YAĞMUR DUASI
Ömer CELEP
7 Mayıs 2012
Yağmur duası, yağmur yağmadığı zaman bir belde halkının topluca yerleşim yeri dışına çıkarak yaptığı bir duadır. Nasıl ve ne şekilde yapılacağı bizim konumuz değildir. Meraklı okuyucularımız ilgili makamdan bu bilgiyi alabilirler.
Yağmur duası, Peygamber Efendimiz döneminde yapıldığı gibi halifeler ve diğer dönemlerde de zaman zaman yapılmıştır.
Ayrıca yağmur duası, Türk toplumu, hem İslamlığı kabulden önceki dönemlerinde ve hem de İslamlığı kabul edişlerinden sonraki dönemlerinde çeşitli isimler altında ve çeşitli şekillerdeki törenlerle uygulamışlardır. Hiç şüphesiz ki, bu törenlerde kullanılan motifler farklıdır. Örneğin;
İslamlığın kabulünden önce yapılan yağmur yağdırma törenlerinde at kafasına yazılar yazma, at ve bazı hayvan kafalarını ya da kimi zaman insan kemiklerini suya atma motiflerinin varlığı çok bilinen bulgulardır. Hatta bu motiflerin bazı Türk toplumlarında İslami döneme de girdiği görülmektedir.
İslam bu motifleri hurafe kabul etmiştir ve kesinlikle yasaklamıştır.
Ancak;
Gerek Peygamber Efendimiz ve gerekse halifeler döneminde yapılan yağmur dualarının yapılma şartları bu günküler ile karşılaştırıldığında bu günkü yağmur dualarının “tabiri caizse” sulandırıldığını görmek mümkün. Çünkü onlar duaya hep; akarsuların kuruduğu, kuyu ve kaynak sularının tükendiği zaman çıkmışlardır. Yani tam muhtaç olunduğunda çıkmışlar. Muhtaçlık ve mahcubiyeti, muhtacın açlık hararetiyle, acziyeti azamete gözyaşını köpürterek sunup istemiş ve zuhurunun şiddetinden gaib olan Yüce Yaratan bu samimi dileklerin hepsini kabul ederek rahmetini göndermiştir yer yüzüne.
Eskiler; üç mevsim yağana yağmur, ilkbahar mevsiminde yağana da rahmet derlermiş. Rahmet denilmesinin sebebi de, toprak altında ölü durumdaki çekirdeği canlandırma özelliği taşımasından olmalı.
Bu gün yapılan yağmur dualarına gelince.
Tıpkı sünnet olma işi nasıl ticari bir görüntü içine sokulmuşsa, yağmur duası da sanki böyle bir görüntüye büründürülmeye çalışılıyormuş gibi geliyor.
İnsanlar akan sulara masraf etmeden, kuyu sularını değerlendirme ya da bu suları kullanma külfetine ortak olmamak için yağmur duası cingözlüğüne başvuruyorlar gibi geliyor.
Yağmur duasına çıkıyoruz, yağmur yağmadığı zaman da imanı ve itikadı sakat bazı zevzeklerin eğlencesi, ya da onların alay konusu oluyoruz. Dolaysıyla bu cingözlüğümüzle İslam gibi yüce bir din ile alay edilmesine çanak tutmuş oluyoruz.
Efendiler! Allah akıl vermiş, imkan vermiş. Etrafımızda akan suları değerlendirelim, kaynak sularını devreye sokalım. Bu durumda yağmadığı zaman da dua edelim.
Bu Günkü yağmur dualarımızı “piknik yapma” görüntüsüne sokmayalım. Allah’ın verdiği akarsuları ve kaynak sularını değerlendirmeden, yağmurla kazanma veya geçinme tembelliğinden çıkalım.
Dua; elbette ki gerekli ve hatta elzemdir Ama duadan önce yapmamız ve ödememiz gereken bedeller vardır, bunu unutmayalım. Bedelsiz duanın makbuliyeti muhaldir.
Her çalışmayı hilesiz yapacağız, her türlü yolu tüketeceği, ondan sonra dua edeceğiz. İnanıyoruz ki dualarımız ancak ondan sonra kabul olacaktır.
Mevlâ’m yine de kimseyi duasız etmesin.
“Dua, dua… Eller karıncalanmış,
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış,
Gözyaşı bir tarla hep yoncalanmış.
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu…
İplik ki incecik, örer boşluğu.”