Amasya İtimat

”Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi görmeyi denediniz mi?”

3 Aralık denildiğinde aklınıza ne / neler gelir? “Gregoryen takvimine göre yılın 337. günü?”, “Florence Nightingale’in Üsküdar’a gelişi?”, “İlk kalp naklinin yapıldığı tarih?”, “1928 yılında ekmeğin 30 para ucuzladığı?”, “Hindistan’da böcek ilacı üreten fabrikadan sızan 40 ton metil isosiyanat gazı sonucu 18 bin kişinin ölümüne yol açan Bhopal Kazası?” yoksa Osmanlı Sultanı II. Beyazıd , Rockçı Ozzy Osbourne, Futbocu David Villa’nın doğumu, İngiliz oyuncu, yönetmen ve ressam David Hemmings’in ölüm günü mü? Sorduğumuz tüm sorulara evet cevabını verebiliriz. 3 Aralık bizleri ilgilendirsin ilgilendirmesin pek çok önemli (!) tarihi içinde barındırmış bir gün. Tüm bu olayların yanında okullarda ya da büyük konferans salonlarında kutlanan / anılan 3 Aralık günü  1992 yılından bu yana Uluslararası Engelliler Günü (International Day Of Disabled Persons) olarak adlandırılmakta ve gün içerisinde çeşitli aktiviteler gerçekleştirilmektedir. Konu ile ilgili olarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” gibi uzak hedefi bulunmaktadır.
Ülkemizde hala “özürlü” ve “engelli” kavramlarının karıştırıldığı hatta “Ya engel sizsiniz yada engelsizsiniz” gibi engele yönelik sloganların üzerine kurulu bir kavramlandırmamız bulunmakta. Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı da engelli bireylerin eğitiminde “yetersizlik” kavramı üzerinden değerlendirme, tanılama, izleme v.b. hizmetlerini hastaneden, eve ve değişik kademe okullara kadar özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere sunmaktadır. Mevzuatlarımıza bakıldığında ideale yakın hükümlerin bulunduğunu görsek de evde, hastanede, okullarda ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitimlerde pek çok sorunun bir arada olduğunu görebiliyoruz.
3 Aralık tarihinin Dünya Engelliler Günü olarak seçilmesinin ilk amacı “farkındalık” üzerinden toplumsal duyarlılığı sağlamak ile ilgili. Sokaktaki vatandaşa bu duyarlılıkla ilgili olarak Sosyal Hizmet Uzmanı Fatih Ekinci aşağıdaki soruları soruyor:
-Siz hiç tekerlikli sandalyede oturup koşmayı denediniz mi?
-Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi görmeyi denediniz mi?
-Siz hiç kollarınızı bağlayıp birinin size yemek yedirmesini, su içirmesini beklediniz mi?
-Siz hiç konuşmayıp şarkılar söylemek istediniz mi?
-Siz hiç duymayıp kordon da martıların sesini dinlemek istediniz mi?
-Siz zihinsel engelli yerine geri zekalı ya da deli demeyi mi tercih ediyorsunuz?
-Siz hiç engelli bir yakınınıza, arkadaşınıza baktınız, ilgilendiniz, ona yardımcı oldunuz mu?
-Siz hiç küçük bir çocuğu tekerlikli sandalyesinden kucaklayarak alıp belediye otobüsüne bindiniz mi?
Empati adına, değer eğitimi adına okullarımızda, televizyonlarda ya da sosyal medyada bu soruların sorulmasına hiçbir itirazımız yok elbette. Şimdi de özellikle okullarda ve rehabilitasyon merkezlerinde yapılması gerekenler ile ilgili bazı soruları bir şeyler yapması gerekenlere yani kendimize yöneltelim:
Önce rehabilitasyon merkezleri;
-Çocuklar rehabilitasyon merkezlerine nasıl ve hangi şartlarda geliyor?
-Rehabilitasyon merkezlerine getirilen çocukların servis şoförleri kimlerdir?
-Hangi rehabilitasyon merkezine gidileceği neye göre belirlenmektedir?
-Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenler kimlerdir?
