Amasya İtimat

BİRAZ TEFEKKÜR…

Enver Seyhan

Adam diyor ki; “partisiz siyaset yapıyorum.”
Öteki kabul etmiyor, hatta üstüne üstüne gidiyor ve akıl bile veriyor. Adam dilini tutuyor. Mütevazı tutumunu sürdürüyor. Sonunda adamın tepesi atıyor…
Siyasette olmak için parti ve fırka peşinde koşmak mecburiyetmiş gibi algılanıyor. Denilebilir ki partiler, geri kalmış ülkelerde görünmezin ve bilinmezin aynasıdır. Öyle ki makam edinme, koltuk kapma, yerleşme ve tutunma yeridir. Hal böyle olunca, oradan uzanılıp cennete bile gidiliyor. Veyahut öyle sanılıyor…
İslam toplumları Peygamberimizden sonra daima ezilmiştir. Başından duman hiç kalkmamıştır. Hakkını teslim etmek lazım; bu dünya toplumları için de geçerlidir. Feodalite, mezalim, vergi, algı, askerlik, savaş, açlık ve diz boyu sefalet, seneler var ki bütün toplumların hayatından gelip geçmiştir…
Peygamberlerin yüce Allah tarafından gönderilme sebepleri belki de budur. Yani şunları öğütlemek içindir:
“Allah’ın kulunu ezme!”
“Elinden ekmeğini alma!”
“Hakkına girme!”
“Beni tanı, bil ve emrime itaat et!”
“Doğru ve dürüst ol!”
Hz. Yusuf su dolu kuyuda bulunup satılmış, sonra yıllarca zindanda yatmış ve daha sonra kral olmuştur.
Bu bir süreçtir örnektir ve kıyamete kadar insanlığa öğüttür…
Fıtratta kulun kuldan üstün tarafı yoktur…
Bilgi, ilim, film de bir noktadan sonra insan olma sınırına gelip dayanıyor. Erdemli insan olma sınırına!..
Mükemmel olunamaz belki ama erdem ve ahlâk lazımdır…
Allah’ın kızdığı ve “affetmem” dediği bir nokta Kur’an’da defalarca uyarı niteliğinde kullara öğütleniyor:
Bunun adı şirktir.
Allah alemlerin Rabbıdır. Asla bundan sual olunmaz. Allah’a ve emirlerine iman, şek ve şüphe götürmez. Allah’ın eşi benzeri ortağı şeriki emsali dengi yoktur. Her şeye gücü yeter. Duaları ve talepleri hemen cevaplamaz. Yahut hemen cevaplar. Bunu sorgulamak kula düşmez…
Kurduğu nizam kendi belirlediği zamana kadar sürüp gidecektir. Ön ve son sadece Allah’tır. Ön ve son hangi nitelikte ve özelliktedir; bunu bilmek insanın akıl yetkisinde ve istidadında değildir.
Allah, kim nasıl tanımlıyorsa o tanımın kesinlikle dışındadır. Allah kendini isimleri ve sıfatları ile tanıtmıştır. İnsana bir noktadan sonra daha ileri düzeyde yetenek, ilim ve kabiliyet vermemiştir.
Siyaset, toplumların yönetilme şekillerini, şartlarını, şiarlarını, ilkelerini, durumlarını ortaya çıkaran, uygulamaya koyan ve insana hizmet etmeye kendini adamış ve bu yönde yoğunlaşmış nizam ve intizam silsilesinin adıdır.
Siyaset ille de parti kanalıyla olacak diye bir mecburiyet yoktur. Belki bütün partiler aynı fikir ve düşünce etrafında kümelenmiştir. Belki farklı ve yeni fikirlere ihtiyaç duyuluyor. Günümüzde geri kalmış ülkelerdeki politika teknik ve taktik manada, batı dolaylarından esen rüzgarın emrindedir. Bunu inkar etmek, görmezden gelmek, yadsımak, hayretle karşılamak akıl ve izana ihanet olur…
Hz. Aişe, Hz. Osman zamanının ikinci döneminde siyasete soyunmuştur. Partisi yoktur. Düşünce arkadaşları ve kendisi vardır. Yanlışları, hataları, zarar ve ziyanı gören bir insanın ille bir partinin kanadının altına girmesi mecburiyet değildir.

Hz. Aişe’nin siyaset sahnesindeki yerini uzakta aramaya gerek yoktur. Yüzlerce bilim adamının birlikte kaleme aldığı Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi bilgi edinmek için kafidir. Fazlası için başka kaynaklara müracaat edilebilir…

Bütün bunları yazmamdaki gaye, siyasette tekelleşmenin ve dahi bu vesile ile kinleşmenin, nefretleşmenin insan fıtratına aykırı olduğunu ifade etmek içindir. Şahsi düşünce ve fikir gerekli gücü bulamıyorsa, makro düzeyde, müspet politik yapıdan ve kendini tamamlamış siyasetten söz edilemez.
Siyaset bir yere, bir kişiye, bir şıha, bir izme, bir gruba, bir ilkeye, bir muallak düşünceye bağlı kalmamalıdır. Bütün olumsuzluklara karşı şahısların bağımsız ve özgür düşüncelerini siyaset olarak ortaya çıkarmalarında fayda vardır. Çünkü, bağımsız, hür ve özgür olmayan siyaset, sadece renk değiştirir. Ötekinin kırmızı rengini maviye boyar. Yahut kuru ise ıslatıp halkın önüne koyar. Yani kaldırım taşlarını söker ve yeniden yapar…
Geriye yıllar boyu değişmeyen, değişmesi mümkün olmayan ve dahi süreklilik arz eden acı, mezalim, sefalet ve cevr ü cefa kalacaktır.
Bütün olumlu yanlarına rağmen bir taraf ise bunca sefaleti, fakirliği, yoksulluğu görmezden gelerek siyasetin kötü tarafıyla kendini besleyecek ve zevk ü sefa içinde hayat sürecektir.
Şahsın bağımsız siyasette kendini hapsetmesi de ayrı bir konudur. Elbette eylemsiz siyaset kitleleri fazla etkilemeyecektir. Bundan dolayı olumsuz tarafları yok denecek kadar azdır, hatta hiç yoktur.
Bir de şu var:
Dünya küreselleşiyor. Küresel ve neoliberal düşünce dini, milli, örfi yönlerden olumsuz neticeler doğurma ihtimalini taşıyor. Milletler küresel dünya tarafına doğru yürümüş gidiyor.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da bireylerin kendi siyasi anlayışlarını küresel partilerden yana koymamaları tabidir.
Şunu da ifade etmek gerekiyor:
Küçük siyasal partilerin küresel dünyaya ayak uyduramadıklarını ve bu nedenle daha milli kaldıklarını söylemek aşırı bir söylem olmayacaktır…
“Olmaz gelmez bulmaz değişmez” denilen her varsa bir gün yerinde yeller eser. Gelir bulur değişir…
Fakat ey insan!
Dünyada dert keder sıkıntı savaş fakirlik yoksulluk açlık olumsuzluk çöküntü mezalim hınç nefret namına her ne varsa öteden beri bilinir de dile gelmez…
“Bütün bunlar idari sınıfın tekelindedir.” Tarihe bakın ve görün.
Selam, dua ve muhabbetle!

Yorum Ekle