Amasya İtimat

ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK SORUNU

Diyeceksiniz ki ya hep aynı konular, sen başka bir şey bilmez misin?
Benim penceremden, ülkemizin en önemli sorununun yönetim ve insan olduğunu düşünüyorum, ikincisi aldığım eğitim bu.
Lütfen hoş görün!
İnsana yatırım yaparak yerinde ve verimli kullanmak ülkemize yapılacak devasa bir hizmet olacaktır.
2000 yılının başları, mensubu olmaktan her zaman onur duyduğum ülkemizin en saygın kurumlarından birinde görev yapıyordum. Ankara da Genel Müdürlük bünyesinde düzenlenen Kamu mali yönetimi ertesi yıl stratejik planlama stratejik yönetim eğitimine kurum tarafından gönderiliyorum; konferans salonu her ilden ikişer üçer kişiden oluşan katılımcılardan tarafından doldurulmuş.
DPT, Hazine ve Maliyede görev yapan işinin erbabı uzmanlardan oluşan konuşmacılardan biri gelecek yıldan itibaren Yönetici atamalarının değişeceğini söz etti. Yeni yönetim sisteminde kurumun başındaki üst yöneticilerin her Mali yılın sonunda değerlendirmeye tabi tutulacağına oturduğu makamın hakkını veren kuruma değer katmış faaliyet raporunda müspet rakamları öne çıkarmış yöneticilerin göreve devam edeceğine diğerlerinin ise görevden alınacağı bir sisteminden bahsetti.
Oturduğum yerde kendimi zor tuttum, fanatik futbol seyircisi gibi ayağa kalkıp ellerim patlayıncaya kadar alkış tutmak istedim.
Senelerdir olmasa gereken elbette buydu.
Geri kalmışlığımızın asli nedeni bu değil mi? Yerinde say, bir iki üç ya da bir ileri iki geri jeopolitik konumuz, bakir yeraltı yer üstü kaynaklarımız ve genç insan nüfusu hayvancılıkta tarımda devasa potansiyele rağmen !?…
Konya kadar bir hacme sahip Hollanda’nın 2017 yılında tarımsal ihracatı 100 milyar avro bizimki ise 18 milyar dolar bunun sorumlusu elbette yönetim ve atamalardaki doğru olmayan tercihimiz.
Kurumlarımız; dünden bugüne her dönem aile şirketine dönüşmüş, hısım akraba evlat eş amca yeğen siyasi yandaşlarla işi bilsin ya da bilmesin eğitimi olsun ya da olmasın hoyratça yerleştirildi, kurum kaynakları rasyonel olarak değerlendirilmedi, sehven ya da keyfe heba edildi.
Düşünebiliyor musun adam tepeden tırnağa yönetim eğitimi almış!
Kamu yönetimi, finans yönetimi, üretim yönetimi, personel yönetimi pazarlama yönetimi, stok yönetimi, kalite yönetimi onu işe uygun görmeyip onun yerine kurumsal tecrübesi sıfır ilgisiz bir eğitime rağmen yakını ya da yandaşını görevlendirmede bir sakınca görmüyor.
Sanki kurum babasından ona miras kalmış.
İndirilmiş ayete rağmen…
Kurumun anahtarı ya akrabaya ya da yandaşa yakışıyor.
Bu şekilde alınan biri diğer çalışanların şevkini, enerjisini tüketiyor, daha başarılı kişilerin işe girmesini engelliyor kurumun bütün değerlerini dengelerini dibe çakıyor.
Oturduğumuz makam ve bize emanet edilen devlet kaynakları bu milletin alın terinden, çöpten artık toplayıp yarı aç yarı tok geçinmeye çalışanların gün doğumundan gün batımına toprağında debelleşip ektiğini bile alamayan köylülerin kazandıklarından kesilen vergilerdir. Hiçbir yöneticinin bunu keyfi kendi çıkarı ve menfaatine göre kullanmaya israf etmeye peşkeş çekme hakkına sahip olabilir mi? …
Her kamu çalışanı ne bir cemaatin nede bir siyasi partinin adamı değil, maaşını veren onu okutup makama gelmesini sağlayan devletinin adamı olmalı bu fakır fukara garip, gureba milletine kendini vakfetmeli milletin tümüne devletine hizmeti kayıtsız şartsız görev addetmelidir.
Bir önceki yazıda yapılan yorumda, halka hizmet eden herkes değerlidir ifadesi çok anlamlıdır. İş başına halkına hizmeti sevda edenlerin getirilmesi gerekirken, siyasi hısımlık ve yandaşlığın dışında hiçbir özelliği kurumsal geçmişi olmayan hizmeti anlamada ve sunmada hiçbir becerisi olmayan bindirilmiş asalakların işgal etmesi, seksen beş milyonun hakkına girilmesidir. Kul hakkıdır, vebaldir, günahtır.
Görevlendirilen yönetici kaynakları verimli ve yerinde kullanma ehliyetine sahip olmalıdır yoksa nazikâne ben bu işi beceremedim, 80 milyonun alın terini heba edemem diyerek geri çekilip işi bilene bırakabilme erdemini gösterebilmesi marifettir. Bu hem milletin hem de bu milletin bir ferdi olarak kendi hayrınadır. Tükettiğimiz israf ettiğimiz her şey emanet aldığımız çocuklarımızın geleceğidir.
Ben halen 2000 yıllarda katıldığım eğitimde oturduğum yerdeyim, inatla bahsedilen yönetim sisteminin ülkemize geleceği ve ülkemizin ekonomik ve siyasi manada dünya sıralamasında hak ettiği ilk sıralara yerleşeceği günü sabırla bekliyorum…
Yılmaz SERGEN

Yorum Ekle