Amasya İtimat

ÇARŞI EKMEĞİ Mİ KOMŞU EKMEĞİ Mİ ASKI EKMEĞİ Mİ?

Abdullah Seçkin

Ekmek…

İnsanoğlunun en temel, en önemli gıda maddelerinden…

Yıkamadan yiyebildiğimiz yiyeceklerden birisidir ekmek…

Ekmek “ nimettir…”

Anadoluda “rızıktır” ekmek…

Bu gerçeği Şair Nesimi çok güzel ifade etmiş:

Rızkımı veren Hüdâ’dır, kula minnet eylemem.

“Anadolu insanı âlim değildir ama ariftir.” Bu özelliği sayesinde fark eder ve  bilir, rızık nedir?  Nereden gelir?

Ekmek kutsaldır. Öpülür baş üstüne konulur, sofralarda ise baş köşeye..

Ekmek tarih içinde hep gündemde olmuştur.

Fransa’da ekonomik sıkıntılar nedeniyle en önemli besin kaynağı olan ekmeğin, yüksek fiyatı sebebiyle ekmeğe ulaşma  sıkıntısı çeken halka; Fransa kraliçesi Marie Antoinette’in söylediği rivayet edilen “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü, 1789 Fransız Devrimi’ne giden yolda devrimin fitilini ateşleyen ve tetikleyen önemli etkenlerden birisi olmuştu.

Geçtiğimiz günlerde ekmek; “askıda ekmek” uygulaması ile siyasetin gündeminde olmuş ve Türkiye’de çok konuşulmuştu. En son TBMM bütçe görüşmeleri sırasında siyasiler arasında “kuru ekmek” tartışması yaşanarak bir kez daha gündeme gelmişti.

Aslında “ekmek” Anadolu insanının sadece kursağında, midesinde değil, hayatının her alanında, her anında vardır. Kadim kültürümüzde, türkülerinde, şiirlerinde, hikayelerinde, ettiği yeminde, duasında, bedduasında, sevincinde, üzüntüsünde ekmek hep vardır.

Ramazan ayı öncesinde yufka ekmeği yapmak için toplanır mahallenin yufka yürekli anaları.  “Keşik” beklerler fırın önlerinde, anamız, avradımız, bacımız… Ekmek pişirmek için odun kırarlar ellerinin hamuruyla gelin hanımlar…

Sonra “yalantuluk” denilen odunlar atılır fırına, “hamur yazalanır,” “sönge” ile fırının içi temizlenir, “ösevü” ile içi aydınlatılır. Bazlama, bişi, dönderme, fetil, gilik, gombe, gudül, hamursuz, pağaç, saç ekmeği, yufka ekmeği gibi isimleri farklı farklı olsa da hepsi “ekmek” olarak  çıkar fırından ve “ekmek” olarak yerini alır Anadolu insanının gönlünde…

Ekmek tahtaları ile baş üstünde taşınır evlere mahallenin “kıdemli gelinleri” tarafından…   Emek ister, hüner ister, birlik beraberlik ister ekmek…

Sadece gıda olarak yararlanmaz ekmekten Anadolu insanı. Diline de çok güzel yakışır “ekmek” çilekeş Anadolu halkının.

Kültürümüzde ekmekle ilgili pek çok deyim ve atasözümüz mevcuttur.

Ekmek gözüme, ekmek çarpsın, ekmek parası, ekmek teknesi, ekmek kavgası, ekmek kapısı, ekmek düşmanı, ekmek aslanın ağzında,  ekmek elden su gölden,  ekmeğine göz koymak, ekmeğine yağ sürmek, ekmeğini kazanmak, ekmeğini taştan çıkarmak, ekmeğini yemek,  ekmeğinden etmek, ekmeğini taştan çıkarmak, ekmeğinin peşine düşmek, ekmeğinden olmak, ekmeğine mani olmak, ekmeği ile oynamak,  ekmeğini elinden almak, ekmeğine göz dikmek, ekmeğini tepmek, ekmeğine yağ sürmek…

İnsanımız bunun gibi pek çok deyim ve atasözünü  alır kullanır.

Geçimini kendi kazancı ile sağlayacak duruma gelen kimseyi  “Eli ekmek tutuyor” diye tarif ederler. En zor işleri, en zor şartlarda yapıp geçimini sağlayan becerikli insanları “Ekmeğini taştan çıkarıyor” diyerek  överler, yüceltirler. Çalışmayıp başkasının sırtından geçinenlerin durumunu anlatmak için: “Ekmek Bedir’in, su Hıdır’ın, yiyin kudurun, için kudurun” veya “Ekmek elden, su gölden” diyerek sitem eder bizim insanımız. Karşısındakini inandırmak, ikna etmek  için “ekmek çarpsın,” “ekmek gözüme” diyerek ekmek üzerine  yemin eder. “Allah oğul ekmeği yedirsin” der  dua eder, “yediğin ekmek gözüne, dizine dursun” der beddua eder Anadolu insanı. Geçimini sağladığı işinden ayrılmak zorunda kalan birisini; “ekmeğinden oldu” veya “ekmeğini tepti” diye izah eder. “Ekmeğini eline almadan” Ali, Ayşe’ye kavuşamaz çoğu zaman. Çünkü “Ekmek sahibi olmayana” zor verirler kızı. “Ekmek aslanın ağzındadır” “ekmeğinin peşine düşer” evin delikanlısı ve  “ekmeğini eline aldığında” sevdiğini de babasından alır.

İki ünlü edebiyatçımız Peyami Safa ve Yakup Kadri arasında kalem kavgalarına da neden olmuştur ekmek. Peyami Safa’nın bir yazısında  genç edebiyatçıları övmesi üzerine, Yakup Kadri, “Bu gençler ekmek yerine samanla karışık hamurla beslendiler” şeklinde bir yazı yazar. Peyami Safa ise şöyle cevap verir, “bugünkü gençlik onlara diyor ki: Cihan Harbi’nde siz has (somun) ekmek yediğiniz için biz saman ekmeği yedik. Sizi doyurmak için aç kaldık. Sizi yaşatmak için öldük!”

Şiirlere konu olmuştur ekmek. Mehmet Akif Ersoy, Seyfi Baba şiirinde durumu özetlemiş.

Hadi aktarmayayım…Kim getirir ekmeğimi

Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:

Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!

Bir başka şair hazır ekmeğe kavuşmanın yolunu çocuk olmakta görüyor ve şöyle sesleniyor.

Bir daha çocuk olsam,
Çocuk olsam bir daha…
Ekmek elden, su gölden,
Ne borçlu, ne işsizim.
Büyürsem şerefsizim.

Anadolu insanı ise Şair Nesimi’nin bir şiiriyle  şöyle sesleniyor:

“BİR ACAYİP DERDE DÜŞTÜM HERKES GİDER KÂRINA

BUGÜN BULDUM BUGÜN YERİM, HAKK KERİMDİR YARINA

ZERRECE TAMAHIM YOKTUR ŞU DÜNYANIN VARINA

RIZKIMI VEREN HÜDÂ’DIR KULA MİNNET EYLEMEM.”

                                                                     Abdullah Seçkin

Yorum Ekle