Amasya İtimat

GÖRÜLMEYENE İNANMAK

Ünlü yazar Victor Hugo’nun ölüm döşeğinde ”Allah a inanıyorum, peygamberlere inanıyorum, cennet cehenneme inanıyorum, yalnız başucuma din adamlarını getirmeyin” dediği söylenir.


Doğru mudur bilinmez?


Sanıyorum inandığı değerlerle din adamlarının anlattığı din örtüşmüyordu.


Roman kahramanlarının isimlerini ve hikayenin geçtiği yer isimlerini değiştirirseniz, bizim toplumuz ve inanç değerlerimizin amaçladığı ahlaklı çalışkan insanların hikayesi gibidir… 


Dinler tarihine bakarsanız insanların edindikleri tanrılar kendilerinden güçlüdür. Tanrılar bazen gözle görülür elle dokunulabilir, bazı tanrılar gözle görülmez ve elle dokunulamazdırlar.


Victor Hugo’nun tanrısı gözle görülmez elle tutulmaz olandır.


Bizim inancımızın başlangıcı ve merkezinde görülmeyene inanma yok mudur?


Tanrıya inanma eyleminde özne insandır. Siz inanırsanız tanrının varlığı ve istekleri anlamlıdır. Tanrı insan dışında ki canlılardan kendisine iman etmesi emirlerine uyulması hususunda ısrarcı olmamıştır.


Benim inancım gayb (görünmeyen, aletle elle dokunulamayan) olan yaratıcıya inanmakla başlar. Ezelde akıllıca tasarlayıp evreni yaratan o güç insanı bilgiyle donatmış, yeryüzüne göndermeden önce (insan Adem)’in önünde melekleri secde ettirmiştir..


Meleklerin secde etmesinin nedeni Adem’in bilgi birikimidir, donanımıdır.


Bilgi insanın emrine verilmiştir, onun sınırlarını belirleyen insandır. Bilgi potansiyel enerji gibidir. Onu knitik (hareketli) enerji gibi hareketlendiren özgür iradeyle donatılan insandır. Bilginin kendi haline yararlı hale gelmesi imkânsızdır.


Halkı müslüman olan ülkelerin emperyalist olarak nitelediğimiz ya da bilim teknolijide ileri ülkeler karşısındaki acınacak halleri, önlerinde diz çökme; secdeyle eş değerde değil midir?


İnsanın yaradılış hikâyesinde yaratıcı kendi özelliklerini insanın ruhuna üfleyerek katmıştır.


Verilen bu güçle insan yaratıcının yeryüzündeki halifesi olmuştur.


Bütün bunlar görülmeyen yaratıcının tasarımları, kendi iradesi ve bilgisi dahilinde olmuştur.


Bilginin kaynağı evren, emeğiyle ortaya çıkaranda insandır. Evrende var olan ulaşılmış bilimsel veriler ve sonuçları Yaratıcının ilim sıfatının madde kullanılarak ortaya çıkarılmasıdır.


Evrenin ulaşabildiğimiz veya ulaşamadığımız özelliklerine araştırılıp, keşfedilip açığa çıkarılan yada çıkarılmayı bekleyen değerleri yaratan görmeden inandığımız yaratıcıdır.


Yaratıcının nitelikleri, özellikleri benim için önemli değildir. Aslolan yarattıklarının mükemmeliyetidir.


Bu mükemmelliği görmemiz yaratıcının gücünü ve varlığını inceleme isteğimizi anlamsızlaştırmıştır.


Ellerimle dokunup gözlerimle gördüğüm tanrının önünde secde etmek, ona dua edip bir şeyler istemek benim için onur kırıcı olurdu herhalde.


Görmediğim yaratıcının evrendeki her şeyi insanın hizmetine sunmuştur. İnsanın yabancılık çekmediği aradığı her şeyi bulduğu, taşın toprağın içinden seçip aldığı ve demir madenini saca, pike, çubuk demire dönüştürdüğü çeliği üretip günlük yaşamında kullandığı araç gereçleri üretmesi bilginin emeğinin ürünü değil midir?


Demir madeni minerallerinin kendi başına demir, çelik olması sonrada arabaya dönüşmesi mümkün müdür. 


Yaratıcı evreni bile insan merkezli yaratmıştır. Evrenin efendisi insan yaratıcının tüm özelliklerini taşır.


