CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Ömer CELEP
Türkiye 10 Ağustos’ da 12. Cumhurbaşkanı’nı seçecek. 12. Cumhurbaşkanının diğerlerinden farklı bir özelliği var. Tarihimizde ilk defa cumhurbaşkanımız doğrudan halk tarafından seçilecek ve bu nedenle yetkileri kullanmada daha özgür ve cesur olacak. Cumhurbaşkanı her ne kadar tarafsız olsa da bundan böyle partiler aday göstereceği için tam tarafsızlık söz konusu olamayacak. Teoride tarafsız olarak ifade edilse bile artık bir veya birden çok partinin desteğiyle aday olması onun tarafsızlığını en azından şaibeli hale getirecektir.
Gerçi bu güne kadar görev yapan bütün cumhurbaşkanlarının tarafsızlıkları şaibelidir ama bu defa iş daha netleşmiş olacak.
Seçilecek 12. Cumhurbaşkanlığı çok önemli olmalı ki ayrı dünya görüşünde olduklarını ifade eden siyasi partiler bile ortak hareket etme yolları aramaktalar.
İktidar partisinin adayının Recep Tayyip Erdoğan olduğu sanki netleşmiş gibi. Sadece sürecin biraz daha ilerlemesi bekleniyor.
Bizim dikkatimizi çeken bir nokta var. Muhalefet ortak aday konusunda arayış içine girmekle sanki sadece Erdoğan’ın engellenmesi çabası içine girdiklerini gösteriyor. Ortak bir aday aramakla cumhurbaşkanlığını kazanmaktan zaten vazgeçmişler de sadece Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engelleme peşindeymiş gibi bir izlenim veriyor. Tabi bu da bir yoldur. Saygılı olmak gerek. Fakat ortak aday arayışı, tek başına baş edemeyişin bir bakıma ilanıdır. Daha net bir ifadeyle, acziyettir.
Dikkatimizi çeken bir önemli şey daha var. Muhalefet hala yeni politika üretme hedefinde değil. Nasıl ve ne ile “mağlup ederim” kolaycılığı içinde. Erdoğan için “neden” ve “niçin”lerini bile anlayamadan “istemezük” mantığıyla sadece yıkım peşindeler.
Elbette herkesin, kendisinin bileceği iş… Verilen kararların sorumluluğu karara verenlere aittir.
Bir hesap yanlışlığını paylaşmak isteriz. Başbakanın oyu yüzde kırk dokuz. Geride yüzde elli bir var. Öyleyse ortak aday çıkarırsak yüzde elli bir ile kazanırız gibi ilkokul öğrencilerinin parmak hesabı sınırını aşamayan bu hesap tarzının doğruluğu tercih ve takdir meselesi. Ancak iki kere iki dört eder ama iki elma ile iki armut dört etmez. Yine iki elma iki armut eder. Hesaplar buna göre yapılırsa daha doğru sonuç alırız gibi geliyor.
Muhalefetin bu ortak aday arayışı sonuç verir mi desiniz? Sanmıyoruz… Sonuç verse bile millet bu birlikteliğe ne denli uyacaktır bu da tartışılır.
Farklı bir boyut daha var. Ortak aday; seçimi kaybetse bile, ortak adayda birleşen partileri güz aylarında bir hayli sıkıntıya sokacaktır. Bize göre keşke birleşilse de ülke bu denli ayrı gruplara ayrılmasa… Bu ülkede bize göre bu kadar parti çok. Tamam demokrasi var elbette insanlar istedikleri kadar parti kurabilirler ama millet eğer iki noktada birleşirse kurulan partiler de uzun süre yaşayamaz ve millet bu denli parça bölük olmaz.
Parçalanıp, bölünülürse “rüzgar kesilir”. Bütünleşme, birleşme; rüzgarı keser. Birlikteki espri işte bu…
Milletimizin olabildiğince asgari müştereklerde birleşmesi hem bireyi hem toplumu hem de ülkeyi başarılı kılar.
Söylediklerimizi birleştirirsek çıkacak sonuç şu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi sonrası için İstanbul’a taşınıyor olması onun siyasete girmeyeceğinin bir işareti olarak algılamak gerektiğini düşünüyoruz. Buna göre bu yılın sonu ya da 2015 yılı ilk yarısı siyaset sahnesi hem Ak Parti ve hem de diğer muhalefet partileri için çok sıcak geçeceğe benziyor.
Ak Parti dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’na teslim edilecek gibi görünüyor ama diğer partiler bir değişikliğe isteyerek mi gider yoksa üyeler ya da delegeler mi zorlar onu zaman gösterecek.
Şu an siyasi partilerin başında bulunan bütün genel başkanlar sanırız 2015 seçimlerinde olmayacaklar.
Bu bir tespit midir yoksa temenni mi bilmem. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin görüntü bu yönde.
Kendisini yenilemeyen partileri millet sanırız çöpe atacak.
Hayırlısı diyelim…