Amasya İtimat

SENE 1831 Kimler Geldi Kimler Geçti

Gücük ayı 1439
Okuduğum bir makalede veya mecrada bir yerde diyor ki: “Kendinizi o kadar da önemli bulmayın. Nimetten saymayın. Kaç kişi dedesinin babasını biliyor veya hatırlıyor? Hepiniz unutulacaksınız! Kimse sizden söz etmeyecek. Hele ki yüz yıl sonra!”
Gerçekten çok kıymetli cümleler bunlar. Kimse kendinden önceki insanları dedesini, dedesinin babasını anasını hakiki manada bilmiyor, tanımıyor ve anmıyor. Belki bayramdan bayrama, Bayram Namazı’nda İmam geçmişlere dua ederken, duaya dilinin ucuyla “amin” diyor. Kabir ziyareti yapıyor belki ama dedesinden ötesini pek de öyle kâle almıyor. Elbette “istisnalar kaideyi bozmaz!”
Memlekette, memleketin meraklı hevesli insanı Hacı Mustafa ile yarım saat kadar sohbet ettim demiştim. Bu sohbette Sepetli köyünden Oba köyüne nakletmeleri konusuna da girdi. Bunları sormadan anlatıyor; durmadan anlatıyor, lafını kesince “bağlantı koptu” diyor. Dedi ki: “Sepetli’den Oba’ya taşındıklarında babam beş yaşında imiş.” Bu durumda, 1910 ile 1915 arasında taşınma gerçekleşmiş dediğimde, “doğru” dedi. Çünkü Yasep dedeyi çok iyi tanıyorum ve vefat ettiği tarihi de anımsıyorum.
Taşabad, Sonusa, Karakuş ve Erbaa köylerinin İki Yüz sene evvelki yaşam koşulları, insan ilişkileri, geçimleri, sıkıntıları, göçleri ve göçlere sebep teşkil eden unsurlar hususunda uzun zamandan beri okumalar ve araştırmalar yapıyorum. Tamamen On Dokuzuncu asır demek de mümkün. Tabii ki İki bin, İki bin beş yüz sene öncesini de merak ediyorum. Bu konularda epeyce mesafe katettiğimi sanıyorum. Kat’i bir cümle yazayım: Bir bilim insanı değilim. Merak ve heves sadece!
Bölgenin insanları ve kabileleri hakkında belgeye ve bilgiye ulaştıkça bir yazıya konu ederek meseleyi izah etmeye gayret gösteriyorum. Dedim ki: “Eskilerin yaşam koşulları işleri güçleri ve göçleri…” Gerçekten yerleşim yerlerini inceledikçe, oradan oraya konup göçerek yerleşenler bir yandan, yerleşim yerinden kalkıp sökün edenler öte yandan… Sebepleri var. Hayat kendi içinde bir tecrübe bir arayış bir sevda… İnsan mutlu olmak için uğraş içinde oluyor, konuyor, göçüyor…
Taşabad, Sonusa ve Erek diyarı kabilelerin geldiği konduğu, iskan olduğu veya mutlu olamayıp başka yerlere göç eylediği emsal-i cennet bir memleket. Osmanlı kayıtlarında gördüğüm tanıdık ve aşina kabile isimlerinden hareket ederek bazı boyları ve boyların o tarihte hayatta olan fertlerini tahrirden çıkarmayı, selamlamayı ve anmayı üzerime vazife gibi görüyorum; sanki bir vefa borcu!..
Gelip geçtiler…
Acı tatlı veya dertli bir hayat sürdüler…
Ancak On Dokuzuncu Yüzyıl asla mutluluk ve saadet vâdetmedi. Anadolu insanı büyük acılar çekti. Göçler yaşadı. Her aile kendi bünyesinde ayrılarak ayrı ayrı şehirlere, köylere hane hane yerleşti. Daha doğrusu kardeşler aynı köye yerleşmedi; demek oluyor ki içtimai anlamda bazı sakıncalar görüldü. Bugün bu aklımla, başka başka yerleşim yerlerine iskan olan kabilelerin sonraki münasebetlerinin pek de sıcak olmadığına dair bir intiba taşıyorum. Bunu derken izlenimlerimden ve insiyakımdan güç alıyorum. Mesela kendi kabilemin Sonusa’da yerleşmiş fertleri hakkında bilgim yok. Elbette ebedi bir akrabalık da mümkün değil…
Oba köyünde yerleşik “Hebiçler” boyuna akraba olabileceğini düşündüğüm kabilenin benzer isimler üzerinden kaydını 1831 yılı sayım defterinde “Dere Çiftlik” köyünde görünce kendimi alamadım ve okumaya başladım. Okuduğum kadarıyla burada yer vereceğim. “Dere Çiftlik” köyü sanıyorum bugünkü “Dereköy” olmalıdır.
