Amasya İtimat

DÜNDAR IN FİLMİ

Can Dündar’ın ”Mustafa” isimli, filmi sinemalarda gösterilmeye başlamış.  Ben henüz filmi göremedim. Tartışmalı filmin konusu, Mustafa Kemal ”Atatürk’,’ Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun yaşam hikayesi.


 


 Bilindiği gibi özünde adı ”Mustafa”dır. Kemal ve Atatürk isimleri sonradan verilen  unvanlarıdır.  Kemal’i öğretmeni, Atatürk’ü ise T.B.M.M vermiştir.


 


 Can Dündar’ın basına yansıyan ”adeta linç ediliyorum” ifadeleri  benim gibi düşünenleri hiç de şaşırtmadı. Halkımız  aydın ve  düşünürlerin nasıl linç edilip, mevcut yasalarla  cezalandırıldıklarını  yakın yaşamımızda  görmüştür. Kadir Mısırlıoğlu, Nurettin Şirin, Mustafa Müftüoğlu ve  Dr. Rıza Nur cezalandırılanlardan bazılarıdır.


 


 Öyle anlaşılıyor ki Can Dündar’ı linç edenler Atatürk’ü rozet ve  heykellerin sınırlarına hapsedip, onu  simgeye dönüştürenlerdir. Olduğunun  dışında tabulaştırıp efsaneleştirdikleri Atatürk imajının yıkılmasından  korkanların olduğu, kanısındayım.


 


Doç. Dr. Fikret Başkaya ”Paradikmanın İflası” isimli eserinde; ”Efsaneleri, saltanatı ve dokunulmazlıkları yıktıklarını söyleyenlerin  cumhuriyet döneminde yeni saltanat sahipleri, dokunulmazlar ve  efsaneler ürettiklerini” yazmaktadır.  Mustafa Kemal’i bizden biri olmaktan çıkarıp milletin en yücesi olarak tanımlayanlar onu tabulaştırmış adeta dokunulmaz, hakkında konuşulmaz  kılıp, her söylediğini ve yaptığını dogma haline getirmişlerdir.


 


  Devletin Mustafa Kemal tanımlaması ve sunduğu imajına halk  kuşkuyla bakmış üretilen efsanelere ihtiyatla yaklaşmıştır… Resmi tarihin ideoloji temelli  Atatürk tanımlamasını irdeleyen ya da aksine görüş beyan edenler takibata uğrayıp zaman zaman  cezalandırılmıştır.


 


 Doç. Dr. Fikret Başkaya yukarıda adı geçen eserinden dolayı yargılanıp 20 ay hapis cezası ile cezalandırılmış, adı geçen eseri toplatılıp yasaklanmıştır..


 


 Can Dündar’ın çektiği bu belgesel iyidir, kötüdür, doğrudur,  yanlıştır tartışılır.. Asıl önemli olan Mustafa Kemal’i efsaneleştirip  tabulaştıranların filme  yaklaşımlarındaki kriterleridir..


 


 Kaldı ki onlar değil midir, efsaneleştirdikleri Atatürk’ü ve düşüncelerini, 80 milyonluk  Türkiye’de  üye sayısı ancak 10 binleri bulan Atatürkçü Düşünce  Derneğiyle sınırlayıp hapsedenler. Onlar oligarşik bir grup oluşturmuşlardır… Bu  grubun içinde C.H.P’liler ve1989 yılında Sovyetlerin dağılmasından  sonra ideolojilerini terk eden klasik tabirle, eski solcular ekseri çoğunluktadır.


 


 ”Türkiye cumhuriyeti benim en büyük eserimdir” diyen  Atatürk’ün düşüncelerinin yayılması ve ebedileştirmesi için derneğe,  vakfa ihtiyacı olmaması gerekmez mi sorusu akıllara gelmektedir.


 


 Sosyal ve siyasal yaşamımızı belirleyen bir çok ilkeler onun görüş ve  düşünceleridir…


 


Atatürk Türkiye’yi laikleştirmiştir.1960 yılından sonra düşüncelerini ideoloji haline getirenler Atatürk’ü tanrısallaştırarak kutsallaştırmışlardır.


 


  Halkımızın efsanelere, kutsallaştırılmış, tabulaştırılmış  ideolojilere, şeyhlere, siyasi liderlere ihtiyacı yoktur. Onların çizdiği  Mustafa Kemal portresi halkın  görmek istediğinden farklıdır. Halkın  Atatürk’ü dernek duvarlarının kapsayamayacağı kadar büyüktür.


 


  Atatürk ölümünden sonra kutsallaştırılmış yeni efsaneler ve  yakıştırmalarla adeta insan üstü bir varlık gibi tabulaştırılıp, dokunulmaz kılınmış, halkın içinden çıkarılıp alınmıştır. statükocuların Atatürk’ü anlamaları ve anlatmalarındaki yöntem ”şeyh  uçmaz müritleri uçurur” ifadesiyle ne kadarda örtüşmektedir.


 


 Öyle sanıyorum ki, Can Dündar az da olsa Atatürk’ün çıkarıldığı  gökyüzündeki makamından halkın içine indirdiği için linç ediliyor.


 


 Can Dündar ”bu benim Atatürk’üm” diyerek bilinen resmi anlayışın  dışında yeni bir Atatürk Portresi’ni Türkiye vitrinine  yerleştirmiştir. Saygı duyulmalıdır.


 


 Olur ki; Can Dündar’ın bu belgesel niteliğindeki yapıtı, tabuların  yıkılışına ivme kazandırır.


 


 Unutulmamalıdır ki halkların geleceğine yön veren dünyaya mal olmuş  liderlerle ilgili filmler yapılıp, farklı bakış açılarını içeren  kitaplar yazılmıştır. Atatürk’ün özel yaşamıyla ilgi bilinmeyenlerin gün  ışığına çıkarılmasının sakıncası niye olsun.


 


  Gelin Atatürk’ün ”Biz doktrinci değiliz, doktrinci olursak  donarız” veciz sözünü onun tanınması ve tanıtılmasında, yolumuzu  aydınlatan ilkesel bir ışık olarak kabul edilmelidir..


 


 Onun ilke ve inkılaplarını doktriner anlayışla ideoloji haline getirmeyelim.


 


 İdeolojilerin hakim olduğu  rejimlerin totaliter ve baskıcı yönetimler  olduğu gerçeği ne kadar doğruysa o oranda da hak ve özgürlüklerin  kısıtlandığı gerçektir.


TABULARIN YIKILDIĞI, İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN DEVLET ELİYLE  SUNULDUĞU  SOSYAL HUKUK DEVLETİNDE YAŞAMAK  herkesin özlemidir.


 


 Sosyal yaşantımızda Atatürk olsun. O, Dünyanın ve Türkiye’nin gerçeğidir.Atatürk’ü sevmek, saygı duymak herkesin göreviyse, yaptıkları ve yapamadıklarını konuşmak da herkesin hakkı olmalıdır.


 

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.