-Rehabilitasyon merkezlerinde çocuklar ne yerler ne içerler?
-Rehabilitasyon merkezlerinde öğrenci devamı nasıl izlenmektedir?
-Öğrenciler bu merkezlerde kağıt üzerinde gösterildiği kadar eğitim almakta mıdırlar?
-Öğrencilerin destek eğitimlerinde bir programdan bir programa geçişi nasıl sağlanmaktadır?…
Gelelim okullarımızdaki kaynaştırma öğrencileri ile ilgili bazı sorulara;
-Kaynaştırma öğrencilerinin eğitim hizmetleri planlanırken ortaya konan eğitim performansı ve öncelikli ihtiyaçları nelerdir?
-Kaynaştırma öğrencileri yetersizliği bulunmayan (!) arkadaşları ile aynı sınıfı paylaşırken nerede oturur?
-Kaynaştırma öğrencisi için hazırlanan Bireyselleştirilmiş Eğitim Planını (BEP) Rehber Öğretmen mi sınıf-branş öğretmenleri mi hazırlar?
-Özel eğitim ve BEP hazırlama konusunda yeterli bilgiye sahip olamamak, BEP hazırlama ve uygulamayı ortadan kaldırır mı?
-BEP birimi kimlerden oluşur?
-Kaynaştırma yoluyla eğitim yapılan okulda öğrencinin yetersizliğine uygun fiziksel, sosyal, psikolojik ortam düzenlemeleri yapılır mı?
-Kaynaştırma öğrencilerinin olduğu sınıfların mevcutları neye göre belirlenir? “Sınıfta nasılsa 2 tane kaynaştırma öğrencisi var, 1 tane daha göndersek bir şey olmaz” denilebilir mi?
-Yazma güçlüğü olan öğrenciler ve özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin değerlendirilmesi sözlü, sözlü ifadede güçlük yaşayan öğrencilerin değerlendirilmesi ise yazılı olarak yapılabilir mi? Yazılı ve sözlü ifade etme becerilerinde yetersizliği olan bireyler ise davranışlarının gözlemlenmesi yoluyla değerlendirilebilir mi?
-İhtiyacı olan öğrenciler için yazılı sınavlarda refakat etmek üzere bir öğretmen görevlendirilebilir mi?
-Az gören öğrenciler için sınav soruları kalın ve büyük puntolu hazırlanmalı mıdır?
-İşitme ve hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler ilköğretim ve ortaöğretimde, istekleri doğrultusunda yabancı dil programlarındaki bazı bilgi ve becerilerin öğretiminden veya dersin tamamından muaf tutulabilir mi?
-Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler; dikkat, bellekte tutma ve hatırlama güçlükleri dikkate alınarak daha sık aralıklarla değerlendirilebilir mi?
-Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan öğrencilerin değerlendirilmesi, bu öğrencilerin özellikleri dikkate alınarak daha sık aralıklarla ve kısa süreli sınavlar ile yapılabilir mi?
-Kas ve sinir sistemi bozukluklarına bağlı motor becerilerde yetersizliği olan öğrenciler, motor beceri gerektiren derslerin uygulamalı bölümlerinden istekleri doğrultusunda muaf tutulabilirler mi?
-Okullarda engelliler için konulan asansörler neden çalışmaz, hatta içlerinde asansör kabini var mıdır?
-Kaynaştırma öğrencisini Liselere Geçiş Sınavında tek başına oturtarak sınava dair önlem almış olur muyuz?…
Cevapları içinde olan sorular uzar da gider… Aslında sokaktaki vatandaşın engelli bireye dair algısını değiştirmek amacı ile vicdanına seslenen soruları sormak da cevap almak da mesele değil. Kurgumuz, engelli bireylerin eğitiminden barındırılmasına kadar hizmet verilen kurumlarda neler yapıldığı üzerine olmalıdır. “Engelli”, “özürlü”, “yetersiz”… Ne dersek diyelim, toplum ve görev boyutunda bireyleri normalleştirmedikçe aramıza engeli koyacak olan yine bizler olacağız.

İmdat GÜMÜŞ
ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ
ANADOLU EKSEN İL TEMSİLCİSİ

Yorum Ekle