Amasya İtimat

YEŞİLYURT KÖYÜ ve BÖLGEMİZİN TARİHİ -4

SEPETLİ’DEN AYRILDIK.
YOLUMUZ AMBARLARA DÜŞTÜ…

Sakızlık Arası’ndan ayrılmadan evvel biraz ileride, yolun kıyısındaki evin bahçesinde her şeye rağmen hayat mücadelesi veren yaşlı Sakızlık ağacına da selam verdik, etrafını dolandık. Evde insanlar vardı galiba ama kimse çıkıp da “kimsiniz, ne arıyorsunuz” demedi. Duyduğumuz, yüksek dallarına aşılama yapılmış ancak bir emare tespit edemedik.

Evin avlusundan hemen yanı başındaki yola çıktık. Aşağıdan yukarı yavaş yavaş yürüyen, merak eden, esmer, kara sakallı, orta boylu, kırk yaş civarında bir adam bizi karşıladı. Selamlaştık, tanıştık. Adını şimdi anımsamadım ama “Ferhat’ın kardeşiyim” dediği aklımda kalmış. Memurmuş Taşova’da. Sakızlık ağaçları hakkında sorduk. “Gerçekten bu ağaçların önü sonu nedir, bilmiyoruz. Amasya Müze’sinden geldiler, baktılar, ettiler fakat onlar da bir sonuca varamadılar” dedi.
Bir açıklama gerekiyor: Zannediyorum Sakızlık ismi yerel olup Türkiye dilinde Sakızlık ağacının adı “Dışbudak” olarak biliniyor.

“Hanönü adıyla bir yer var burada. İpek Yolu buradan geçiyordu. Sepetli Osmanlı Devleti’nin son yıllarında Derbent’ti. ( Osmanlı Devleti’nde ulaşım bakımından önemli olan dağ geçitlerinde, boğazlarda, yol kavşaklarında kurulan, asayiş ve huzurun sağlanmasında, yolların imarında büyük rol oynayan karakollara verilen isim.) Acaba Han neredeydi?” Aklımın bir yanını da bunlar rahat bırakmıyor. Konuştuk. Memur arkadaş eliyle işaret etti: “Şu aşağıda, yolun kenarında. Kazılmış, temel taşları ortaya çıkarılmış. Öylece kalmış.”

Han, İpek Yolu kervancılarına dinlenme, yeme, içme, soluklanma, uyuma, gerekirse misafir olarak konaklama imkanı sunan büyük konak şeklinde tarif edilebilir. Elbette sadece kervanlara, kervancılara değil, yolu takip ederek doğuya, batıya gelip giden bütün yolculara hizmet veriyor. Yolun güvenliği hudutları dahilindeki devletler tarafından sağlanıyor. Güzergah üzerinde, bahusus Han bulunan bütün yerleşim yerlerinde, yukarıda söz ettiğim gibi karakol var. Bildiğim en az bir manga asker görev yapıyor ve başlarında amir bulunuyor.

Han’dan hareketle önünde uzanan araziye Hanönü adı verilmiş. Bizim için neden önemli? Çünkü buradaki Mezarlık, köyümüzün ilk mezarlığıdır. Bize bu güzel yerleri vatan olarak teslim eden ecdadımızın, torunlarından yakın alaka bekliyor olacaklarını düşünüyorum. Bademlerdeki Mezarlık’a cenaze defnetme olayı daha sonralarda gerçekleşiyor. İlk defnedilen şahıs konusunda köyde ya annemle veya başkalarıyla konuştum ama şu an hatırlayamadım. Bilgisi olan yorum kısmına ilave yapabilir.

Elbette Sepetli’den Yeşilyurt Köyü harikulade görünüyor ve havalisiyle beraber, sanki ünlü bir ressamın elinden çıkmış tablo misali muhteşem görüntü insanın gözlerini alıyor. Malum olduğu üzere bu bölge Kuzey Anadolu fay kuşağı hattında ve geçmişte büyük yıkımlara sebebiyet vermiş zelzeleler meydana gelmiş.
Memur olarak tanıttığım arkadaş ayrıldıktan sonra veya biraz gidip aşağılayınca arabayı durdurdu ve Koru hakkında bu manada mütalaa yaptı. Koru’nun her iki tarafında dere mevcut. Ambarlar tarafındaki derenin ismi Pöhrek deresi imiş. Kargatepesi tarafındaki derenin adı Suçıkan deresi mi, Kumdere mi, başka adı var mı, inanın unuttum!

Mustafa Küçükbaş, Koru dediğimiz ormanlık sahanın Ülüce’den başlayarak Küçükçukur’a kadar ayrıntısına girdi, tahlilini yaptı. Ancak yeniden dinlemek gerektiğini düşünüyorum. Çok şeyi bir arada düşünme huyumdan dolayı şimdi bu konuda yanılabilirim; zira o esnada çok şeyi bir arada düşünüyormuşum ki kalemi elime aldığımda aklımda kalanların birbiriyle savaştığı hissine kapıldım. Yanlış bir şey yazmak istemiyorum.

Daha önce birkaç kere bahsetmişti ama dönüp yine bu defa Sepetli’de Sakızlık Arası’nda da konuya girdi. Depremlerden bahsetti. Dedi ki:
“O yıllarda, 1943 ve 1947’de deprem meydana geldi. Sepetli tarafında bir fay kırıldı. Yeşilyurt Köyü tarafında ise, fayın biri Obaçukuru’ndan biri de daha yukarıdan Ülüce’den geçti. Yeşilyurt köyünde 5 kişi, Sepetli’de ise 50 kişi bu zelzelede öldü.” Anlattığı 1943 depremiydi.
Bölgenin tarih içinde ekonomik ve sosyal anlamda zayıf kalma neden ve sebeplerinin başında deprem riskini karşılamada, insanların hüsran yaşamamak için bölgeyi terketmelerinin payı oldukça yüksektir. Bu riski mukadder telakki ederek beklemek yerine, göç etmeyi tercih etmişler.

Güneş iyice eğildi ve biz de Sepetli’den yola düştük. Yollar yolculuğa uygun. İki köy arasındaki yol stabilize ama iki aracın yan yana geçebileceği düzeyde gördüm. Daha iyi olabilir ileride.
Destek Çayı üzerinde kurulu köprüde yer yer bozulma, delinme, deşilme oluşmuş. Bunu tenkit etti. Hakikaten inşaat hatası mı yoksa aradan geçen on küsür yılda eskime, aşınma ve yıpranma mı meydana gelmiş, bilemiyorum. Tamire ve tadilata ihtiyaç var gibi.

Köprüden geçtik ve hızla Dehnenindere mevkisine vardık. İki yüz sene önce kurulmuş olan köyümüzün yerleşim bölgesinde, daha önceki çağlarda olup bitenlere dair şeyler görmek, hakkında konuşmak, hayal dünyasında gezinmek ne kadar harika.
Bunu sevdim.
Ambarlar konusunu bir sonraki bölümde ele almak istiyorum. Elbette nasip olursa…

Enver Seyhan
Kartal – 2019

Yorum Ekle