Eve kapandığımız hafta sonunda geçmişte yayınlanmış yazılarım arasında bir tur atayım istedim. 2010 yılının ilk aylarında yazmış olduğum bir yazıyı tebessümle okudum.
Aradan koskoca on bir, on iki yıl geçmiş o zamanki heveslerimizden, ideallerimizden eser kalmamış.
Koskocaman bir ümitsizlik…
Hepimiz, siz, biz bu ülkenin bütün vatandaşları ülkesi, köyü, kasabası için bir şeyler yapmayı faydalı olmayı çokk istemiştir.
Ama kör olası bağnazlığımız, liyakati, birikimi ayaklar altına alarak, faydalı olabilecek insanları karanlık kör kuyulara atıyor.
Torpil, yandaşlık, hısımlık birikimsizlik atamalarda aranılan şartların birinci sırasına çöküyor. Hakkıyla hizmetetalip insanımızı küstürüp bi kenara itiliyor. Kimileri de fırsatsızlıktanyurt dışına çıkmak zorunda kalıyor. Bu yozlaşmanın sorumluları ülkeye ne büyük kötülük ettiklerinin farkındalar mı?
Tükeniyoruz, ülkemiz yoruluyor.
Allah’ın ayeti, peygamberin sünneti olan liyakate, işi ehline vermeye neden bu kadar yabancı niye düşmanız…
…
Kaynaklarımız tükeniyor, ormanlarımız yabancının kazancın yüzde doksan küsürünü alıp götürdüğü altınla yağmalanıyor.
Hiçbir kazanç ormanların katledilmesine haklı gösteremez. Hesaplandığı zaman katledilen tabiatın getirisinin maden kazancının çok üstünde olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ormanlarımız aldığımız nefesin kaynağıdır. Yüzlerce canlının yuvası, küresel ısınmanın, kuraklığın panzehiridir.
Anlaşılan o ki kolay değişmeyeceğiz.
Tüm bu olanlara rağmen dün köyü için çırpınan insanların varlığı, bu günde neden olmasın beklentisi yüreğimize su serpiyor.
“İdealistbir emeklinin köşesine çekilmeyerek, büyük şehrin cezbeden cazibesini terk ederek, köyüne dönüp tek başına köyünde, kasabasında neler yapabileceğinin canlı bir örneği
İşte size gerçek, anlamlı, gururverici, bir başarı hikâyesi, vefa örneği”
“ zaman zaman tersine göçlerle, köylerin talihini değiştiren insanlar da var. Şeyh Edebali’nin “Evine, toprağına, tekkene, suyuna sahip çık.Rıfat öğretmen bunlardan biri.
66 yaşında her şeyi geride bırakarak doğduğu yere, köyüne dönmüş. 28 yıllık öğretmenliğin sonrasında eşi Emel Hanım’la karar vermiş dönmeye.
Işıkların bir bir söndüğü, genç nüfusun yerini yaşlılara bıraktığı köyünde bir ışık yakmış.
2004’te köyüne yolu düşer ziyaret sırasında babasından kalan misafirhane ve evin yıkılmak üzere olduğunu fark eder. İçi sızlar. Buralar köhne ve harap haldedir.
Eşinin üzüntüsünü gören Emel Hanım bir teklifte bulunur. “İzmir’in sıcağından ve evde boş oturmaktan sıkıldık, hep aynı insanları görüyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz. Köyün havasının Uludağ’dan farkı yok. Burada yürüyüş yaparız, domatesimizi biberimizi eker, yeriz. Biz öğretmeniz, farklı olmalıyız, gel bu evi yapalım.
Burada bir ışık yakalım.” der.
Emel Hanım’ın desteğiyle köylüye örnek olabilmek ve eğitim hizmetine devam edebilmek için dönüşe karar verirler.
2005 yılında tamamladıkları küçük evlerine yerleşirler. Etrafında bir fark oluşturmayı seven Rıfat öğretmen, kolları sıvar.
