Memleket dedikleri yerlerini bırakıp gideceklerdi…
Toparlandılar. Kardeşin biri düştü yola, geçti sınırı, ulaştı Anadolu topraklarına. Diğer kardeş birkaç gün sonra çıktı kardeşinin ardından, çoluk çocuğuyla. Sınıra ulaşmadan, sınır kapandı geçiş vermedi.Kaldı o topraklarda. Biri o tarafta, biri bu tarafta. Canlar bölündü. Gözyaşı oldu acılar.Yıllar geçtikçe, özlemler büyüdü, acılara yaralar açtı. Ayrı topraklarda yaşlandılar. Biri bir yanda, diğeri çookk öbür yanda. Anadolu’daki yeğen, bu topraklardan, öbür topraklara amcasını görmeye gitmişti. Buldu amcasını ve bütün köy oradaydı o gün. Kucaklaştılar özlemle. Ziyaretin bittiği yerde amca ve yeğen ağlıyordu. Ömürleri son baharını gösteriyordu, ama gözlerinde yaşlar vardı. Amca’nın özlemi bitmemişti, göz altındaki torbacıklarda birikmişti damlacıklar. Yeğeninden ayrılmak istemiyordu.
Ben ise, kulaklarda kalan sözü unutamadım;
“YEĞEN, GİTME KAL BU GECE, BERABER AĞLAYALIM.”
(Makedoya gezimden bir anı.)