Amasya İtimat

ÇOK ŞEY VAR KONUŞACAK

Bazan insanın aklını yoran bunca şey, gerekli mi, gereksiz mi sorusuna cevap vermeden, bulanık bir nehir gibi yan tarafımızdan akıp gidiyor.

Oysa, olumlu veya olumsuz, uzun veya kısa, karanlık, bulanık veya aydınlık; dönüp bakmak, incelemek, irdelemek, görmek, anlamak gerekir.

Aklın çemberinden geçirmeden, hayat suyundan içirmeden, etrafımızda olup bitenleri, boş vermişlik, umursamazlık, duyarsızlık babında karşılamak, insanın yaratılış gayesine aykırıdır. İnsan, çevresi, etrafı, duyguları, aklı, fikri ile insandır; haberdar olacak, uygulayacak, sorgulayacak, yorumlayacak, bakacak, görecek ki hayattan tad alsın, haz duysun. Karmaşıktır hayat, arzu edildiği gibi sürüp gitmez. Kimi zaman dur demek, yönünü çevirmek gerekir; kimi zaman da beraberce yürümek, yol vermek, yol açmak…

Öyle bir devrin insanlarıyız ki, geceden gündüze çok şey değişiyor, birleşiyor, gelişiyor veya kayboluyor, yok oluyor.

Devrimiz, önceki devirlerden farklı olarak, kendini beğenmiş, kibre kapılmış, bireysel, maddesel, bencil yapısıyla, önceki zamanların değerlerine, tarzlarına bir taraftan üsten bakıyor, küçümsüyor; öte yandan haset ediyor, kıskanıyor, ille de araştırıp incelemek, bilmek istiyor.

İletişim üst seviyede. Dünyanın hepsini imkanlardan, paydalardan, yaşam standartlarından, birikimlerden, hasıladan aynı şekilde yararlanıyor düşüncesi tahtında ele alıp değerlendirmek yanlış olur. Böyle bir düşünce, haksızlıktır da.

Zira, insanlığın bir kısmı elini sıcak sudan soğuk suya sokmazken, diğer büyük bir kısmı hala daha ilkel denecek şartlarda hayat sürüyor.

Bakınca, biraz irdeleyince, geleneksel yapıdan tamamen kopuk dünya düzenini gözlemleyince, çağımızın değer iklimleri hazana ermiş, yaprakları sararmıştır, denilenilir. Öyle ki, Teşrin-i Sani ile beraber kırağı vuracak, soğuk rüzgar sinesine dokunacak, sapır sapır dökülecek, yağmurlarla toprağa karışacak, toprakta çürüyecek, sonsuzluk tünelinde başka bir aleme kucak açacak, sanıyor, karmakarışık duyguların esiri oluyor insan.

Amma velakin, bilinmez ki, belki de kara toprakta yeniden can bulacak, devinecek, bahara hazırlanacak, filizlenecek, çiçeklenecek, tekrar ardında bıraktığı hayata merhaba diyecektir. Beklemek, sabretmek, görmek lazım!

Zaman, önüne kattığı her ne varsa sürüp süpüren sel gibi değer yargılarını da gözle görülür derecede yıpratmış, yaralamış, paralamış, yok olmakla, kaybolmakla, tükenmekle karşı karşıya bırakmış; sahipleri de çoktan kır atlara binip kaf dağının ardına doğru yola çıkmışlar. Geri döneceklerine dair herhangi bir emare de görünmüyor. Menfaat, riya ve rüya dünyasının hafif meşrep iklimi gelmiş, her tarafta, varlığını, hükmünü, kurallarını uygulamaya koymuş, hayata geçirmiş. Kendine güveni tam, yoluna devam ediyor. Oysa, sahip olunan değerler manzumesi, kaptanın seyir defteri gibi insanın hayatını, ufkunu, hedefini, münasebetini, adetini, görgüsünü, hayat normlarını, kurallarını not eder. Yol gösterici bir görevi vardır, insanın bireysel ve toplumsal alanda değişmez rehberidir.

Maddi varlıklar kadar, değerler de korunmaya, bakılmaya, yaşatılmaya, gelecek kuşaklara bırakılmaya muhtaçtır. Dünya hayatının, hasseten insan endeksli bir yönü mevcuttur. Dünya, bağrında barındırdığı diğer mahlukatla beraber, insanın emrine, hükmüne amade kılınmıştır.

Fakat bu durum, bencil, öznel, kıt bir duygu ve düşünceyle, tabiatı, gökyüzünü, yeryüzünü kendi çıkarları uğruna yok etmek, demek değildir. Kaldı ki bunun ayrıca çok yüce makam indinde hesabı da var.

Şuraya gelmek istiyorum:
Bütün değerlerimizin, geçmişimizin, birikimlerimizin incitildiğini, bozulduğunu, tamiri imkansız zararlara maruz bırakıldığını görünce insan üzülmüyor değil. Yarınlarımıza, benliğimizi ve değerlerimizi taşıyan, koruyan, yaşatan, idame ettiren güzel neticeler, güzel eserler, güzel tabiat, yeşil orman, geniş ekim alanları, mavi denizler, maneviyat, hak, hukuk, adalet bırakmak boynumuzun borcudur. Maddi ve manevi yönleriyle, güncel haliyle, değerlerimize, tarihimize, mimarimize dair o kadar çok şey var ki konuşacak, laflanacak, yazacak!
İnşallah başka sefere!

Saygılarımla!

Enver Seyhan

Yorum Ekle