ÇÖLAŞAN ADALETİ(!)
Ömer CELEP
27 Eylül 2010
12 Eylül referandum sonuçlarını herkes farklı yorumladı, farklı pencereden baktı. Sonuç tabi ki birilerinin hoşuna gitmedi. Kimisi “Bölünmenin başlangıcı” olarak değerlendirdi, kimileri ya da birisi de “Gaflet, dalalet ve hatta ihanet” olarak yorumladı. Bunun kim olduğunu herkes biliyor. Tansel ÇÖLAŞAN. Bu kadının bir kanun görevlisi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olduğunu da biliyoruz. Eğer değerli okurlarımız ayrımcılık yaptığımızı düşünmezlerse biz Türk Hukukunu uygulayıcılarını iki gruba ayırıyoruz. Biri hukukçular; diğeri ise kanun görevlileri… Kanun görevlileri grubunda değerlendirdiklerimiz;
Yüce milletin yönetildiği hukuk manzumesinde yer alan bazı hükümleri, sapık ideolojilerinin gerçekleşmesi veya herhangi bir şekilde elde ettikleri gücü elden kaçırmamak için saçma sapan, ücûbe gerekçelerle yorumlayıp sözde “hukuk böyle istiyor” masumiyetine sararak millete dayatan, kelimenin tam anlamıyla içi boş kafalardır. Bu kafalar, sözde demokrattır, bunlar sözde halktan yanadır, halk iradesine saygılıdır, bunlar sözde aydın(!), sözde ilerici, sözde “bilen” lerdir.
Geeeç, onu geç… Artık “Takke düştü kel göründü.” Bu yüce millet, sizin o dayatmacı, kökü dışta olan sapık ideolojilerinize, halktan yana halk iradesi gibi cilalı yaftalarınıza inanmıyor, inanmıyor, inanmıyor… Değiştirin kendinizi değiştirin. Millet değişti ama siz hala değişemediniz, 1970 yılların söylemleriyle 2010 lu yıllarda iktidar olmayı düşlüyorsunuz öyle mi? Hadi başka kapıya!…
Türk hukuk sistemi içinde gerçek hukukçuların karşısında saygıyla eğiliriz. Ama millet iradesinin tecellisini “Gaflet, dalalet ve ihanet” görenlere söyleyecek sözümüz elbette olmalıdır, olacaktır. Geleceğini milletin uyanmamasında gören “uyanıkların” millet uyanmasından ürkmeleri çok doğaldır. Geleceğini millet iradesi dışında arayan güçlerin, millet iradesine karşı homurdanmaları belki onların karakterleri gereğidir. Millet iradesinin tecellisi karşısında yüzleri hariç, kulak memesinden burun ucuna kadar bütün görüntülerinin kızarması belki iç çöküntünün çok hazin bir yansımasıdır. Millet iradesinin gerçek tecellisi nedeniyle yara alanların ağzından salya akıtarak saldırması belki tabiatları gereğidir. Belki de yenilmişliğin verdiği hırçınlığın pisikozudur.
Her ne olursa olsun millet iradesini ihanet gibi dalalet gibi yaftalarla yorumlamak belki de bitmişliğin, çaresizliğin; oyuncağı elinden alınmış çocuk mızıkçılığıdır.
Bu isnatlarda bulananlar artık anlamalıdır ki; bu millet kendisine eskiden olduğu gibi yapılan hakaretleri yutmuyor. İnanıyoruz ki, bu betbaht cümleler o cüce kafaları daha çook ağrıtacak.
Aslına bakarsanız böyle bir uslüp kullanmak istemezdim ama millet iradesine gösterilen tepkinin sertliği karşısında başka nazik ifadelerin hafif kalacağı için bu yolu seçtiğimi beyan etmem gerekir diye düşünüyorum.
Tepki sert cevap yumuşak olursa tepki gösteren kendisini haklı ve akıllı zanneder. Onlara böyle bir payeyi tattıramayız.