2004 ün bir temmuz günü Fransa’nın bir tarım bölgesinde yeri tespit edilmiş,genetiği dönüştürülmüş bir parsellik mısırı kesmeye giden,sağlığından endişe duyan yüzlerce kişi şiddete başvurmadan,güvenlik güçlerine hakaret etmeden,bizim düşmanımız GDO’lu mısır başakları diyerek üç renkli Fransız bayraklarıyla millet vekilleri önde onlar arkada tarlaya girerken güvenlik önlemi almış jandarma komutanına ‘Bize engel olmayınız.Biz yolumuza devam edeceğiz.İnsanlar kendi geleceklerine kendileri karar vermeli.Çok uluslu şirketler değil.
Ne tırpan,ne orak,ne bıçak,silah taşımadan’ Genetiği dönüştürülmüş organizmalara hayır’ sloganlarıyla mısır başaklarından başka hiçbir ürüne zarar vermeden yaptıkları eylem(Sivil itaatsizlik)sonuçta yasalara aykırıydı ama şimdi aklanmış bir eylem biçimi olarak kabul görmüştür.
Martin Luther Kink-‘Siz ıstırap çektirmede ne kadar yetenekliyseniz,biz de ıstıraba dayanmakta o kadar yetenekliyiz’diyen Amerika’da siyahlarla beyazlar arasındaki ayırıma,eşitsizliğe şiddet kullanmadan mücadele veren,mücadele verirken hitap ettiği kitleye ‘Nefrete karşı sevgiyle karşılık vermelerini’isteyen Nobel barış ödülü almış bir papaz…
Cesar Chavez ABD’de tarım işçilerinin hakları için mücadele veren ve işçi mücadelesinin sınırının şiddete başvurmamak olduğunu,şiddetin davayı haksız kılacağını ve küçük düşüreceğini söyleyen bir Amerikan yurttaşı…
Sivil itaatsizlik şiddeti reddeder,mücadeleye evet der. Sivil itaatsizlik, şiddete dayanmayan kollektif bir eylem biçimidir.Bu eylem biçiminde yurttaşlar iktidar üzerinde baskı uygulamak amacıyla yürürlükteki memnun olmadıkları bir yasayı ya da uygulamayı açıkça ve kasıtlı olarak ihlal ederek tepki koyarlar.Yurttaşların bu baskısı ihlal edilen yasanın ya da uygulamaya konulmak istenen politik bir kararın değiştirilmesini hedefler.
Fransa’da,Amerika’da dünyanın değişik ülkelerinde şiddete dayanmayan sivil itaatsizlik adını alan bu eylem biçimini biz ülkemizde Gezi parkında tanıdık.Şiddet yanlısı marjinal grupları ve polisin uyguladığı orantısız gücü ayrı tutarak orada Gezi parkının kışlaya ve AVM’ye dönüştürülmemesi için eylem koyan 90’lı gençlerin mizah ve ironiye dayalı eylemleri de şiddetsiz itaatsizlik eylemi olarak tarihteki yerini almıştır.
Gençlerimizin Gezi parkına yönetenlerce yapmayı düşündüğü projelere gösterdiği sivil itaatsizlik zorla hizmetin hükmetmeyi doğurduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.Zorlama söz konusu olduğunda demokrasi ilkelerinin zedelendiği bir realitedir.Ulu önderimiz Atatürk zorlamanın,korku salmanın yanlışlığına değinmiştir.Yabancı bir gazeteciye demeç verirken şöyle der:
‘Kapıda duran nöbetçi bile benden korkmaz.İsterseniz kendisine sorunuz.Korku üzerine egemenlik kurulamaz.Böyle bir egemenlik,hatta diktatörlük ancak ihtilal olduğunda,geçici bir süre için gerektir.’
Batı kültürünün sivil itaatsizliği bizim kültürümüzde ‘Hoşgörü’adıyla tarif bulur.Hoşgörülü olmak’şiddetten sakınan kişi’olmayı da gerektirir.
Geçmişte aydınlar muhafazakar kesime katı davranmış olsalar da bugün ‘Gezi gençleri’muhafazakar kesime daha sıcak davranıp,beraber yaşamak,birbirini anlamak gibi bir özgürlüğü tercihe yönelmişlerdir.
Özgürlük,eşitlik ve uzlaşma gibi demokratik davranışlara yol açan bu kavramları yeşertecek zemin bizim kültürümüzde vardır.Bu kültür Mevlana’ dan Hacı Bektaş Veli den ve Yunustan miras kalan bir kültürdür.
Demokratik rejimin muktedirlerinin şiddeti reddeden gençlerin taleplerine,sivil itaatsizliklerine bizim kültürümüzün hoşgörü penceresinden bakarak onları anlamaya çalışmaları dilek ve temennisiyle…