20 Eylül’de okullarımızı açtık. Yeni öğretim yılı başlamış oldu. 3. haftayı bitiriyoruz. Bazı ilgililer henüz zil sesini duymamış gibi.
Sorunlar diz boyu. Yeşilırmak İlköğretim Okulu ile birlikte olduğumuz için sekiz yıllık temel eğitimin durumunu da yakından görüyoruz. İlköğretimdeki sorunlar öğrenciler aracılığıyla Lise’ye taşınıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, İlköğretimde çözülemeyen sorunlar, büyüyerek Lise’ye, oradan Üniversite’ye taşınmaktadır.
Konuyu sınırlama açısından okuma sevgisini öne alabiliriz. Hiç kitap okumamış öğrencilerimiz var. Hatta önündeki metni sınıfa duyuracak biçimde okuyamayan dokuzuncu sınıf öğrencilerimiz var. Bu sorunlar aşılmadıkça nice sınavlar iptal olacaktır. Kopyacılık ilköğretimde başlıyor. Öğretim üyelerine kadar gidiyor. Okuma sevgisi, kitap sevgisi ilköğretimde çözülmelidir. Buna özen gösterilmelidir. Dokuzuncu sınıf öğrencilerimi ilçe Halk Kütüphanesine götürdüm. İçlerinde bir kişi daha önce üye olmuş. Hepsini üye yapmak istedim. En az on öğrenci “Üye olmak zorunlu mu?” Diye sordu… İstedikleri kitabı ödünç alabileceklerini söyledim. Otuz kişilik sınıftan sekiz kişi kitap aldı.
Sınıf öğretmeni olduğum öğrencilerin velileri ile Perşembe günü saat onbirde toplantı yapmak için Pazartesi-Salı günü duyuru yaptım. Perşembe günü onbir-oniki arasında iki veli geldi. Onlara teşekkür ediyorum. Bir veli önceden gelmişti, bir veli okulumuzda çalışıyor. Toplam dört veli ile görüşmüş oldum. Otuz öğrencide aldığım sonuç bu! Yüzdesini siz hesaplayın…
* * *
Eğitim-öğretim, soru-yanıt ikilisine dayanır.
Okudukları kitapları öğrenmek istiyorum. Az çok bildikleri Yazar ya da Şairleri öğrenmek istiyorum. Sevindirici yanıtların yanında beni güldüren yanıtlar da geliyor. Emil Zola’yı pirzola türü bir şey sananlar var. Bu da bana şu çağrışımları yaptırıyor:
SORU: Doğum tarihiniz nedir? CEVAP: 15 Temmuz SORU: Hangi yıl? CEVAP: Her yıl
***
SORU: Hastalığınız hafızanızı etkiliyor mu? CEVAP: Evet SORU: Peki ne şekilde etkiliyor? CEVAP: Olayları unutuyorum. SORU: Bize unuttuğunuz bir şeyi örnek olarak verebilir misiniz?
***
SORU: Sizinle yaşayan oğlunuz kaç yaşında? CEVAP: Ya 38 ya da 35. Hangisi olduğunu hatırlamıyorum. SORU: Ne kadardır sizinle yaşıyor? CEVAP: 45 yıldır…
***
SORU: Kocanız uyandığı zaman, size söylediği ilk şey neydi? CEVAP: Bana “Neredeyim ben, Canan?” Dedi. SORU: Peki bu niçin canınızı sıktı? CEVAP: Çünkü benim adım Suzan…
***
SORU: Korna çaldınız mı? CEVAP: Kazadan sonra mı? SORU: Kazadan önce. CEVAP: Tabii; 10 yıl boyunca…
***
SORU: Kadının üç çocuğu vardı değil mi? CEVAP: Evet. SORU: Kaçı erkekti? CEVAP: Hiçbiri. SORU: Hiç kız çocuğu var mıydı?
***
SORU: Saldırganı tarif eder misiniz? CEVAP: Orta boyluydu, sakalı vardı. SORU: Kadın mıydı, erkek miydi?
***
SORU: Merdivenlerin bodrum katma indiğini söylediniz. CEVAP: Evet. SORU: Aynı merdivenler yukarı çıkıyor muydu?
***
SORU: İlk evliliğiniz nasıl sona erdi? CEVAP: Ölümle. SORU:: Ölen kimdi?
***
SORU: Vücudu incelediğiniz zamanı hatırlıyor musunuz? CEVAP: Otopsi 18.30 da başladı. SORU: Adam ölüydü değil mi? CEVAP: Yok, oturmuş, neden üzerinde otopsi yaptığımı merak ediyordu.
Yukarıdaki alıntılar Türk Mahkemelerinde Hakim ile sanık ve tanıklar arasında geçen gerçek konuşmalardır.
* * *
Ekim ayında çıkan dergilerden iki tanesinden söz etmek istiyorum. Türk Edebiyatı Dergisi özel sayı olarak “Babalar ve Oğullar” konusunu seçmiş.
Başlıklar şunlar: Namık Kemal’in Torunu Cezmi ve Halit Ziya’nın oğlu Vedat Niçin intihar ettiler? -Mehmet Akif’in oğlu Emin’in Trafik Sonu. -Tevfik Fikret’in, Hayatını Rahip Olarak Noktalayan oğlu Haluk. -Edebiyat Tarihimizin Tek “Baba Katili” Kim? -İkinci Yeni’nin Terkedilmiş Asi Çocukları. -Annesinin Ölümünden Babasını Sorumlu Tutan Şair.
Bilim ve Gelecek Dergisi ise “Ölü Aydınlar Ülkesi” başlığını atarak;
Sabahattin Ali, Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Bedri Karafakıoğlu, Necdet Bulut, Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Ümit Doğanay, Cevit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Vedat Aydın, Musa Anter, Uğur Mumcu, Sivas Katliamı, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink… Dosyalarına değinmiş.
* * *
Şiddetin olmadığı, özgürlüklerin boy attığı bir Türkiye özlemimiz sürmektedir. Tarih de yerini alan acı sayfalardan hepimizin ders alması gerekir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi çağa uygun bir bilinçle donatmalıyız. Bunun için de ilk önce büyükler olarak bizler gereğini yapmalıyız.
İyi okumalar dileğimizle; zil sesine kulak vererek…
Hoş ve esen kalınız.