A)
Hebiçoğulları:
NFS.d.02267
a)
-Hebiç oğlu Orta boylu Az sarı bıyıklı Eyüp oğlu Ali. Yaşı: 23
-Karındaşı Orta boylu Şabb-i emret (bıyıksız – sakalsız) Eyüp oğlu Mehmet. Yaşı : 18 (m)
Eyüp adı bende çağrışım yaptı. Eskiden kabileler babadan oğula aynı ismi takip ediyorlar ve mutlaka erkek çocuklarından genelde büyüğüne babalarının adını veriyorlar. Oba köyünde yerleşen Goca Reşit Ağa’nın evlatlarından birinin belki de büyüğünün adı Eyüp olup Oba’da ilk yerleştiği yer, bugün “Eyüpler” olarak bilinen aileye aittir.
Bir açıklama:
Hacı Mustafa Küçükbaş, 16 Şubat 2024 Cuma günkü kısa sohbetimizde çocukluğunda bir gün değirmene buğday götürdüklerinden bahsetti. Sadul namıyla tanınan şahsın adının Mustafa olduğunu söyledi. “Bir hacet için beni evlerine yolladı” dedi. Bu hacet keser veya çekiç olabilir.
Değirmen taşı dişenecek olabilir. Hacetin ne olduğunu unuttum.
Hikaye buradan itibaren devam ederken, Hacı Reşit Ağa’dan bahse girince belki benim yanlış anladığım ve bildiğim hususu iki veya üç kere tekrar ederek düzeltti. “Hacı değil” dedi, “Goca Reşit Ağa.” “Hacı” olduğu da malum sanırım.
Goca Reşit Ağa, Oba köyüne Zuday tarafından gelerek yerleşen kişidir. “Hebiçler veya Hebişler” kabilesinin reisidir. “Dere Çiftlik” köyünün 1831 yılı kayıtlarını okurken rastladığım “Hebiçoğulları” ile mutlaka alakalı olduklarını düşünüyorum.
B)
NFS.d.02267
b)
-Hebiç oğlu Uzun boylu Kara sakallı Kara Osman oğlu Halil. Yaşı: 30
-Karındaşı Uzunca boylu Az kara bıyıklı Kara Osman oğlu Ali. Yaşı: 25 (m)
-Diğer kardeşi Kara Osman oğlu Mehmet Asakir-i Mansuriyedendir. (Demek ki asker.)
C)
NFS.d.02267
c)
-Hebiç oğlu Kısa boylu Kara sakallı Abdurrahman bin Ali. Yaşı: 33
Bu boyun Oba köyünde yerleşik Hebiçler ile bağının olmaması ihtimal haricidir.
Şıklarda görülen Eyüp, Kara Osman ve Ali’nin kardeş olma ihtimali çok yüksek görünüyor.
Ali oğlu Abdurrahman’ın 1800 doğumlu olduğu varsayılırsa, babası Ali ihtimal ki 1770 doğumludur.
Goca Reşit Ağa, bu şahıslarla ya kardeştir veya bu şahısların amcalarının oğludur. Belki de doğrudan amcalarıdır. Allahu âlem.
Hebiçler boyundan Abdurrahman, Mehmet, Eyüp, Kara Osman, Ali isimli şahıslar, son yüz yıl içinde Oba köyünde yaşadılar. Tahrirde geçen isimlerle ne kadar da uyumlular.
Bir de şu var ki; Hebiçler sülalesi NFS.d.02275 sayılı kayıtta yer almıyor. Birkaç ay arayla yapılan ilk sayımda yer almamalarını Âyanlık düzenin yıkılmasıyla Amasya’dan Sonusa bölgesine göç etmelerine bağlıyorum. Bu da tahminden öte, küçük de olsa bir ihtimal…
1838 yılındaki sayım ve sonraki nüfus sayımları bütün boyların ve soyların takip edilmesine kolaylık temin edebilir mutlaka ama 1838 yılı nüfus sayımı sonrasında yapılan sayımlara ulaşma imkanım yok. Ancak e – devlet üzerinden “soy kütüğü” vasıtasıyla kayıtlar takip edilebilir.
“Dere Çiftlik” köyü NFS.d.02267 sayılı tahrirde “İbiloğulları” adıyla bir kayda daha rastladım. İsimler yine dikkatimi celbetti fakat ötesi nedir ne değildir, bilmem imkan dahilinde değil.
-İbiloğlu Orta boylu Kara sakallı İbrahim oğlu Musa. Yaşı: 38. Tevellüt: 1793
-Büyücek oğlu Kısaca boylu Ergen çağda İbrahim. Yaşı: 13 (m)
Yanlış bir şey yazmamak için ikinci üçüncü kere tahrire baktım. 1831 yılında NFS.d.02275 numaralı sayımda İbiloğlu kaydını göremedim.
Yazının bu kadar uzayacağını sanmıyordum. Uzadı da uzadı. Yemişan Bükü ile Sepetli köylerinden yer vereceğim bir iki boy için başka bir yazıya ihtiyaç doğdu. Bakalım Ulu Allah ne gösterecek?
Hürmet ve muhabbetle.
Enver Seyhan
Şubat 2024

Yorum Ekle