İnsan kendi aklı çapında yaratıcıdır.


Bu güç ona verilmiştir.


İnsanların bireysel ve toplu yaşamlarındaki olumsuzluklar genele sirayet ettiğinde yaratıcı peygamberler göndermiştir.


İçinde yaşadığı toplumları iyi tanıyan peygamberler sorunların giderilmesine yönelik sosyal içerikli çözüm yollarını ya kendi aklıyla var olan ve yaşayan gelenek ve adetlere göre çözmüşler, veya kendilerine gönderilen yaşanan sorunun mahiyetine uygun Yaratıcının öğretileriyle çözmüşlerdir.


Yaratıcının öğretilerinin gönderilme nedeni insan ve topluluklarıdır.Bu sosyolojik bir gerçekliktir.


Müslüman bilimsel gerçeklere sırtının dönemez, ispatlanmamış teorilere göre de yaşayamaz.


İnsan emeği kâinatın potansil olarak kendi özünde sakladığı verileri ortaya çıkarıp formüle ettiğinde bilimsel değerler kullanıma hazırdır.


İnsan yaratıcının evrende varlığın yapısı üzerinde yapılan analiz çalışmalarının öznesidir.


Var olanın analizini ve sonrasında sentezi de akıl, fikir sahibi özgür iradeli insan yapabilir.


Metafizik kavramlar hakkında elinde bilimsel veriler olmamasına rağmen öngörülerde bulunur.


Yaratıcının varlığını kainata bakarak kavrar..


Metafizik kavramlar bilimsel kurallarla analiz edilemezler.Onun nitelikleriyle ilgili bilgileri sınırlıdır


Analizi yapılamayan hiç bir olgununda sentezi yapılıp sonuçları formüle edilemez.


Metafizik kavramlara inanırsınız ya da inanmazsınız. İnanırsanız detaylarına takılı kalınmamalıdır. İnanmazsanız zaten sorun yoktur.


O zaman ateistsinizdir.


Ateistler var olan yaratıcıyı ve onun öğretilerini in kâr etmezler.


Olmayanın inkârı olmaz, olmayan zaten yoktur, yaklaşımı ateistlerin temel yaklaşımıdır.


Tek tanrılı ilâhî dinlerde metafizik kavramlar, mekânlar vardır.


Metafizik özellikli İnanç değerlerini bilimsel verilerle izah etmeye yeni özelliklerle tasvir ve tarif etmeye takılı kalınmamalıdır. Örneğin 4 kişinin oynadığı iskambil oyununda kazanmak için oynayanlara verilen 14 kartın uyumlu gelip gelmemesi şans olarak nitelenir, peki şansın bilimsel tarifi var mıdır? Yoktur. Şans metafizik olgudur.


Cennet ve cehennemin varlığı metafiziğin kapsamı içindedir. İnanan insan için oraların varlığı oto kontroldür, cezalandırma ve ödüllendirilme inanan için kazanımdır. İnanma güçlüğü yaşayan içinse, ya varsa olasılığı her zaman seçenek olmalıdır.


Dindar insanlar bilime karşıymış gibi tanınmışlardır. Bu olumsuz anlayışın oluşmasında dindarların da suçu vardır.


Dindar aydınların ”DİNİ DÜŞÜNCENİN YENİDEN KURULMASI”yla ilgili  çalışmaları başlatmalarının zamanı gelmiştir..


İnsanlar, dini öğretilerin bilimsel sonuçlarla çelişip çelişmediği, ispatlanmamış teori ve nazariyeleri nihai sonuçmuş gibi sunulmasına  inanmada sorunlar yaşamaktadırlar..


”Bilgi Müslüman’ın kaybedilmiş hazinesidir,nerede bulursa almalıdır” sözü Müslümanlara ışık olmalıdır.


İnsanları rengine, ırkına, inancına cinsiyetine bakmazsızın kendisine yeryüzünde halife seçen ve kendi özelliklerinden insanlara veren Yaratıcı en güzel tanrı olsa gerek.


Onu görmekten onun varlığını hissetmek insana aidiyet duygusuyla sorumluluk yüklemiştir.


Onun varlığıyla ilgili şüphesi olanlara” ya varsa” sorusunu kendilerine sormaları dileğimdir.

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.