Bu günlerde ülke gündeminin en önemli konusu 28 Şubat postmodern darbesi. Bunun ne demek olduğunu anlatmaya gerek duymuyoruz ama sonuçlarıyla ilgili söylenecek sözlerin olduğunu düşünüyoruz.
Cumhuriyet tarihimizde çok partili hayata geçildikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri içinde darbe yanlısı askerlerin bulunduğu herkesçe bilinen bir gerçektir.
Bilimsel veriye göre, her darbe risk taşır. Gerçekleşme ihtimali kadar gerçekleşememe ihtimali de vardır. Eğer darbe teşebbüsü gerçekleşirse, darbeyi yapan kadro kendi kurallarını koyar ve ülkeyi bu kurallarla yönetilir. Ama tarih boyunca darbe kuralları uzun soluklu olmamıştır.
Silahlı Kuvvetlerdeki darbe özlemcileri tarafından1960 yılında yapılan darbe devrin başbakanı Adnan Menderes’i idam etmiştir. 12 Mart Muhtırası hükümet değişikliği ile atlatılmış, 12 Eylül darbesi ile de anayasa değişikliği sağlanmış darbeciler kendi kurallarını koymuşlardır. O tarihten bu yana gelen bütün hükümetler ülkeyi darbe kurallarıyla yönettiler. 28 Şubatta yapılan demokrasi ayarında ise iş başındaki REFAHYOL hükümeti görevden uzaklaştırılarak, entrikalara dayalı hükümetler kurulmuştur. Bu yoğurttan hükümetlere sokulan mukavvadan hançerlerle ülkeyi ne gibi sıkıntılara soktukları yaşı müsait olan herkesçe bilinmektedir. Evet, yapılan balans ayarının hukuki ahlaki geleneksel hiçbir dayanağı yoktur. Tamamen keyfidir, tamamen rant teminidir, tamamen ikbal elde etme sevdasıdır.
Darbe teşebbüsü bir risktir. Eğer gerçekleştirebilirseniz kuralı siz koyarsınız. Gerçekleştiremezseniz, konulmuş kurallar karşısında hesap verirsiniz. Bu günkü operasyonlar gerçekleştirilemeyen bir darbe riskinin doğal sonucudur.
Bir de işin farklı bir yönüne dikkat çekmek istiyoruz.
1960 ihtilaliyle idam edilen Adnan Menderes’in siyasi varisi olduğunu söyleyen Süleyman Demirel, millet iradesine karşı tavır alan darbe meraklılarına karşı sağlam bir duruş sergileyebilseydi acaba 12 Mart Muhtırasının yaptırımı ne olurdu? Yine aynı Demirel 12 Eylül oluşumuna karşı durabilseydi acaba darbe olabilir miydi? Bunun cevabını okuyucu takdirine bırakıyoruz. Süleyman Demirel, üzerine oturduğu ve ikbale ulaşmak için dayadığı merdiven Adnan Menderes’i idam edenleri yargı önüne çıkarmayı bırakalım en ufak bir işlem yapmayı dahi düşünmemiş, Adnan Menderes’in siyasi mirasından başka hiçbir şeyine vefa bile göstermemiştir.
Bilindiği gibi 28 Şubat balans ayarı merhum Necmettin Erbakan’a ve ekibine karşı yapılmış bir harekettir.
Enteresandır, Erbakan’ın siyasi varisi olduğu ileri sürülen Recep Tayip Erdoğan ise Hocasına karşı balans ayarını yapanları yargı önüne çıkarma cesaret ve erdemliliğini göstermiştir.
Haksızlığa uğradığını düşünen bir Alman köylüsünün söylediği güzel bir ifade vardır.”BERLİN’DE DE HAKİMLER VARDIR.”
Evet sadece Berlin’de değil bu yüce milletin de hakimleri savcıları vardır ve devletten ve milletten alınmayan ya da olmayan yetkiyi kullanma işgüzarlığına düşenlere “Kimsin, nesin, necisin?” derler ve son sözlerini bir gün söylerler.
Demiş ya Yunus;
“Seni sıygaya çeken,
Bir Molla Kasım gelir.”
Milletten alınan bir yetkiyi millet için kullanan kim olursa olsun en azından alkışlamasak bile hakkını vermek gerektiğini düşünüyoruz.