Amasya İtimat

Ukkaşe Sultan’ın kabrinin bulunduğu Hırka Köyünde bir gün..

Star TV ekibinin kültür çekimleri bölgemizde devam ederken.

Çekim ekibinin durağı Merzifon Hırka Köyü oldu.

Köy halkı yöresel yemeklerini sergilerken ekibi bölgeye davet edip organizasyonu yapan İyilik Hareketi Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Kasım Alper Özdemir ise
Köy Muhtarı Bayram Sarıçoban’a, Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı ve ekibine de bu güzel hazırlık için teşekkür etti.

Özdemir; amacımız memleketimizin kültürlerini en güzel şekilde ulusal medyada tanıtmak; dedi.

Şimdi (Hukkaşe Sultan) Ukkaşe Hz. ni de tanıyalım..

Hukkaşe (Ukkaşe) Sultan

Hazreti Peygamber
-“Ey Kavim: Size Hükümleri bildirdim. Islahınıza çalıştım ve belalara uğradım. Artık sohbetinizden ilgi kesmek ve sizden uzaklaşmak zamanı geldi. Kimin ki bende Hakkı varsa alsın, kimin ki müşkülü varsa sorsun ki Allah’ın yanında bütün davalardan el-etek çekmiş olarak gideyim ve Allah’a yüz tutan eteğime hiçbir aslı el kalmasın, haksızlığımdan şikayet eden hiçbir el onu tutmasın”
Bunu söyledikten sonra minberden indi. Cemaatle öğle namazını kıldı, yeniden minbere çıktı. Önceki söylediği şeyleri tekrarladı. Orada bulunanlardan birisi ayağa kalkarak dedi ki;
-“Ya Resulallah, senin hizmetinde, benim alacağım 3 dirhem var.”

Hz.Muhammed üç dirhem borcunun alacaklıya verilmesi işini Hz Ali’ye buyurdu, o da ödedi.
Bundan sonra Ashaştan Ukkaşe adında biri ayağa katlı. Dedi ki;
-“Ya Resulallah, Tebuk Gazasından dönerken deveye bir kamçı vurmuştun. Kamçı deveye vurmadı, bana erişti. O vuruştan son derece açı duydum. Şimdi kuaş isterim.
Hazreti Peygamber buyurdu
-“Allah sana hayra rahmet kılsın ki bu kısası ahirette bırakmadın, dünyada diledin.”
Sonra Ukkaşe’ye sordu
-“o kamçıyı tanırmısın?”

Ukkaşe cevap verdi:
-“Deri terbiyesine tutulmuş bir kamçı idi”
Hazreti Muhammed:
-“O Kamçı Fatıme-i Zehra’nın evindedir. Hemen getirsinler.” Diye emir bulurdu.
Selman, aldığı bu emir üzerine Fatma’nın evine koştu. Kapısının önüne gelince:
-“Esselamünaleyküm ya Ehl-Beyt” diye sesledi. Hazret-i Fatıma Selman’ın sesini işitince:
-“Ey Selman ne hacetin var?” diye sordu.
Selman cevap verdi:
-“Hazret-i Resul, filan kamcıyı istiyor.”
Fatıma sordu:
-“Ey Selman, hasta halinde bu kamçıyı niçin istiyor?”
Selman olanı biteni anlattı. Hazret-i Fatınma:
-“Hazret-i Resul hasta yatmaktadır. Onda kamçıya dayanacak güç ihtimali yoktur. ” dedi.
Hemen Hasan’la Hüseyin’i yanıma çağırdı:
-“Ey ciğer köşelerim,dedi. Büyük babanızdan bir hak isteniyor. Adaletin yerine gelmesi lazım; yürüyün, O’nun yerine kamçılanmayı siz kabul edin.”
Selman, Hasan ve Hüseyin Hazretleri ile kamçıyı aldı. Mescid-i Şerife geldi. Mescidde bulunan cemaatin velvelesi gökkubeye çıktı.

Herkes Ukkaşe’ye kısastan vazgeçmesini söylüyor:
-“Bir kamçı yerine her birimize bin kamçı vur. Yalnız Resul Hazretlerine taarruz etme ve mübarek, hasta vücutlarını incime”; diyordu.
Peygamberimiz;
-“Kısas benim içindir. Sizin kamçılanmanız doğru değildir.” Dedi.
Ukkaşe:
-“Ya Resulallah, dedi. Ben o gün çıplaktım. Kısasın tam olması için sen de soyun, çıplak ol.”
Peygamber Hazretleri mübarek örtüsünü omuzlarından bıraktı. Meleklerle Mescit içindekilerin feryadı ve figanı birden göklere çıktı. Cihana kavga saldı.

Ukkaşe Hazret-i Muhammed’in arkasında Peygamberlik Mührünü gördü. Hemen o mübarek mührü öpüp yüzünü sürdü.

Kamçıyı elinden bıraktı ve:
-“Ya Allah’ın elçisi, dedi. Benim bu ısrarımda iki muradım vardı. Biri buydu ki senin insaflı olduğunu halka göstermekti. Biri de, NEN MESSE CİLDİ LA YEMLESSEHUN NAR (Benim cildime dokunana ateş dokunmaz) İktizasınca mübarek vücuduna yüz sürmek, cehennem ateşinden kurtulmaktı.”
Bu davadan sonra Hazret-i Resul minberden indi, yatağına geldi. Hastalığı arttı. İki katına çıktı. Mübarek kulağı kutsal alemden, Cennet’ten sala çekenlerin sesini duydu ve mübarek ruhunun kuşu Dünya Hapishanesinden Ahiret’in bahçelerine doğru yüz tuttu..

Yorum Ekle