DEDİ-KODU SİYASETİ
Ömer CELEP
“Aşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl u kaal imiş ancak.”
(Alemde “dünyada” her ne varsa “hepsinin özü” aşk imiş. “ilim” dedikleri ise “sadece” bir kıyl u kaal” dedi-kodu.)
Milletimiz sanırız Fuzûlî’nin bu beytini çok iyi anlamış ve özümsemiş olmalı ki, siyasetin, ilmin, sanatın ve her türlü kolaycılığın adını onu iyi yapmak olarak algılamış.
Dün bir sohbet ortamına sonradan dahil olan bir “âdem” (âdem kelime anlamı itibariyle “varlık” adem” ise yokluk anlamına gelir.) sohbetin ortasına balıklama dalarak;
-Duydunuz mu? Cumhurbaşkanı dün BM toplantısında IŞİD e “terör örgütü” dedi. IŞİD in bir terör örgütü olduğunu ona birileri söyletti.
Şeklinde bir çıkış yaptı. Belki de doğrudur onu bilemiyoruz ama bize göre Sayın Cumhurbaşkanı öyle kuru gürültülere pabuç bırakacak birisi değil. Varsayalım öyle.
Bu vatandaşımız bu tür yaklaşımıyla sanırız siyaset yaptığını zannediyor. Olabilir de herkesin bir siyasi propaganda yöntemi vardır ona da sözümüz yok!
Sözümüz işin “kıyl u kaal” (dedi-kodu) noktasına dönüşmüş olmasına. İstiyoruz ya da bekliyoruz ki artık iktidarın da iktidar çabası içinde olanların da tartışma noktası sorunların dillendirilmesi yanında ona üretilen çözüm önerileridir.
Falan yerde “Başbakan şunu dedi”, “falan bakan şöyle dedi”, “filan milletvekili böyle dedi” şekildeki siyasi anlayışların artık modası geçti. Çözümü için yol gösteremediğiniz sorunların dillendirilmesine, “ded-koduya dönüştürülmesine artık bu millet rağbet etmiyor.
Bize göre dedi-kodu; işsizlerin işidir. İşi olmayan, proje üretemeyen düşünmeyi düşünemeyen insanlar konuşma istek ve ihtiyaçlarını “dedi-kodularla” gidermek zorundadırlar. Onların söylediklerinin karşılığı yoktur, kaale alınmaz.
Peki alemde her ne varsa özü neden aşk imiş? Bunun anlamı nedir? Bunu şairin maksadını maksuden izah edersek sanırız kitap çapında bir anlayış doğar. Biz sadece gazete sütunu gerçeği içinde izah edersek kısaca şunu söylememiz gerekir.
Söylenilen sözün içine sevgi katılacak. İçinde sevgi olmayan söz de, sanat da, ürün de yemek de manalı ve mayalı olmaz. Nesepsiz olur, iğdiş olur, pecmurde olur hükümsüz ve gerçeksiz olur.
Konuşmuş olmak için konuşmak insanı yüceltmez, tam tersine bazen bakarsınız ki, madara eder. Hani bir sözümüz var ya; “insanlar elbiseleri ile karşılanır, söyledikleri ile uğurlanır.”
İçi boş, hedefsiz, yüzeysel, sığ, anlamsız abur-cubur kelimelerden oluşan söz dizinleriyle güzel konuştuğunu, etkin konuştuğunu zanneden ukalâ natıklar esasında “hüner yaptık” zannederek ayıplarını ortaya çıkarırlar.
İçinde sevgi, olmayan ve yerinde kullanılmayan kelimeler doğru olsa bile çoğu zaman anlam kazanmaz.
Bütün dedi-koduların lafzı vardır manası ve mayası yoktur, öyleyse kabul noktasında karşılığı da yoktur.
Milletimizin bütün fertleri derin mana içeren sözcükler kullanmalı. İktidarı eleştirenler-savunanlar, muhalefeti eleştirenler-savunanlar içinde sevgi olmayan anlamsız laf ebeliğinden kaçınmalıdır. Siyasi anlayışımıza ters düşen birini ecnebi silahıyla vurmamalı.