TAŞOVA’DA YATIRIM
Ömer CELEP
24. Eylül 2010
Birkaç yıldan beri bu yörede yapılan tartışmaların hemen bütün konusunun Taşova’nın kalkınması noktasına yoğunlaştığını bilmeyenimiz yoktur. Herkes kendince çözüm üretiyor, çareler sunuyor. Sunulan çarelerin, sunulan çözümlerin hepsinin ayrı bir değeri var. Bunları madde madde saymaya gerek duymuyoruz. Fakat bir sorunu çözebilmek için öncelikle sorunun sebeplerini iyi teşhis etmemiz gerekir.
Acizane, çok azımızın görebildiği fakat kağıda dökmeyi düşünmediği bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. Bize göre sebep şu;
Teşebbüs hürriyetinin benimsendiği seksenli yıllarla birlikte, Taşovalı girişimcilerin gerek şirketleşerek ve gerekse bireysel teşebbüslerin tamamı maalesef, (bu kelimeyi kullanmak istemiyoruz ama) iflasla ya da fiyasko ile sonuçlanmıştır. Taşova Erbaa yolu üzerindeki çeşitli yatırımlar, yüksek okul açma teşebbüsleri ve en son da ilçemizde faaliyet gösteren tekstil şirketinin insanımız başına dokuduğu dolandırıcılık haberleri bunların başlıcalarıdır.
Bu şirketlerin ve teşebbüslerin akametle sonuçlanması girişimcinin kafasını bulandırmış, şirketleşme şevkini kırmış, şirketleşme teşebbüslerine karşı kuşku uyandırmaya başlamıştır. Bütün bunlar alt alta getirildiğinde insanımızda ümitsizlik, karamsarlık, yılgınlık, bezginlik, bıkkınlık duyguları doğmuş ve ruhuna bu duygular hakim olmuştur.
Bu duygular gelişince insanlar kendilerinin başaramayacağını ve zarar edeceğini düşünerek, yatırımda kendilerinin risk etmesini değil de, devletin yatırım yapması fikri derinleştirmeye başlamışlardır. Her yatırımı devletin yaptığı (devletçilik) dünya üzerinden hemen hemen kalkmışken, bizde bunu görmeme eksikliği adeta yeşertilmiştir.
Bize göre Taşova’da yatırım için öncelikle insanımızı bu yılgınlık bezginlik ümitsizlik duygularından kurtarmak gerek. Şirketleşmeye, küçük çapta bile olsa birlikte iş yapma duygusunu harekete geçirmeye özel önem vermemiz ve altından kalkabileceğimiz garanti yatırımlara yönelmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Dışardan gelecek yatımcıya güvenmek ya da kalkınmışlığımızı onların sağlamasını beklemek, yatırım teşebbüsünde bulunmaktan daha büyük risktir. Bu güne kadar yapılanlar bunları doğrular niteliktedir.
Şunu kesin bir dille ifade etmek gerek ki; öneri kimden gelirse gelsin hepsini can kulağıyla dinlemek, hepsine ayrı önem vermek ve kesinlikle gerek siyasi gerekse kişisel önyargılardan özenle uzak durmak gerek.
Soru?
İnsanlardaki teşebbüs fikrini kim harekete geçirecek?
İşte sorun bu!
İnsanlar; siyasi kimliği olanlara “kuşkuyla” bakarsa, parası olanlara; “hırsız” gözüyle bakarsa, birikim sahibi olanlara; “uyanık” yargısıyla bakarsa, girişim yeteneği olanlara; “üç kağıtçı” yaftasıyla bakarsa, daire amirlerine; “hükümetin adamı” diye “i’tidalle” yaklaşırsa kim yapacak bunları kim?
Suçlu aramaya gerek yok! Çünkü, suçlu aramak, hatta suçluyu bulmak bile soruna çözüm değil. Geri bakarak ileri koşamayız.
Asgari müştereke birleşmemiz gerek. Eğer “armudun sapı, üzümün çöpü” dersek kalkınmamız galiba ukbâya kalır.