Amasya İtimat

KOCA MÜDÜR (1) ilk Mülki Amirimiz ve Belediye Başkanı: Tokatlı Hasan-

Hiç de ummadığım bir yerden geldi soru bu sefer. Üzerinde gayret gösterdiğim Malikane – Divani Sistemi’ne “şöyle köşede kıyıda sessiz sedasız otur sen” dedim ve başka bir konunun sarmalı içinde buldum kendimi. Öyle zamanlar öyle insanlar öyle hayatlar öyle serüvenler yaşanmış gelip geçmiştir ki insan kendini alıkoyamaz, olayın cezbesine kapılır ve sürüklenir. Bu da öyle oldu.
“Yıl 1917. Yer Japon Denizi sınırındaki Rus şehri Vladivostok. Birinci Cihan Harbi sırasında bu kentteki esir kampında bulunan Tokatlı Hasan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne (Türk Kızılay Cemiyeti) bir mektup yazıyor. Memleketteki ailesinden haber almak istiyor. Anadolu’daki ailesinin durumunu merak ediyor.”
“Tokatlı Hasan Doğu Cephesi’nde 1916 yılında Ruslara esir düşen askerlerimizden biri. Sibirya üzerinden çileli, zorlu ve maceralı yolculukla bu kente, ta doğudaki Vladivostok’a gönderilmiş.
1920 yılında Japonlar bu kenti işgal edince Hasan ve onunla aynı vaziyette olan aynı kaderi paylaşan bin Türk askerine vatana dönme umudu beliriyor.” (O. Özyurt: Sabah)
Malum olduğu üzere Osmanlı’nın Japonya’ya gönderdiği Ertuğrul Fırkateyni’nden dolayı iki devlet arasında bu vesileyle bir dostluk hasıl olmuştu. Bu dostluk sayesinde Türk esirler, 1921 yılında maliyetini Osmanlı Devleti’nin karşılayacağı Japon bir komutanın emrindeki Heymeymoro adlı gemiyle vatana dönmek üzere yola çıkıyorlar.
Gemi Midilli açıklarına geldiğinde Yunan kuvvetlerince ablukaya alınıp Pire Limanı’na sevkediliyor. Yunanlılar Türk esirleri alıkoymak istiyorlar fakat Japon komutan böyle bir talebi asla kabul etmiyor. Anlaşmak ve uzlaşmak için görüşmeler yapıyorlar neticeye varamıyorlar. Gemi bu defa Sardunya adasına gitmek için limandan ayrılıyor. Ancak ne çare ki esirlerin Sardunya Adası’na girişine izin verilmiyor. Gemi rotasını susuz ıssız yılanlık çıyanlık bir ada olan Asinara Adası’na çeviriyor. Türk esirler bu adada günlerce aylarca aç susuz sürgünde kalıyorlar ve ne yazık ki zayiat da veriyorlar. Nihayet Hilal-i Ahmer Cemiyeti devreye girerek Ümit Vapuru’yla bir buçuk yılın ardından 25 Haziran 1922’de esirleri Türkiye’ye getiriyor.
Osmanlı Devleti’ni kasıp kavuran, kahpe rüzgarın eline düşürüp savuran “savaşların yok sayılan kahramanlarıydılar onlar!” Onların hikayeleri hiç bilinmedi, bilinemedi. Bilinse de yazılmadı yazılamadı. Oysa o yiğit insanlar bilinmeli ve yazılmalıydı.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi boyunca binlerce Türk askeri esir düştü. Sayıları 300 bin veya daha fazla daha fazladır. Türk esirler Sibirya, Akdeniz Adaları, Hindistan ve çevresine gönderildiler. Vatan sathından uzaklaştırıldılar.
Hasan AYKAN memleketi Erbaa’ya 12 yıl sonra Subay ünvanıyla ve üç yabancı dil öğrenmiş olarak Haziran 1922’de dönebildi. Çileli elemli acılı ve maceralı tamı tamına koskoca 12 yıl!
Dile kolay!
(Türk Kızılayı Arşivi)
(T. Örses: NTV Tarih Dergisi)
Oğlu Dr. Cevdet Aykan 1970’li yıllarda bakanlıklarda bulundu. Bidevi’de bilvesile düzenlenen şenliklere Bakan olduğu yıllarda babası Hasan Aykan’la birlikte iştirak etti.
-Trablusgarp Cephesi
-Balkan Savaşları
-Birinci Dünya Savaşı’nda Sarıkamış ve Doğu
Cephesi olmak üzere senelerce savaşmış cepheden cepheye koşmuş esir olmuş esaretten kurtulup memlekete dönmüş memlekette büyük hizmetler ve işler başarmış bölgede özellikle Tekke’de yerli, rum ve ermeni eşkiya ile mücadele etmiş ve eşkiyayı defetmiş Erbaa’nın bugünkü yerini belirlemede önemli sorumluluk üstlenmiş Taşova ilçesini kurmuş ve yönetmiş olan Hasan Aykan;
“Vladivostok’tan mektup yazan Tokatlı Hasan, acaba -Koca Müdür- Hasan Aykan olabilir mi?”
Kirteştim madem ki…
“Koca Müdür” Hasan Aykan’ın hayatını anlatmaya ikinci bir yazıyla devam edeceğim.
İnşallah!
Enver S E Y H A N
27 Nisan 2021

Yorum Ekle