Emeksiz şöhretlerin kol gezdiği ülkemizde, gönül dünyamızı aydınlatan, sonra da sessizce çekilip giden sanatçılarımızdan Cinuçen Tanrıkorur ağır hastalığının son demlerinde kendisine refakat eden İsmail Kara’ya gecenin geç saatlerinde, hüzünlü bir sesle: “İsmailciğim, ben dua edeyim, sen de âmin de” diyerek ellerini yüce mevlasına açar, “Ya Rabbi! Bana sıhhat ver, beni ayağa kaldır, biraz daha çalışayım… Şu sahipsiz ve kimsesiz, garip memleketim için biraz daha çalışayım… Yeter diyorsan sen bilirsin ya Rabbi…”
Hem icracı,hem udi ve kültür adamı Cinuçen Tanrıkorur’u rahmetle anarken sanat ve kültür dünyamızın yaşayan çınarları aklımıza geliyor.Onları unutmadığımızı söylemek ne kadar yeterli olur.Millet olarak vefa hasletimizden dem vurur dururuz.Bu özelliğimizi ne kadar koruyabiliyoruz?…
Sanatçıları,şairleri ölüm tarihlerinde anmak,mezarlarında ziyaret güzel de hayatta iken kıymetlerini takdir ve iltifat daha iyi olmaz mı?…
Ülkemizde yaşanan gündem yığılmaları ve de “sanatçı” adı altında yalancı şöhretlerin magazin serüvenleri, paparazzi rezillikleri yüzünden gerçek sanatkarlarımız yazılı ve görsel medyada hak ettikleri yeri alamıyorlar.
Ancak her kurum veya kişi kültürümüze, tarihimize, musikimize hizmeti dokunan şahsiyetleri bir şekilde mutlu edebilir. Bu mutlu ediş onlara hayatta iken gereken ilgi ve takdiri esirgememekten geçer.
Televizyonlarımız bu değerlerimizi gençlerimize tanıtmak kültür çınarlarımızı kamuoyuna duyurmak gibi bir görevi ihmalde vebal altındadırlar.
Sevgili Vedat Gençtürk hemşehrimiz kelimenin tam manasıyla “Hezarfendir” bin hünerlidir…
Bir çok sanat dalını en iyi en üstün ve en güzel şekilde icra etmiş bir Amasyalı ve Amasya sevdalısıdır. Halen İstanbul Üniversitesi Türk Musikisi icra heyetinde sanatçı öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır. Gerek eşlikçi, gerekse solist olarak Almanya, Yugoslavya, Mısır ve İtalya da vermiş oldukları konserlerle ayrıca üyesi olduğu tasavvuf topluluğu ile Finlandiya ve Hollanda da sema törenlerinde udu ile eşlik ederek Türk Musikimizin yabancılara tanıtılmasına öncülük etmiş,1978 yılında da Neyzen Kutsi Ergüner’in teşviki ile Unesco adına, yalnız ud ile “Türk Ud Sanatı” isimli bir uzunçalar çalışması gerçekleştirmiştir.
Gençtürk’ün güzel sanatların müzik dışındaki diğer dallarına da yönelen yoğun ilgisi Amasya’daki çocukluk yıllarında biçimlenmeye başlamış, Osmanlı çağlarının başlıca kültür ve sanat merkezlerinden biri olan Amasya’nın özellikle “Türk Hat Sanatı” vadisinde yetiştirdiği hattatların hafızasında silinmez izler bırakan sanatçının “Sedefkârlık” alanında çalışmasının başlıca nedeni olmuştur.
Sevgili Vedat ayrıca iyi bir eski zaman tarayıcısıdır. Eski el yazması Osmanlı eserleri, el yazması Kuran-ı Kerim’ler, eski kilimler kısaca bir mazi biriktiricisidir sevgili dostum. Bu yönüyle de uzmanı olduğu antika obje alanında müzayedeler öncesi ekspertiz kurullarında danışman olarak da yer almaktadır.
İstanbul’daki evi bir sergi müzesidir sevgili Vedat’ın… Evde sedef kakmalar, tespih koleksiyonları, Türk musikisi enstrümanlarının sergilendiği musiki odaları vardır.
Ve tabi ki udun ustasıdır Vedat Gençtürk…
Uddan çıkan ilk sesleri masum bir dinleyiş ve anlayışla Vedat kardeşimin mızrap ve parmaklarından tanımıştık. Derin ve tatlı çalışı, bir name çağıltısı halinde üstat elinden dinlemek ne keyifli şey musikiyi sevenler için…
İşte sevgili Vedat Gençtürk, sanatın ve sanatkârlığın sırrına ermiş bir üstat udimizdir. Musikimizden aldığı feyiz ve ilhamları ruh potasında eriterek en güzel taksimler halinde içimize işletmiş gönül sesimizi titreten sanatçılarımızdandır. Bu satırları da kendisinin göndermiş olduğu ve udu ile eşlik ettiği “Osmanlının Sesleri” CD kitaplardan Hacı Arif Bey, Dede Efendi, Itri, Üçüncü Selim’in CD’lerinden yayılan eski musikimizi dinleyerek yazıyorum.
Sevgili Vedat’la üniversite yıllarımızda İstanbul’da güzel hatıralarımız oldu. Rahmetli Neyzen Aka Gündüz Kutbay’ın evini taşırken yardımda bulunduğumuz o gün ney kamışlarıyla dolu odasında dinlediğim ney taksimini ve neyle ilgili anlattıkları hala kulaklarımdadır. Büyük üstat “Ney kutsal bir müzik aletidir ve besmelesiz üflenmez” demişti. Aka ağabeyin hediye ettiği neyi değerli bir hatıra olarak saklıyorum.
Sevgili Vedat Gençtürk sazın hasını bildiği kadar, sözün güzelini, mizahını da bilen bir sohbet ve gönül adamıdır. Doğduğu şehirden kopmayan Vedat Gençtürk vefalıdır, mekânına ve hatıralarına bağlı olduğu şehzadeler şehri Amasya’ya sık sık gelir dost ve arkadaşlarını arar ve ziyaret eder.
Yaşayan değerlerini unutan ve umursamayan toplumlar noksandır. Biz bu noksanlığı giderelim istedik. Elbette müziğe adanmış bir ömrü birkaç sayfa içinde ifade etmek kolay değil…
Sevgili Vedat kardeşime sağlıklı ve bereketli bir ömür dileğiyle…