“Fikir ve sanat adamının boyun borcu, hikmet ve irfanın söz geçiremediği, dalalet ve gafletin alıp yürüdüğü bir noktada görüş ve tespitlerini yaşadığı cemiyete bildirmektir.” Düşüncesine katılarak üniversitelerimiz konusunda eleştiri ve kanaatimizi belirtmek istiyoruz.
Evet, ülkemizin eski tabirle maarif yeni söyleyişle eğitim ve öğretimden önemli hiçbir meselesi yoktur. Memleketimizin ekonomik, siyasi ve sosyal meselelerinin kaderi maarif politikamızın istikametine bağlı olduğundan Türk aydınının da bu konuda söyleyecek şeyleri olmalıdır.
Ülkemizde devlet ve vakıf üniversitelerinin toplamı 179 dur. Artık her ilde bir üniversitemiz ve ilçelerinde o üniversiteye bağlı yüksek okullar açılmış bulunmaktadır. Bu okullarımız her yıl binlerce mezun vermektedirler. Eylül 2014 itibariyle toplam sayıları 769 bin kişiye ulaşan üniversite mezunu işsizlerin 323 bini erkek, 447 bini bayan olup ülkede her dört işsizden biri üniversite diplomalıdır. Üniversitelerden mezun olmuş, eğitimini tamamlamış binlerce gencimiz kızımız kamuda görev almak için iş aramaktadırlar.
Gaflet ve dalalet değilse sorunun temelinde plansızlık yatmaktadır. Eğer açık yoksa bu kadar nitelikli iş gücü neden yetiştirilmektedir. İş bulamama üniversite mezunlarının yetersizliğinden kaynaklanıyorsa o zaman eğitim sistemi sorgulanmalıdır.
Bir ülkede yeni kayıt dönemlerinde üniversiteler reklamlarını bilimsel başarılarıyla, dünya üniversiteleri sıralanışındaki yerleriyle değil de bina ve tesislerinin güzellikleri ve de bahçede oturan genç kız ve oğlanların muhabbet görüntüleriyle yapıyorsa bu üniversiteler kendilerini gözden geçirmelidirler.
1987 yılında bizim bütün üniversitelerimiz toplam kitap sayısı 4 milyon yüz bin, aynı yılda bir tek Tokyo üniversitesinin kütüphanesinde 5 milyon yüz altı bin kitap bulunmasını üniversitelere ayrılan paranın azlığına mı, yoksa bilime duyulan heyecansızlığa mı yormalıyız.
90 ‘lı yıllarda Türkiye üniversitelerinde kitaplıklara yılda ortalama 20 bin kitap, dergi girerken Japonya’da bu rakam 7 milyon 282 bindir.
Üniversite sorunlarına siyasal nazarla değil bilimsel objektiflikle çözüm aranmalıdır. Her il’e bir fakülte sloganıyla durmadan bina yapıp öğretim kurumları açılırken öğretim üyesi, kitaplık, laboratuar gibi asıl kalite göstergesi unsurlar ihmal edilirse üniversitelerimizin bulunduğu sıralamadan rahatsızlık duymamamız gerekir.
Türkiye’de genç nüfusun iyi eğitilmesi, düşünen, üreten, yeniliğe ve dünyaya açık bir gençlik yetiştirilmesi, bilgi toplumu oluşturulması ancak bilimsel verilerde imzası olan, uluslar arası bilimsel indekslere giren, üniversiteler eliyle gerçekleştirilebilir. Bu türlü üniversitelerde araştıran, uluslar arası standartta bilgi birikimine sahip üniversite yöneticileriyle sağlanır. Ancak ülkemizde üniversite yöneticileri seçiminde demokratik kurallara uyulduğu pek söylenemez. Maalesef her yerde seçim sandığını öne sürenler üniversitedeki seçimlerde en çok oyu alanı değil de en az alanı seçebiliyorlar. Seçimin sizden mi bizden mi ölçülerine göre yapıldığı bir yerde de üniversitelerimizin hali pür-melali böyle oluyor.
Bir üniversite rektörünün bu konudaki sözleri çok şeyi anlatıyor; Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut öğrencilerine şöyle diyor:
“Düşüncelerimi açıkça söyleyebilecek bir konumda olmak istiyorum. Rektörlük buna uygun değil, koltuk kaygım yok ama onur kaygım var.”
Bir il’in veya ilçenin esnafları siyasileri üniversite meselesine ticari gözle bakabilirler. Esnaf üniversite öğrencisini kazanç kapısı, siyasiler oy hesabı yapabilirler. Ama ülkeyi yönetenler üniversite meselesine ilim kafasıyla ve bilim amaçlı yaklaşmalıdırlar.
Yüksek öğrenimde insan gücü planlaması yapılmalıdır. İnsan gücü planlaması ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıfta insan yetiştirmektir. Ülkenin siyasi iktidarı üretim yatırım ve istihdam programlarını yapmalıdır.
Üniversite-sanayi işbirliği geliştirilmelidir. Yüksek öğrenim sistemi bu günkü şartlara göre ülke kalkınmasında etkili bir araç haline getirilsin ki üniversiteyi bitirmek “fakir için sığınak, zengin için süs” olmaya devam etsin ama ne yazık ki üniversiteyi bitirmek sığınak olmaktan çıktı parası olanda zaten süse ihtiyaç duymuyor çünkü insanlık en büyük süs olarak artık parayı tanıyor.
Yeni yılda işsiz üniversitelilerimize iş, milletimize sağlık, mutluluk, huzur ve barış dolu bir yeni yıl diliyoruz.