28 Şubatta ülkeyi hırpalayan büyük yanlışlar yapıldı. Bu yanlışlardan ders alınmayıp, bu millete aynısını ters köşeden yaşatmanın; ülkemize bir faydası var mı?
Büyük holdinglerin, bankaların yönetimlerine; o dönemde ihtiyaç olmadığı halde dönemin muktedirleri atanırdı. Sağduyulu herkes haklı olarak bu atamalara isyan etti.
Ne alaka dedik.
Bu atamalara ne bankaların nede holdinglerin ihtiyacı yoktu; amaç birilerinin cebini doldurmaktı.
Güya kaz gelecek yerden tavuk esirgenmedi.
Aradaki farkın bedeli bu gariban, fukara milletin ekmeğine, suyuna fatura edildi.
Dün yapılanlar tartışmasız yanlıştı. Peki, bu gün aynısını biz yapınca yanlışlar doğrumu olacak?
Kamu bankalarının yönetimine, devlet kuruluşlarının yönetim kurullarına başınızı çevirip bir bakın.
Düne rahmet okutmanın çok ötesinde.
Onca insan işsiz, aşsız gezerken; bilgisi, birikimi atandığı kuruma yeterli olmayan alakasız birine birden çok iş vermeyi, her işine yağlı, kaymaklı maaş, ikramiye lütfunu hangi Saik’le savunacağız.
Üretimi, istihdamı artırıcı yatırımları hangi parayla yapacağız.
Veren razı alan razı; lakin bedelini ödeyen razı değil.
Kamu kuruluşlarını arpalığa çevirip, içini yüzlerce yandaşı ihya etmek adına cebini tıka basa doldurmanın bu ülkeye getirisi ne olabilir ki?
Görev zararı…
Kıt kaynaklar hizmetten çok personel harcamalarına, birilerini ihya etmek adına izahsız harcamalara gider. Gereksiz harcamayla borç stoku artan kurum çalışamaz hale gelir; nihayetinde iflas eder. Bu durumda kimler neyi kazanmış olacak?
Bunun bedeli dün olduğu gibi bu günde kıt kanaat geçinmenin derdindeki fakır fukaranın kuru ekmeğine, suyuna elektriğine ülkenin geleceğine fatura edilecektir.
Doğruları yaşatmak varken, dünün yanlışını bu millete niye? Yeniden misliyle yaşatmaya inat ediyoruz.
“Vebal nedir bilirmisiniz? Hak etmeyenlere mevki, makam vermektir.” Fatih Sultan Mehmet
Sergen Yılmaz