Amasya İtimat

BİRKAÇ FIKRA VE YORUM

Zaman zaman değerli okuyucularımızdan siyasi konulara girmememizi tavsiye eden uyarılar alıyoruz. Sen yazmazsan, ben yazmazsam nasıl çıkar gerçekler, doğrular, yanlışlar gün yüzüne…


 


       Karşı çıkılan şey yanlış ise tartışma sonucunda düzeltilir. Doğru ise tartışılan görüş daha da güç kazanır. Evet yazılsın tartışılsın, kıvılcım çıksın ama yangın çıkartmayalım.


 


       Eski devirlerde olduğu gibi günümüzde de Ebu Bekir ve Ebu Cehil yaratılışlı kimseler olduğunu biliyoruz. Ama şu bir hakikattir ki doğru ve güzellikleri hep Ebu Bekir’ler görmüş, Ebu Cehil’lerin ise ne basiret gözleri açılmış, ne de kalpleri yumuşamıştır.


 


       Birkaç geçmiş zaman fıkrasıyla düşünmeye ve de günümüze gönderme yapmaya ne dersiniz?…


 


       Sadrazam Ali paşa, ‘ devlet işlerinde alacağım bir karar hakkında ne vakit tereddüde düşsem derhal Rus sefiri ile bir mülakat tertip eder, o mesele hakkında fikrini kurcalar, söyletirim ve muntazaman onun söylediğinin tersini yaparak işin içinden mümkün olduğu kadar isabetli bir surette çıkmış olurum’ dermiş.


 


       Sevgili devletimiz de şu PKK işini Sadrazam Ali Paşanın yaptığına benzer tarzda ABD sefiri ile mülakatla fikrini kurcalayıp tersini yapsa 27 yıldır devam eden bu belayı savmaya çare olur mu dersiniz?…


 


       Orta Doğu’da yaşananları göz önüne getirerek şu iki fıkrayı siz değerli okuyucularımızla paylaşalım.


 


       Bir büyük baba torununa bir hikaye anlatmış. Bir arslan varmış. Bir koyunu parçalamış. Bir budunu yemiş, bir budunu bir ağaca, bir budunu diğer ağaca, bir budunu başka bir ağaca asmış. Çocuk ‘ Peki, büyük baba, bir budu yedi ama, ötekilerini ne diye ağaçlara asıyor?’ diye sormuş. O zaman ihtiyar baba nice yılların acı tecrübeleri ile aşınmış gözlerini açarak ‘ Aa, hiç mantık aranır mı, ne isterse onu yapar! Hikmetinden sual olunmaz!’ manalarıyla, ‘ Amaaan, çocuğum, sen bilmezsin aslan bu’ demiş.


 


       Bir yeniçeri gece tenha bir sokakta parasını aldığı bir adama dayak atıyormuş. O adam, ‘ Beni soyuyorlar! İmdada gelecek bir Müslüman yok mu’ diye bağırmış. Penceresini açan biri yavaşça ‘ Var ama gelemez’ diye cevap vermiş.


 


       Arslanı ABD olarak düşünür, parçalayıp yediklerini de Irak, Mısır, Suriye olarak yorumlarsanız ve bütün bu yapılanları dünya devletlerinin gözleri önün de cereyan ettiğini gördükten ve bildikten sonra ‘ Petrolüme el koyuyorlar, imdada gelecek yok mu’ diye bağıranlara verilen cevabın değişmediğini görüyoruz. ‘ Var ama gelemez’.


 


       Meşhur Veli Efendizade Mehmet Emin Efendinin etrafındakilerle yapmadığı tuhaflık kalmazmış. Temmuzun en sıcak bir gününde yalısında, dalkavuklarına ‘ Haydi, kış oyunu oynayalım’ diye tutturmuş. Pencereler, kapılar kapatılmış. Kalın kürkler giyilmiş. Mangallar yaktırılmış. Tandırlar kurulmuş. Ihlamurlar, salepler kaynatılmış. Herkesin canı sıkılıyormuş.


 


       Hazır bulunanların hepsi kan ter için de bunalırken, bu dalkavuklardan biri ağlarmış. Ötekiler ona ‘ Biraz daha sabret bu oyun elbette yakında biter’ demişler. O, ‘ Ben buna ağlamıyorum’ demiş, ‘ Ya kışın kar yağarken onun hatırına gelip de yaz oyunu oynayalım derse, o zaman bizim halimiz ne olacak diye ağlıyorum’


 


       Bu geçmiş zaman fıkrasındakine benzer; HES’lerle ilgili bir platformda konuşmacı küresel güçlerin, insanlığın kullandığı her şeyden para kazanmak istediklerini, insan hakkı olan suyu bile alınır satılır bir meta haline getirmek istediklerini anlatırken dinleyicilerden biri ağlıyormuş. Niçin ağladığını soranlara, ‘ Bu küresel güçler sularımızı elimizden aldılar, ya bunların aklına soluduğumuz hava gelip de ona da el koyarlarsa halimiz nice olur” diye ona ağlıyorum demiş.     


 


       Tebessümünüz ve hoşgörünüz eksik olmasın…

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.