinde Müslüman ülkelerin de bulunması ne kadar acıdır!..
Bu zaman öyle bir zaman ki, henüz ilkel koşullarda yaşayan toplumlar bile, asla arzu ve talep etmemelerine rağmen, zamanın ve beraberinde teknolojinin, kapılarına sessizce gelip dayanan gelişmiş, değişmiş, emperyal ekonomik yapının esiri ve mahkumu oluveriyorlar.
Son yüzyılın görünmeyen, istenmeyen, eleştirilen tarafı budur; insanlar esirdir, mahkumdur. Ekonomik esir, iktisadi mahkum!..
Bütün bilimlerin, çalışmaların, bilimsel faaliyetlerin amacı; insana, insan hayatına, yaşam koşullarına, geleceğe katkı sunmaktır. İnsanı madden ve manen mutlu kılmaktır. Bilim ve bilim insanları kötü ve şer emeller taşımaz, taşımamalı diye düşünüyorum ama gördüğüm, seyrettiğim, farkında olduğum insan ve tabiat kıyımı bana bu düşüncemde acemi, yetersiz, iyimser olduğumu söylüyor…
Bugün, peki ne kadar mutlu insan?
Mutlu mu manen ve madden? Hevesleri kursağında kalarak ebedi aleme göç eden insanların sayısı ne kadar? Bu konuda ekonomi biliminin sınıfta kaldığını, zengine, zalime, patrona hizmet ettiği kanaatini taşıyorum… Hakça bölüşüme, üleşime gerekli itinayı göstermiyor.
Evet mutlu insanlar var. Rockefeller gibilerin düşüncesini hamil ve haiz, bir milyar insanın mutluluğuna ve huzuruna endekslenmiş bir garip yapı var.
İktisadi ve sosyal hayatı tanzim edenler, ekonomik hakimiyeti elinde tutanlar ve bulunduranlar mutlu ve müreffeh… Kendileri gibi düşünmeyen insanların acısı üstüne kurulu bir düzen, bir ekonomik sistem… Sömürüye, faize ve güçlüye hizmet eden evrensel siyasi ve ekonomik düzen…
Ya diğerleri…
Yazımı aklımda kalan bir duvar yazısı ile tamamlamak istiyorum. “İşte size altın kural. Altın kimdeyse kuralları o koyar!”
Müsaade buyurun, gerçeklerimize dönük bir cümle daha kurayım. Döviz, faiz ve enflasyon aynı zamanda, doğru orantılı artışta. Kimse de ses yok. Demek ki her şey yolunda…
Selam ve dua ile.
Enver SEYHAN