KARDELEN OLMAK… (1)
Osman BAŞ
Havalar yavaş yavaş ısınıyor. Şehrin caddeleri, sokakları ve dahi kaldırımlarında
buzlar eriyor, aralıklarla yağan yağmur sıcaklığı mevsim normallerine teslim ediyor.
Gece ve gündüzlerdeki eksi soğuklar yerini gülümseyen, ılık serinliğe bırakıyor.
Balkonun bir köşesine kuşların rahatlıkla ulaşabilecekleri, uygun bir kab içinde
yiyecekler koyuyoruz. Sabahtan başlayan kuş sesleri aralıklarla gün boyu bizi mutlu ediyor.
Konya yolundaki araçların rutin sesleri artık gündelik hayatımızın bir parçası oldu.
Telefon görüşmelerimde ve televizyon ses ayarlarında yüksek orantılı değiştiğim söyleniyor.
Ana yol üzerinde oturuyor olmanın bıraktığı izler. Tedbir almamızı öneriyor dostlar.
Karşı yamaçlardaki orman aralıklarla beni köyüme götürüyor. Kardelen kokulu
bahara uzanıyorum aralıklarla. İçinde barındırdığı hayvanları canlı yayında izliyorum. Sesleri
sanki aileden çocukluğum kadar tanıdık, köyüm kadar bizden olan canlılar. Köy günlerinin
artıları ve eksileri hayatımızın içerisinde hatırladığımız ve unutulmazlarımız için de olan
yaşadıklarımızdır.
Kuşlar gibi uçmak, uçak ve helikopter ihtiyacını sıfıra indirmek demekse ne kadar
güzel olurdu.
Keşke insanlara kendi tenleriyle uçma emri verilseydi. İstediğimiz an gökyüzüne çıkar
istediğimizce uçar ya da suya dalar yüzerdik. Bu imkânlar günümüzde lüks de değildir.
İnsanın kendi dünyasında kısa hayatının istek ve arzuları insan gibi yaşamanın
ötesinde mutlu ve huzuru olmazsa olmazlarındandır.
Mutluluğu ve huzuru yakalamayan insanın vay haline, vay ki vay…
Dünyalık bilinmesi gerekenlerin içinden ne kadar az şey bilir, ne kadar az şeyle iştigal
eder, yorumlar, konuşur, yazarsanız bir okadar sağlıklı yaşarsınız denilmektedir.
Çoklarla uğraşmak, yaşamak, mutsuzluğun merkezi diyenlere önemli oranda
katılıyorum. Lakin kendi hayatımda ise katıldıklarımı uygulayamıyorum.
Hani ne kadar bilirsek bilelim, bildiklerimizi paylaştıklarımızın anladıkları kadar
aktarıyoruz. Öyleyse hizmet anlamı taşıyor, görev aşkıyla, ibadet şuuruyla faydalı olduğuna
inandıklarımızı aktarmak mecburiyetindeyiz.
Zayıf düşmek, kilo vermek, hasta olmak, başarısız olmaya alt yapı hazırlamaz. Başarı
inanmakla birlikte hareket ettiği sürece her yeni günün bir anlamı ve önemi de birlikte hayatın
bir parçası olacaktır.
Önemliler ile önemsizlerin bir araya gelip sohbet ettiklerini varsayarsak, sonucun
olumsuz olacağı düşüncesi bizi istemediğimiz noktaya ulaştıracaktır.
Yenilmeyeceğim, başaracağım, göreceksiniz ideali ile planlı ve programlı çalışmalar
başarıya götürecektir. Yenilme ve yenmek varsayımını bilen ve hazırlıklarını ona göre
tamamladıktan sonra işe başlayanlar, başarılı olacaklardır.
Her iki sonuçtan da önemli bilgilere ulaşacak, tahlil yapacak, bütün yaşadıklarını ve
gözlemlerini gözden geçirecek, sonraki çalışmalar ve hamleler için son hazırlıklarını
tamamlayacaklardır.
Çocukluğumdan itibaren merak ettiğim horozların ötüş ve ötüş vakitleridir. İmsak
vaktiyle başlayan ötüşlerin güneş doğumuna kadar hatta daha ilerisine vaktinde de devam
ettiği görülür.
Vaktin karıştığı anlar mı, horozların bilgisizliğimidir vakitli vakitsiz ötüşler biliyorum.
Karışımlar hoş görü ile karşılandığında horozların güzel seslerinin kulağa ne kadar hoş
geldiği de görülecektir.
Merakımın ötesinde bu seslerden hiç rahatsız olmadığımdır.
Hoş görü ve huzur, bilgi ve muhabbet, sevgi ve sohbet, her yaş grubu insanda
mutluluğu da beraberinde getirecektir.
Osman BAŞ.