Cahit Külebi’nin bir şiirini hatırlıyorum:
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm.
Yine Külebi’nin dediği gibi:
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak…
Artık kamyonlar kavun değil Dörtyol köyünün o hüdanabit(kendiliğinden biten) ağaçlarını taşıyorlar. Şehirleri birbirine benzettiniz bir elden çıkmış gibi betonlaştırdınız. Bütün binaları birbirinin aynısı yaptığınız yetmezmiş gibi şimdi yol kenarlarında ki güzellikleri de yok ediyorsunuz. Ne işi var bu güzelim milli park olacak bir yerde dozerin kepçenin. Sizin göreviniz ağaçları doğramak değil budamak olmalı.
Bırakın yabani kalsın. Sahipsiz kırlar gibi hayıtlar, dikenler, çimenler büyüsün. Otların kurusuyla yeşili birbirine karışsın. Çürüyen çürüsün yeşeren yeşersin. Kavak ağaçları, adını bilmediğimiz iç içe birbirine dal budak salmış bir sürü yeşerti, yeşil çayır, Karataş, toprak ve kop koyu gölgeler yerinde kalsın. Gölgesinde koyunlar dinlensin. Kuşlar ağaçlarda tünesin, Sabahın seherinde çınlatsınlar koruyu. Börtü böcek yaşasın toprağın sinesinde.
Toprağın müziğini susturdunuz. Yaban otlarını kuruttunuz. Kuşları kaçırdınız. Otuyla çöpüyle bütün yabaniliğin içinde Allah’ın yarattığı sahipsiz köpeklerin, kertenkelelerin, solucanların, yılanın, kaplumbağanın hayat hakkını aldınız. Karayolu güzergâhında giden gelenlerin gözlerini ve ruhlarını dinlendirdiği bir güzelliği yok edip kıraç araziye çevirdiniz Dörtyol köyümüzün o cennet merasını.
Şimdi betonlaştırdığınız yeni yerleşim yerlerine Rumeli kavağı, Çınar altı, Söğütlü çeşme, Fıstık ağacı, Cevizli, Acıbadem gibi içinde ağacın kök saldığı bir ad koyabiliyor musunuz? Koyamazsınız çünkü eskilerde en büyük zenginliğimiz çocukluğumuzda bütün günümüzü tırmanmak için harcadığımız o güzelim ağaçları yok ettik.
Fransa Başbakanının 1914’te söylemiş olduğu ünlü bir cümle vardır. “savaş generallere bırakılmayacak kadar önemlidir.” Bu cümle daha sonra politikacılar üzerine bir çeşitlemeyle “siyaset politikacılara bırakılmayacak kadar önemli” ye çevrilirken günümüzde çevre planlamalarından memnuniyetsizliği ifade adına “şehircilik politikacılara bırakılmayacak kadar önemli” denilerek vatandaşın yaşadığı kente, çevreye tüm yönetsel süreçlere katılma zorunluluğunu, yaşadığı şehri önemsemesini sahip çıkmasını ikaz ediyor.
Devrimizin çıkar ilişkilerini gözeterek palazlanan insanların devri olduğunu görenlerdeniz. Dertlenmemiz insanlık adına, çocuklarımızın geleceği adına kaygılanmanın neticesidir. Yaşadığı yörenin kalbini duymak isteyen bir duyuş ve duruşa sahip biri olarak, herkesin mutlaka bir yere ait olmak durumunda kaldığı bir dönemde herhangi bir kampa mensup olmadan toplumsal olanla politik olanı karıştırmadan eli kalem tutan herkesin yaşadığı çevreye mahalle, sokak, çarşı, dereler ve ormanlarına sahip çıkıp doğanın sermayenin değerlendirme alanı olarak değil, var olma alanımız, yaşam alanımız olarak görülmesi yolunda çaba sarf etmesini istiyor.
Bir yazarımızın doğa konusundaki hassasiyetini ifade eden cümlelerin altına da imzamızı atarak;
“Belki de bir tür komedi bu, tek tek oylar kimilerini iktidara getirdiğinde adı “Milli irade” aynı oylar bir ağacın kesilmesini, bir tepenin haritadan silinmesini, su kaynaklarının ellerinden alınmasını, derelerin kurutulmasını istemediğinde “ Terörist eylem”…
Demokrasilerde, iktidara gelenler kendilerini “Savaş galibi” doğayı da “Ganimet” sayamazlar.”
Görünen o ki toplum olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir arkadaşından naklettiği şu sözlerin hakkını her zamankinden çok verir gibiyiz.
“ Bilir misin ki, bir şehrin sahibi değiliz. Sadece içinde oturuyoruz. Devletin veya belediyenin bir misafiri gibi. Ve başından beri bu böyle.”
Evet, aynen öyle… Nasıl üzülmeyelim. Dörtyol köyümüzün o güzelim cennet gibi koru mu dersiniz, mera mı dersiniz alanını bozkıra çevirmenin mazeretini biz doğa severlere ekonomik getirileri öne sürerek açıklamanız bizleri ikna edemez çünkü bizler doğaya baktığımızda doların değil doğanın yeşilini görüyoruz ayrıca o yeşillikten özgürlük ve demokrasi tarifi yapıldığını da ;
Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine…
Okuyucularımızın kurban bayramını kutluyorum.