Demedim mi? dedik. Kimileri memnun, kimileri ise yazılanlardan rahatsız oldu. Bence yorumcu kardeşlerim; yazıyı cümle cümle ele alıp yorumlamak yerine, bütünüyle yani ana fikrine göre yorumlasalar sonuca varmak daha da kolay hale gelebilir.
2005 yılında sorunlarımızla ilgili bu denli sivri yazı yazmadığımdan dem vuranlar var. O tarihlerde henüz emekli olmadığım için yazılarımı daha bir dikkatli yazmak zorundaydım. Şimdi emekli bir eğitimci olarak daha serbest bir tarzda yazabiliyorum. Olayları; önce gözlemlerim ve sonucu da tarafsız bir şekilde okurlara dilimizin döndüğü kadarıyla aktarmaya çalışırım ..
Taşova ile ilgili sorunları ele alırken asla kulaktan dolma bilgilerle hareket etmem.. Bizzat kaynakla muhatap olurum. Esnaf, çiftçi, işci kardeşlerimle genelde yüz yüze görüşmeyi tercih ederim.. Bu yaz köy köy dolaştım. Gittiğim yerlere sırf piknik amaçlı ve iş olsun diye de gitmem. O yer ve yöre ile ilgili bilgiler de edinirim. Destek yaylasındaki mevzi-i kehin bile ne için yapıldığını araştırdım. Yıllar öncesinde Rumların nerelerde yaşadıklarını bile bizzat gidip kaynağından öğrendim. Yani sadece köyü gezmek değil, o yöre ile ilgili bilgileri de almayı asla ihmal etmem….
Son günlerde Taşova’da sosyo-kültürel hayatı canlandırma üzerine yapılan çalışmaları da çok olumlu buluyorum. Torunlar Yüzme Havuzu, Bamya Festivali, İftar çadırı ve her akşam tasavvuf müziği eşliğinde açılan iftarla da mistik bir hava oluşmuş Taşova’da….
Ayrıca Teravih namazı sonrası Dene Pazarında gösterilen filmler de ayrı bir renk katmış Ramazan gecelerine…..
Eğitimci olmam hasebiyle elbette çocukları çok severim. Ancak iftar çadırlarında dağıtılan yemek sırasında yaşlıların; çocukların arkasında sıraya girmesini yadırgadım. Çocuklar için ayrı bir bölümde yemek dağıtılmasına rağmen bazı çocukların ısrarla o sıraya girmesini belediye yetkilileri mutlaka önlemeliler. İftara katılan çocuk sayısının fazlalığından dolayı iftara geç gelen orta ve yaşlı insanların sadece çorba ile yetindiklerine bile şahit oldum..
Bu arada bizim uyanık kahveciler de; yasağa inat açık havada dumanlı hava sahası oluşturmayı da ihmal etmemişler. Havanın güzel olmasından faydalanarak onlarda müşterilerine en güzel hizmeti sunmaya çalışıyorlar.
Taşova bizim. Taşova ile ilgili sorunların üstesinden gelmekte bizim görevimiz olmalıdır. Yöneticiler ve halk bu konuda el ele vermeliyiz. İşte Taşova’lı olarak yıllarca biz bunu başaramadık. Bir önceki yazımda ümitsiz olmama sebepte birbirimizden uzaklaşmamız ve sorunlara birlikte çözüm bulmak için bir gayret içinde olmayışımızdır..
Taşova’nın sorunlarına vakıf olan kişiler bir araya getirilmeli ve büyük bir meydanda (DENE PAZARI) sorunlarımız ve çözümü ile ilgili bir panel düzenlenmelidir.. Bu panelde; panelistler dışında halka da söz hakkı verilmeli ve sorunları aşmada görev ve sorumluluklar belirlenip ona göre bir çalışma programı oluşturulmalıdır..Sabahaddin Günaydın’ın yazısında bahsettiği kent konseyi yerine, resmi ve sivil kuruluşlarca organize edilmiş bir halk konseyi….neden olmasın ?
Bu konuda pek ümitli olmasam da bu tür fikir alışverişleri ile birtakım sorunları altedeceğimize yine de yürekten inanıyorum.. Ne de olsa UMUT FAKİRİN EKMEĞİ demiş büyüklerimiz. Bizde ümitle ve umutla da olsa bekleyeceğiz renkli geçecek günleri ve Taşova’nın üzerine doğacak olan güneşi….