2005’te Tarım İl Müdürlüğü’ne gider. Bir proje hazırlayarak ceviz ağaçlandırması için yardım ister. Projevalilik tarafından kabul edilir ve köylü de ikna edilerek tam 1000 ağaç dikilir. 80 dönüm üzerine dikilen ağaçların sayısı, 2010’da 4 bine ulaşır. Köylü durumdan çok memnundur.
“Hocam buraya senin ismini verelim.” deseler de Rıfat öğretmen bunu kabul etmez. “Siz kendi tarlalarınızdaki cevizlerinize bakın yeterli.” der.
Hayatı boyunca gittiği yerlerde ‘Birlikten kuvvet doğar’, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ parolası ile hizmet veren Rıfat öğretmen, için bu ilk değildir. O, gençlik yıllarında ilk tayin yeri olan köyde de hayırlı işlere önayak olur. Köylünün mide ağrısı çektiğini görür. Evlerinin önündeki kuyu suyunu kontrol eder, suyun içinde kıl kurdu olduğunu fark eder.Rıfat öğretmenin ön ayak olmasıyla yol yapılır ve yayladan köye temiz su, ardından da elektrik getirilir. Olanlardan köylü çok memnundur.
KÖYLÜYE KEÇİ YETİŞTİRMEYİ ÖĞRETTİ
Köyün talihini değiştirmekte inatçı olan ikili, 28 yıllık deneyimlerini köylüye aktarmak istemektedir. 2006 yılında gazete okurken karakeçi ve saanen keçisi melezlemesi ile ilgili bir haber gözüne ilişir. Kafasında şimşekler çakar. Haberde saanen keçilerinin yılın 300 günü süt verdiği, karakeçi besiciliğinden çok daha iyi olduğu yazmaktadır. Konu hakkında bilgi almak için ilgili yerde alır soluğu.
Bölgesinde bu hayvanların yetiştirilebileceğini öğrenen Rıfat Öğretmen yetkililerle görüşür.
Uygulama alanları hakkında, edindiği bilgileri vali yardımcısı ile paylaşırlar. Bu arada Vali de projeyi benimser ve özel idare müdürlüğü bütçesinden ödenek ayrılır. İlk etapta 7-8 kişiye verilir keçiler. Rıfat öğretmen de uygulayıcı olarak katılmak için projeye katılır.
ŞİMDİ EMEKLİLER KÖYE DÖNÜYOR
Köyde bir ışık yakmıştır Rıfat öğretmen. Bunu fırsat bilip köye dönenlerin sayısı artar. Albayarak bunlardan biri. Emekli olduktan sonra il merkezinde dolmuş şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan Albayrak, küçüklükten tanıdığı Rıfat ağabeyinin köye döndüğünü duyar. “Hayalimde hep köye geri dönmek vardı. Ama bir türlü göze alamıyordum. Rıfat abimin köye dönüşü bize bir şeyleri hatırlattı. Özümüzü, baba ocağımızı ne kadar boşladığımızı hatırladım.” diye anlatıyor köye dönüş nedenini. Saanen keçisi projesini fırsat bilerek yıkılmak üzere olan evini yaptıran Akbayrak, eşi Behiye Hanım ile birlikte köyde yaşamaya başlar.
Şimdi daha sağlıklı olduklarını belirten Akbayrak, “şehir merkezinde sıkıntıdan akşamları ya kahveye gidiyordum ya da televizyona takılıp kalıyorduk. Şimdi boş vaktimiz yok. Ben keçilerimiz ile uğraşıyorum. Eşim de peynirleri yapıyor. Biz burada Rıfat Hoca’mın sayesinde köyde bir şeylerin yapılabileceğini göstermek istiyoruz.”
Emekli idealist bir öğretmenimizin öncülüğünde nelerin yapılacağı alıntı yapılarak özetlenmiştir.
Köylerimizin kapısı birikimini, imkânlarını paylaşacak, farkındalık yaratacak önder insanlara her zaman açıktır.
Devletimizbirikimini paylaşacakbir ışık yakacak insanlarımızın köylerimize taşınması için, köylerin talepleri doğrultusunda Emeklilere TOKİ vasıtasıyla konut yaparak bu süreci hızlandırabilir.